Cinsel şiddet temel insan haklarının ağır bir ihlalidir. Fiziksel, psikolojik, duygusal ve toplumsal açıdan zarara yol açabilecek olan cinsel nitelikli davranış veya tehdit niteliğinde, taciz ve suistimal içeren davranışlardır. Cinsel şiddet cinsel istismar ve tecavüz olarak ayrılır.
Cinsel saldırılar çok kez gizli kalır. Cinsel taciz ve tecavüzün her ortamda var olduğunu kadınlar kişisel deneyimleriyle ve arkadaşlarının anlattıklarıyla çok yakından bilirler.
Aslında bu eksik bir anlatım oldu; erkekler de bilir, o nedenle kadınların gözünü korkutarak yaşamlarını sınırlamaya çalışırlar. Mağdur için ayıp, utanılacak bir deneyim olarak gösterilen cinsel saldırıların her yerde en fazla gizli kalan suç olduğunu biliyoruz. Türkiye’de de cinsel saldırı mağdurları hukuki destek kanallarına seyrek başvuruyor ve sıklıkla farklı aşamalarda davalarını sürdüremiyor. Türkiye’de kimler, kimlere, hangi ortamda cinsel saldırıda bulunur konusunda bilgiler çok yetersiz olmakla birlikte cinsel istismar ve tecavüzün varlığına ilişkin kanıtlarımız var.
Erkeklerin cinsel şiddetine evde, sokakta, işyerinde, okulda maruz kalıp sağ kurtulan kadınlar bunu sıklıkla sadece çok yakınları ile paylaşırlar. Aileler cinsel saldırıyı öğrendiklerinde olayı örtme ve ailenin “şerefini” itina ile koruma yoluna gider. Bu durumda fiziksel ve psikososyal destek de alamamış olurlar. Tabii yasal başvuruda bulunmayınca fail de cezasız kalır. Zaten cinsel saldırıda bulunan kişiler, tecavüzcüler kadınların susmalarını bekler ve fiillerini devam ettirirler. Oysa, haklı şiddet ve cinsel saldırı yoktur. Cinsel saldırı ve taciz yasal olarak herkes için bir suçtur. Cezasızlık adaletsizlik demektir.
Kamuoyuna, özellikle anaakım ve sosyal medyaya yansıyan cinsel taciz ve tecavüzlerin sayılarının her yıl katlanarak arttığını görüyoruz. Ancak yine de cinsel saldırı, tecavüz yaşayanların ufak bir bölümü yaşadıklarını açıklamaktadır. Basına veya sosyal medyaya yansıyan tecavüz açıklamalarının bir bölümünün kısa bir süre sonra suç duyurusunu geri aldıklarını görebiliyoruz.
“Cinsel saldırıyı açıklamak niye zor ve şikayet nasıl geri alınır?” sorularına klinisyenler olarak bildiğimiz örnekler üzerinden deneyim paylaşarak cevap arayabiliriz.
Olay 1
Üniversite hastanesinde bir hemşire, içkili olarak lojmana döndüğünde bir asistan doktor kendisine tecavüz ettiği için şikayetçi oldu. Soruşturma sonunda ikisine de iş yerinde uygunsuz davrandığı için aynı ceza verildi.
O bölümde sorumlu bir öğretim üyesi samimi olarak bana şunları söyledi: “Hemşire Fitnat'ı severim. Kötü bir olay tamam ama şikayetini geri alması için ikna etmeye çalıştım. Kabul etmedi, bu onun adını kötüye çıkardı, damgalandı, düzgün bir evlilik yapamaz onu kim alır”. Kliniğin deneyimli yaşça da kıdemli olan başhemşiresi ifadesinde şunları söyledi: “Olayın hemen ardından Fitnat’ı gördüm çok perişandı, üzüldüm, içim yandı, iyi kızdır. Onu teselli etmeye çalıştım. ‘Bağırma sesin duyulmasın sonra herkes duydu diye üzülürsün’ dedim.”
Olay 2
19 yaşında teyze -eniştesini- ve 14 yaşında yeğeni -babasını- mahkemeye cinsel istismardan dolayı şikayet ediyor. Kız küçükken, anne gece baba gündüz çalışıyor. Fedakâr örnek baba gece kızına bakıyor. Okumak için yanlarına gelen ergenlik çağındaki görümce ile ilişki kuruyor. O sırada ortaokul öğrencisi çaresiz kız-teyze susuyor. Konuşursa baba evine yollanacak ve okula gidemeyecek. Teyze 19 yaşında işe giriyor, ayrı evde oturuyor. Yeğen ağlayarak babanın yaptıklarını ona anlatınca birlikte mahkeme başvurusu yapıyorlar ve adli tıp ruhsal değerlendirme için psikiyatriye, travma birimine yolluyor. Ertesi gün randevuya geldiklerinde anne (teyzenin ablası) da onlarla geliyor. Bizi değerlendirme ekibi olarak “cinsel istismar yoktur” dememiz için ikna etmeye, edemeyince bağırmaya başladı: “Kocam kaçtı, bir şey yapamaz, kayınvalidem ‘olayı kapatın ben size bakarım, yoksa sizi evden atarım’ dedi”. Yaşadıkları ev kayınpedere aitti. Bu arada kayınpeder olayı duymamış sağır rolünde. Tecavüzü kapatmak, silmek, “temizlemek” için gelin kaynana iki kadın çalışıyorlar.
Anneyi dışarı çıkardık. Mağdurları değerlendirmek istedik, ancak teyze “Kusura bakmayın ablam çok kızdı, ne olur uygun bir şey yazın” dedi. Hiç konuşmadıkları için bilgi alamadık. Çocuk 18 yaşından küçük olduğu için mahkemeye baskı altında olduklarını ve Sosyal Hizmetlerin devreye girmesi gerektiğini yazdık. Arkası nasıl geldi konuya kurcalayan sürdüren hakim, savcı, sosyal hizmet sorumluları oldu mu hala merak ederim.
Cinsel şiddet sosyal-politik, bedensel, psikolojik, ilişkisel, ailevi boyutları olan çok yönlü bir konu. Şiddet olayını yapan kişi var ve maruz kalan kişi, kişiler veya gruplar, tabii bir de farklı seyircileri ile ortam var. Bunları birbirinden bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Kadın cinayetlerine baktığımız zaman bunun temelinde cinsiyetçi söylemlerin ağır bastığını görüyoruz.
Tecavüz karmaşık, daha doğrusu faillerin fail sayılmaması için karmaşık gibi gösterilen bir konu. Bu yazının çerçevesini tecavüzü açıklama ve hak arama zorlukları olarak çizdik; kişiye, değerlendirmeyi yapanlara ve değerlendirmenin incelendiği kurumlara ilişkin bariyerleri ele alarak tartışmak istiyoruz.
1. Cinsel saldırı yaşayan kişi ile ilgili bariyerler
Cinsel saldırılar ruh sağlığını etkiler. Cinsel şiddetin ardından bedensel ve psikolojik geniş bir yelpaze içinde değişen belirtiler ortaya çıkabilir. En sık rastlanan psikolojik sorunlar: Şaşkınlık, korku, tedirginlik, depresyon, donukluk, duyarsızlık, kâbus, olay tekrar oluyormuş gibi hissetme, unutkanlık, dikkatini yoğunlaştırma zorluğu, cinsellikten kaçınma, iğrenme ve cinsel isteğin ve ilginin azalması, uyum bozukluğu, güvenlik kaybı, suçluluk, utanç, intihar, alkol-madde kötü kullanımı, kendine zarar verme davranışı, uykusuzluk ya da sürekli uyuma, inkar, dışardan tutarsız, ilgisiz görünebilen travma belirtileridir. Ayrıca neyin cinsel şiddet, tecavüz olduğu konusunda bilgi yetersiz. Örneğin, Türkiye’de evli kadınların %30’u evlilik içinde zorla cinsel ilişkinin yasadışı olduğunu bilmediğini ifade ediyor.
2. Cinsel saldırı sonrası değerlendirme yapan görevlilerle (hekim, psikolog, danışman, öğretmen, hukukçu, polis, vd.) ilgili bariyerler
Cinsel şiddetin sağlık çalışanları tarafından yeterince sorgulanmaması tanı, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerini etkiler. Yasal sorumluluğa rağmen cinsel şiddet olayları her zaman bildirilmemekte veya bildirilememekte. Bunun bir nedeni ülkemizde uzmanların bildirim sonrası kadınların ve/veya kendilerinin yeterince korunacağından endişe duymalarıdır. Güvenlik sorunu, cinsel şiddetin bildirilmesine engel olabilmektedir. Ayrı bir konu ama kısaca şunu da eklemek isteriz. Bir kurumda hastane, okul gibi cinsel şiddet, tecavüz öğrenildiğinde ya da kuşkulanıldığında bir kişi değil kurum adına rapor/ tutanak yazılmalıdır. Kişi doğrudan hedef olmamalıdır.
Ruhsal tedavi alan hastaların üçte biri yakın partner şiddetine ya da cinsel şiddete maruz kalmakla birlikte, ruh sağlığı uzmanlarının %60’ı bu konuda bilgisinin eksik olduğunu, daha fazla eğitime ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir. Bilgi ve deneyim eksikliği, şiddeti rasyonalize etme eğilimi, saldırganla özdeşleşme, kadının sözünü kesme, duyarsız bir tutumla yeniden travmatize etme, cinsiyetçi önyargılar, konunun mesleki ve ruhsal yükü ruh sağlığı uzmanlarıyla ilişkili bariyerlerdir.
3. Cinsel saldırı sonrası değerlendirmenin incelendiği kurumlara ilişkin bariyerler
Sınırlı zaman, mahremiyetin sağlanmasına uygun olmayan ortam, cinsiyetçi ayrımcı tutum ve uygulamaların varlığı nedeniyle kadınlar için güvenli olmayan mekan, sigortasızlık ve sosyal güvencesizlik, göçmen ve mülteciler için “kağıtsızlık” sorunları sağlık alanında karşılaşılan bariyerlerdir.
Mahkemelerde görevli hâkimler, cinsel saldırı olaylarında yeterli olmayan fiziksel deliller karşısında ruhsal delillerden yararlanmayı seçmez veya bu alanın uzmanlarına ulaşamayabilir. Çok kez de failin maddi veya konumsal gücü, taraflı uzmanları devreye sokmaya çalışır. Oysa bu bir ekip çalışması olup farklı sorumluluk ve yetkileri olan uzmanlarca beraber takip edilmesi, ruh sağlığı çalışanlarının da dâhil edilmesi gereklidir. Hukuk sistemindeki yoğunluk, dava hazırlığı ve dava süresini sınırlamaktadır. Kurumlarda az sayıda psikolog, psikolojik danışman ve sosyal hizmet uzmanı çalışması da cinsel şiddetin uzmanlar tarafından fark edilmesini zorlaştırmaktadır.
Yakın tarihimizden hatırlayalım. 15.10.2018 tarihinde Fatih’te yaşanan polis tecavüzü olayında “Çok pişman, çocuğu var, cezasını biz vereceğiz, sen git yıkan” diyerek mağdurun şikayet başvurusunu almayan üç ayrı komiser örneği verilebilir. Mesaj klasik, kendi grubunu koruma, temizleme temiz gösterme anlayışını gösteriyor: 1-Tecavüzcü mağdur, 2- Sen yıkan kendi elinle delilleri yok et, 3- Ben onun cezasını veririm. Sen adalet sistemini karıştırma. Olayın benzerleri gibi saklı kalması için sosyal medyada duyurulması ve basının izlemesi engelleniyor.
4. Sosyal bariyerler
Yakın ilişki içinde oldukları partnerleri tarafından cinsel şiddete maruz bırakılan kadınlar bunu engellemek için çabalar, ancak toplum kadının hayır demesini hoş karşılamaz veya duygularını ifade etmesine pek izin vermez. Aile veya arkadaşlar, “koruma” çabasıyla mağdurun otonomi duygusunu yeniden tesis etme ihtiyacını gözden kaçırabilirler. Fitnat hemşirenin hemşire meslektaşı ve bölüm sorumlusu örneğinde gördüğümüz gibi. “En iyisi konuyu hiç açıklama ispat edemezsin”, “Adam evli, yuvası yıkılacak sebep olma”, “Üstünden çok zaman geçmiş, ne gerek var konuyu yeniden açmaya”, “Adam güçlü baş edemezsin”, “O hepimizin yakın arkadaşı”, “Dava uzar, işini, itibarını, paranı, vs. kaybedersin” gibi gerekçelerle kadınların üstünü örtmesi beklenir. Kadınlar yalnız anlaşılmayacaklarından korktukları için değil, aile üyelerinin tepkisinin kendilerininkini gölgede bırakacağından korktukları için de aile üyelerine açılmakta tereddüt edebilir. Cinsel travma ifade edilsin edilmesin, intihar davranışının sık olmasında sosyal destek eksikliğinin etkisi vardır.
“Bizde öyle şeyler olmaz” diyerek inkar politikası, “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışı, “haksız tahrik” ve “iyi hal” indirimleriyle cezasızlık uygulamaları, istismarcı ile evlendirerek sorunu “çözmek” gibi akıldışı, çağdışı yaklaşımlarla erken yaşta zorla evliliğin meşrulaştırılması diğer sosyal bariyer örneklerindendir.
Cinsel saldırıyı açıklayanlar ifadesini nasıl geri çeker?
Bunlar kolayca bir dilekçe ile bildirilip mağdurun günlük yaşama kaldığı yerden devam edeceği durumlar değil. Duygusal, ilişkisel, maddi bedelleri var. Tecavüz ardından destek almaya gelen mağdurlardan şunu duyabiliyoruz: “Bu olayın ardından ölmek istiyorum. İntihar edeceğim. Ama önce onun ceza alması lazım. Tecavüzü ispatlayana kadar yaşayacağım. Sonra intihar ederim”.
Dünyada farklı travmalar arasında cinsel saldırılar en az bildirileni ancak yetmişli yıllardan itibaren feministlerin öncülüğünde yaygın olarak varlığı su yüzüne çıkmaya başladı. Seksenli yıllarda tecavüz ardından gelişen, uzun ve kısa süreli ruhsal sorunların bilimsel kanıtları birikti. Doksanlı yıllarda savaş ve silahlı çatışma ve benzer ortamlarda toplu tecavüzlerle ilgili binlerce yıllık bilgiler artık gizlenemez oldu. 2000’lerde eş-sevgili gibi yakın partnerlerin, kaçınılması zor cinsel saldırısı daha açıklıkla tartışılır oldu. “Me Too” kampanyası ile de sinema oyuncuları, yönetmenler ve yapımcıların ne çok kişiye cinsel taciz ve tecavüz dahil uygunsuz, zorlayıcı cinsel davranışlarda bulunduğu ifşa oldu.
Cinsel saldırıyı açıklayanların ifadesini geri çektiğine tanık olmaya, nasıl ve neden devam ediyoruz? 1- Saldırgan veya kendi ailesi tarafından; utandırılmaya, sindirilmeye, tehdit veya rüşvetle susturulmaya çalışıldığı için 2- Kurum müdürü, yöneticiler inanmayıp "bizde olmaz" dediği için 3- Saldırının etkisiyle yaşadığı şok, kaygı, utanç nedeniyle güçsüz, çaresiz, ümitsiz hissettiği için 4-Mağduru suçlama eğilimi çok yaygın olduğu için 5- Kendisine inanılmayacağını düşündüğü için 6- İfade verme, kanıtların toplanması gibi hak arama süreçleri sıklıkla tekrar travmatize edici olabildiği için
Failin kısa bir süreliğine tutuklanıp serbest bırakılmasının ardından şikayetini geri çekti, sonra tekrar devam etmek üzere kadın örgütlerinden destek istedi ve gazeteci Ayşe Arman ile röportaj gerçekleştirdi.
|
Öneriler
Kadınlara yönelik farklı şiddet biçimleri birbiri içine geçmiştir; mücadele de çok yönlü olarak yürütülmelidir. Çokdisiplinli olarak yapılandırılmış bir sistem bulunmayışı, çalışmaların kişisel bağlantılar desteğiyle yürümesine, uygulamanın kişilere bağlı şekillenmesine yol açmaktadır. Cinsel şiddetle ilgili farklı mesleklerden uzmanların ve farklı kurumların işbirliğine gereksinim vardır.
Türk Tabipler Biriliği etik kuralları ve Psikiyatri Meslek etik kuralları madde 25 ile hem hastayı hem hekimi koruyan sınırlar hatırlanmalıdır: Ruh hekimi, hastasıyla ilişkisinde tanı ve sağaltım amacının dışında bir ilişki türünün oluşmasına izin vermemelidir.
Son yıllarda gündeme getirilen cinsel suçlulara “hadım” gibi evrensel tıbbi etik ilkelere ve imzacı olduğumuz uluslararası biyoetik sözleşmelerine aykırı, tedavi olmayan “tedaviler” uygulanmamalıdır. Bu göstermelik bir öneridir.
Cinsel saldırılarda profesyonel tanıklık görevi yaparken vazgeçilmezimiz; görünür kılmak ve savunuculuktur. Cinsel saldırı/istismar, istismarcı/fail ve maruz kalan olmak üzere iki kişi arasında sınırlı değildir. Seyirciler ve dinleyiciler vardır. Cinsel saldırıları dinlemek ve susmak çok zordur.
Her ilde bir tabip odası, bir baro var. Birçok yerde savunuculuk yapan, şiddete karşı çalışan özelleşmiş kadın merkezleri var. Tecavüz sonrası mağdurlar ve mağdura destek veren dostları yakınları buralara başvurabilir.
Şiddete karşı savunuculuk yapan, şiddete karşı çalışan özelleşmiş kadın merkezlerinin, sığınakların sayısı hızla arttırılmalıdır. 2019 yılında hala Türkiye’de mağdur kadınların gidebileceği yeterli sayıda sığınak yok. Belediyelerin 50.000 nüfusa bir sığınak sağlama sorumluluğu var.
Cinsel saldırıları azaltmanın en temel yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve şiddete toleransın kaldırılması bir kamu görevidir. Konunun devlet politikaları içine girmesi ve sürekli olarak gündemde tutulması gereklidir.
Şiddeti normalize eden tutum, davranış ve anlayışla mücadelede sağlık ve ruh sağlığı çalışanlarının rolleri önemlidir. Özellikle şiddete maruz kalan kişilerle ilk karşılaşacak ve onları yönlendirecek meslek gruplarında; eğitim, yasal sistem ve kolluk birimlerinde çalışanların cinsiyetçilik ve cinsiyetçi şiddete duyarlı eğitimden geçmesi bir zorunluluk olmalıdır. Kitle iletişim araçlarında ve okullarda cinsiyetçilikten haberdarlık geliştirme eğitimleri yapılmalıdır.
Devletin ev içi şiddetin önlenmesi konusunda, özel alanda şiddet mağdurları karşısında sorumluluğu vardır. Aile içi şiddete duyarlı olmayan politikacılardan bu konuda hizmet beklenmeli, onlardan bu talep edilmelidir. Kadınlar haklarını öğrenmeli ama sadece hak öğretmek yetmez. Hakları kullanma koşullarını sağlamak da devletin işi.
Kadının bedeni, kimliği, emeği ve cinselliği kendisine aittir. Ona müdahale eden, kontrol amacıyla fiziksel, cinsel, duygusal şiddet kullanarak zarar vermiş olan, yapılan hasardan sorumludur. Tabii, istismar eden, şiddet kullanan o toplumda ayıplanmalı ve davranışlarına hoşgörülü davranmamalı, mazeretler aranmamalı.
Travma ile açılan yaraların kapanması için tedavi edici ortam, adalet gerekir. Cezasızlık travmayla açılan yaraların tedavisini zorlaştırıyor, tedaviye adalet eşlik etmeli. İnanılması kanıtlanması zor, çok kez fiziksel delili de olmayan bir durumu açıklamak, polis ve adliye aşamalarını sürdürmek çok meşakkatlidir. Statüsü, unvanı, mesleki konumu ne olursa olsun herkes fail olabilir, bunlar kadınlara karşı işlenen suçların üstünü örtemez.
Şiddete maruz kalan kişilere sorunlarını azaltmak için sağlık ve yasal hizmetlerde duyarlı, tutarlı ve etkin bir hizmet anlayışı geliştirilmeli. Bu hizmetler ücretsiz olarak sağlanmalı ve yeterli sayıda bağımsız kadın sığınakları açılmalıdır. İstismar edenlerin uyguladıkları şiddetle ilgili sorumluluk taşımaları sağlanmalıdır.
Bir sorunun engellenmesinde ilk basamak sorunun varlığının tanınmasıdır. Ardından destek, yeniden kuvvetlendirme gelir ancak bunlar başka bir yazının konusu.
Tecavüzü gizleme, örtme yollarından biri de Türkiye’de intihar, kaza, zehirlenme, kayıp süsü verilerek öldürülen veya intihara zorlanan kadınlarla gündeme gelmiştir.
“Tecavüz bağlantılı cinayetleri” engellemek, cinsel şiddeti açıklamak ve hak aramanın önündeki bariyerlerin kaldırılmasıyla mümkündür. “Kadının beyanı esastır” ilkesi, şiddetsiz bir dünyayı paylaşmak için kadınların örgütlü mücadeleleriyle kazanılmış önemli bir dayanaktır.
Kadının beyanı, 1- yargılama sırasında hayatın olağan akışına uygun, |
(ŞY/SS/EMK)
Kaynakça
Şahika Yüksel, Cinsel Saldırılarda Profesyonel Tanıklık, 30.1.2019, bia.net. Erişim tarihi: 15.6.2019.
Suzan Saner, Lale Tırtıl (2017) Cinsel Şiddet. Gündelik Yaşamdan Kliniğe: Şiddet ve Psikiyatri içinde. Yayına Haz.: Leyla Gülseren. Psikiyatride Güncel, Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları, Ankara, s.111-140.
İmran Gökçen Yılmaz, Aybüke Tuğçe Mustan (2016) Çocuk cinsel istismarını öğrenen, kuşkulanan uzmanların yaşadığı zorluklar. Çocuk Cinsel İstismarı Ve Zor Açığa Çıkması, Türkiye Psikiyatri Derneği Bilgilendirme Dosyası içinde. Yayına haz.: Şahika Yüksel, Suzan Saner. Erişim tarihi: 15.6.2019.