Susmak ya da susmamak, aslında ikinci seçenek çoğu zaman mümkün olamamakta...
Ama her şey zıddını da için de taşımıyor mu, zıddına da dönüşmüyor mu?
Birincisi susmak, susturulmak, duyulmamak... Kadınlar, çocuklar için ikinci seçeneği var etmek...
Sıradan bir filmin sıradan olaylarından: kızımız cinsel saldırıya uğramıştır, susması salık verilir.
Senaryo kim tarafından yazılmıştır bakmaya gerek var mı? Zaten hep böyle değil miydi? Oturur gözyaşı dökeriz kızın yaşadıklarına... Başka alternatif yoktur, böyle gelmiş böyle gitmektedir.
Senaristlerimize mi düşmüştü alternatifini düşünmek, tartışmak, tartıştırmak. "Hanım kızımız" yıkanıp susmalıydı, bekaret elden gitmemişse daha ne olsundu? Pek çok öykü, film gibiydi. Hayatta da yaptığımız, yaşadığımız... İyi de niye canım acıyor ki...
Çocuksunuzdur. Henüz altı-yedi yaşlarında.
Masalsı bir çocuk uykusuna dalarsınız, uykunuz masalsıdır, ama uyanışınız masal değil, gerçeğin kendisidir.
Kendinizi amcanızın yatağında bulursunuz, elleri bedeninizde...
Dünya ne kadar sessiz ve karanlıktır. Sesiniz çıkmaz, çığlık atamazsınız, bütün sevdikleriniz kilometrelerce ötededir sanki, çağıramazsınız.
Acıyı,utancı kendinize saklarsınız, yüreğinizin duvarlarına hapsedersiniz.
"Bir daha uyumayacağım" dersiniz, ama küçücük bedeniniz uykusuzluğa dayanamaz ki, yine uyanırsınız elleri bedeninizde değil sanki boğazınızda, yüreğinizde, mengene gibi sıkmakta, ölmekte olduğunuzu sanırsınız, ölmezsiniz ama boğulmaktasınızdır.
Susarsınız, susarsınız.
Annenize kabus gördüğünüz söylenir, evet bu bir kabus, kabustur, ama kim tarafından gördürüldüğünü yalnızca siz bilirsiniz.
Büyürsünüz, unutmamaya yeminli. Sonra paylaşırsınız, paylaştıkça suskunluk, paylaştıkça suskunluktur karşılığı.
Kimselerin yanaşmak istemediği bir ateştir, cinsel saldırı.
Görmek, duymak, bilmek istenmeyen bu öykü benimdir, senindir.
Aile içi cinsel saldırı pek konu edilmez, aile dışı cinsel saldırı konu edildiğinde de tekerrürdür izlediklerimiz, tevekküldür salık verilen.
Mutluluk filmi ilklerdendi ülkemizde. Bu akşam izlediğimiz çoklarından birinde ise, bir genç kadın tanıdığı bir erkeğin cinsel saldırısına uğramıştır, yaşadığını bir kaç kadın arkadaşı ile paylaşır, aile yapısı tartışılır, birlikte susmak kararlaştırılır. Kadına ağlarız, eh zaten mendilimiz yanımızdadır, filmin tanıtımlarından hazırlamışızdır kendimizi.
Kadınlara düşen susmak mıdır? Yüzlerce yıl susmaktayız dindi mi acımız, acılarımız?
Bazen yabancı birinden, bazen en yakın tanıdıklarımız tarafından çocukken, yeni yetmeyken, ya da yetişkinken aldığımız yaraları dindirdi mi susmak?
Martılar böyle çığlık çığlığayken...
Erkeklerin iddia ettiği gibi tanrı buyruğu mudur?
Kadına yönelik şiddet, cinsel saldırı konuşulmaya başlandı. Yaşananların yalnızca bir kısmı henüz konuştuklarımız...
Hala kadınlara dönük cezalandırmanın en ağırı, dün Diyarbakır'da, yarın herhangi başka yerde yaşanacak olan...
Kadına yönelik şiddetle ilgili bir araştırmanın anketlerini uyguluyoruz, cinsel şiddeti açıklıyoruz, "kocan da olsa bu şiddet" dediğimizde yıllarca yaşadığını bilmediğimiz kadınlar bir anda hafif bir sesle ya da başları ile "evet" derler.
Karanlık odalarda yaşadıklarının "karılık görevleri" olmadığını fark ederek...
Bir genç kadın annesi tarafından yönlendirilir, konuşmak için, psikoloğuzdur ya dinleriz, evlilik içi tecavüzdür yaşadığı, annesi, halası benzer şeyleri yaşadıklarını anlatmış, susmasını öğütlemişlerdir.
Çocuğu için evliliğini devam ettirmesi gerektiği söylenmiştir. Evlilik!
Kimini "Üzmek" istemezler. Ne de olsa arkası güçlüdür. Saldırıya uğrayan kadın/çocuk için, içimizden "Keşke sussaydı,bunca şeyi yaşamasaydı" geçer birden.
Yüreğimizdeki yangını değil,üzerimizdeki bir kaç sperm tanesini arayan yasalar, yasa insanları değil bizi güçlü kılan.
Bazen desteğini beklediklerimizi de bulamayız yanımızda, ama bizim gücümüz yüreğimizdir, çığlığımızdır.
Biz çığlık çığlığa bağırdıkça yıkılmakta tüm kaleler.
Susmayı salık verenlere, inadına haykırmak...
Michael Jackson dünyanın değişmesini istediğini, bu yüzden aynadaki adama bakıp değiştiğini söylüyor bir şarkısında.
Aynadaki kadına, kadınlara bakıyoruz, dünyanın değişmesini istiyoruz ve önce biz değişiyoruz, haykırmaya başlıyoruz, martılarla yarışarak...
Belki önce cılız, tek başına.
Elbet sesimize sesler eklenecek, bugün değilse, yarın... (AB/EZÖ)
* Aynur Boyraz, psikolog, cinsel şiddet mağduru.