“Katılan 25 yaşında ve Boğaziçi Üniversitesinden Hacettepe Üniversitesine geçiş yapan ortalama zekanın üzerinde olan ,tecavüz durumunda ne yapılacağını bilen biridir….”
Bu sözler, cinsel saldırı davasında erkek sanığın avukatından…
Yanıtı, beraat kararına itiraz eden kadının üst mahkemeye verdiği itiraz dilekçesine yönelik yanıt olarak yazmış…Daha açık ifadesi ile demiş ki “zeki bir kadın ve tecavüz karşısında ne yapacağını bilen biridir yü yüzden kadın tarafının sunduğu beraat kararına itirazları kabul etmeyin."
D.K.
Üniversite öğrencisi
D.K., bir sayı değil. Bir dosya numarası değil. Sadece “beraat” kelimesi ya da kapatılmış bir dava da değil.
O, D.K., üniversite öğrencisi. Kadın. Öğretmen bir anne babanın kızı. Yıllardır, nitelikli cinsel saldırı sonrasında hayatta kalmaya çalışıyor.
Bir yıl önce, 8 Eylül’de, ODTÜ–Bilkent–Hacettepe Yelken Topluluklarının ortak bir gezisinde, ODTÜ Yelken Topluluğu başkanlarından, ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğrencisi Y.E.Ö., ona cinsel saldırıda bulundu.
Saldırıdan 24 saat geçmeden failden şikâyetçi oldu. Peki Y.E.Ö., ne yaptı? D.K.’nin şikâyetçi olacağını öğrenince telefonunda “DNA bulaşır mı?” Diye Google araması yaptı. ÇPolise, savcılığa birbiri ile çelişen ifadeler verdi. Cinsel saldırı muayene raporu saldırıya dair anlatımla birebir uyumlu olduğu dosyaya girdi.
Bu delillerle Marmaris’te tutuklandı, hakkında iddianame hazırlandı.
Muğla’da görülen esas davada sanık ilk celsede serbest bırakıldı. İkinci celsede ise, Adli Tıp’tan beklenen DNA raporu henüz dosyaya girmemiş olmasına rağmen beraat ettirildi. Oysa 10 Eylül tarihli Adli Tıp muayene raporunda, bulguların cinsel saldırıyla tamamen uyumlu olduğu açıkça yazıyordu.
Mahkemenin gerekçeli kararında bu rapor yok sayıldı. Dosyada yer alan yedi tanığın mahkeme ifadelerine hiç yer verilmedi.
D.K., bu karara Hacettepe Adli Tıp’tan alınan bilimsel mütalaayla birlikte itiraz etti. Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, beraati “yerinde” buldu. Muğla’daki mahkemenin delillere gerekçeli kararda yer vermediğini söyleyerek yapılan itiraz ise, “tüm delillere yer verilmiştir” denilerek reddedildi. Anlayacağınız gerekçeli karar, hâlâ gerekçesizdi.
Bugün dosya Yargıtay aşamasında. Bu son durak. Ve D.K, hukuka ve somut delillere aykırı şekilde verilen bu beraat kararının, bir “oldu bitti” ile onaylanmasından korkuyor.
Bu süreçte yalnızca yargı değil, çevremdeki yetişkinler de D.K.’yi korumadı.
Saldırıya uğradığı teknenin sahipleri, ODTÜ Yelken Topluluğu ile olan iş birliklerini ve uzun süredir tanıdıkları faili korumak için üzerinde baskı kurmaya çalıştı. “Aranızda konuşup halledin” dediler. Bilkent’te okuyan kadın bir tanığı, savcı çağırmamış olmasına rağmen “Savcı seni çağırıyor” diyerek arayıp yönlendirmeye kalktılar.
Bu insanlar hâlâ birçok üniversitenin yelken topluluklarıyla çalışıyor. En kötüsü de bireysele ek olarak toplumsal bir gerçeklik daha var. Başka kadın öğrenciler de bu cezasızlık ikliminde risk altında.
D.K., geçen haftalarda bianet’e ulaştı. Anlattı. Raporları, delilleri. Anlattı, çaresiz kaldığı zamanları. Duyun istedi.
Dedi ki:
“Bu mücadele sadece benim değil. Bu mücadele, “bir daha kimse yaşamasın” diyen üniversiteli kadınların mücadelesi.
Ben bir yıldır Hacettepe Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nde, yaşadığım saldırıyla doğrudan bağlantılı olduğu bilimsel olarak raporlanmış travma sonrası stres bozukluğu tedavisi görüyorum. Maddi gücüm yok. Çevrem yok. Sadece adalet istiyorum. Ama yargı sesimi duymuyor. Üzerime toprak atılmış gibi hissediyorum.”
İnanıyorum. Onun üzerine atılan toprakları biz kadınlar kaldırabiliriz.
Adaletli, özgür ve eşitlikten yana yeni bir hafta gelsin…

Yelken etkinliğinde cinsel saldırı davasında beraat: Dosya Yargıtay’da
(EMK)







