AKP'nin 12 Temmuz’da TBMM Başkanlığı’na sunduğu “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin öngördüğü üzere, sokakta yaşayan hayvanlara ‘ötanazi’ yapılması ülke gündeminin en önemli konularının başında geliyor.
Ancak burada kullanılan ve artık küresel literatürde de yer etmiş ‘ötanazi’ kelimesinin kullanımı, şu anda Türkiye’de karşılaştığımız gibi yasaların geçirilmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır.
"Güzel ölüm"
Yunancadan gelen ötanazi kelimesinin anlamı "güzel ölüm" ve en yaygın olarak günümüzde, insanlarda acı ve eziyeti ortadan kaldırmak için kasten bir hayata son verme anlamına geliyor. Tedavi edilmesi katiyen mümkün olmayan, büyük acılar içindeki hastalara uygulanan bu yöntemin amacı da insanlara "iyi bir ölüm" sağlamak.
Ötanazi Türkiye’de yasal olmamakla birlikte, yasal olduğu Belçika, Hollanda ve Lüksemburg gibi ülkelerde de çok ciddi kıstaslara tabi tutulmaktadır. Örneğin Belçika yasasına göre; ötanazi talebi hukuki ehliyeti olan birisi tarafından, gönüllü bir şekilde, iyice düşünülerek ve tekrarlı bir isteğin sonucunda kabul edilebilir. Hasta herhangi bir dış baskıya maruz kalmamalıdır. Ayrıca hasta, durumunun iyileşmesi mümkün olmayan tedavi edilemez bir hastalık sebebiyle büyük acılar içinde olmalıdır. Bu kıstasların teknik kısımları değişse de birçok ülkede ötanazi benzer şartlara bağlanmıştır.[1]
Kısacası ötanazi, insanlara, talepleri doğrultusunda açık bir şekilde rızaları alınarak yapılan tıbbi bir işlemdir.
Hayvanların rızası yok
Ne yazık ki konu hayvanlara gelindiğinde, insan merkezci bir yaklaşım ile doğa merkezci çözümlerden uzaklaşılmaktadır. İnsan merkezci ahlak anlayışı insan çıkarını her şeyin merkezine koyarak diğer canlıları ve doğayı ikinci plana atmaktadır.
Bunun sonucu olarak hayvan ‘ötanazisi’ kavramına bakıldığında, Amerikan Veteriner Hekimleri Birliği’nin tanımına göre; bunun yine insanlardaki gibi büyük bir acı içindeki hayvanların acısını dindirmek için yapıldığı gibi, toplum refahı gibi muallak bir amaca ulaşmak için de yapılabileceği belirtilmektedir.
Burada ötanazi kelimesinin kullanılmasının çok önemli bir işlevi vardır. Gönüllülük ve rıza esaslarının olmadığı yerde bahsedemeyeceğimiz ötanazi, herhangi bir rıza gösterme kabiliyeti olmayan hayvanlar için kullanılmamalıdır. Nitekim Meclis'e sunulan yasa tasarısı teklifinde, hayvanların çıkarı veya acı çekmesi de gözetilmemiştir. Bunca yıldır beraber yaşadığımız sokak hayvanları asılsız iddialarla toplum tehdidi ilan edilmiştir.
Bunun ismi hayvan öldürmektir. Hayvan öldürmeyi ‘ötanazi’ yani güzel ölüm olarak yansıtmak, kullanılan dili böyle seçmek, bu yasayı topluma yutturma yolunda atılan en büyük adımdır. Hayvan ötanazisi denmesi en başında hayvanların değersizliğini kabul ettirmektir.
Devlet aslında ötanaziye karşı
Türkiye Cumhuriyeti’nde insanlar için ötanazi hiçbir şekliyle yasal değildir. Burada da bir çelişki yatmaktadır. Meclise sunulan yasa tasarısıyla devlet, gönüllü bir şekilde, kendi rızasıyla, çektiği acıları sonlandırmak için ötanaziyi talep eden insanlara bu hakkı tanımazken; gayri ihtiyari bir şekilde, hiçbir acı çekmemesine rağmen hayvanlara ötanaziyi zorlamaktadır.
Devlet kurumlarınca ötanaziye karşı açıklamalara çok yer verilmemiştir. Fakat bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir açıklaması mevcuttur. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun açıklamasına göre; “Ötanazi, talepte bulunan kişi açısından intihar, bunu uygulayan açısından cinayettir.” Peki, iktidar partisi tarafından, hayvanlar için neden bu kadar farklı yorumlanmaktadır?
Diyanet haklıdır, eğer bu yasa geçerse ötanaziyi uygulayacak olan devlet, cinayet işleyecektir.
Dipnot:
[1]https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC10785970/#:~:text=According%20to%20the%202002%20Belgian,without%20prospect%20of%20improvement%3B%20d
TKY/RT