Hava kirliliğinin kabul edilebilir sınırları sık sık aştığı Çin metropollerinden birindeyiz. Yol almakta fazlasıyla zorlanan şoförlü lüks araçtaki şık kadın randevusuna gecikeceğini anlayıp, oflayarak: "Trafik korkunç!" diye şikayet eder.
"Yirmi sene önce bisikletlerin yerini arabalar almaya başlamıştı… Pekin eskiden ne güzeldi… Birçok doğal güzellik şu andaki duruma gelmek için feda edildi" diyerek devamını getirir.
Geçmişte rejimin baskısı altında ezilip, günümüzde belirli bir refaha ulaşıldığını ima etse de, Çin'in önde gelen dört iş kadınına odaklanan Gökyüzünün Diğer Yarısı (The Other Half of the Sky) adlı belgesel, ülkenin ve halkın ödemek durumunda kaldığı bedellere de dikkat çekiyor.
Zürih Film Festivali’nde gösterilmiş 2016 İsviçre yapımı filmde, yönetmen Patrick Soergel kahramanlarını ve genel manzarayı belirli bir mesafeden betimliyor.
Başarı öyküleri
Ataerkil bir toplumda mütevazı geçmişi olan dört kadının iş dünyasında azim ve hırslarıyla sivrilebilmiş olması, hemcinslerine cesaret verebilecek birer başarı öyküsü tadında.
Kariyerine televizyon sunuculuğu yaparak başlamış olan Yang Lan ardından ülkenin ilk belgesel kanalı Sun Satellite TV'yi kuracak kadar idealisttir. Bir süre sonra, aralarında Keanu Reeves veya Celine Dion gibi ünlülerin de bulunduğu TV röportajlarıyla kariyerini pekiştirir. Belgeselde, ülkesinin kadınlarına odaklanması da sevilen bir isim olmasındaki önemli unsurlardan biri olarak ön plana çıkarılıyor.
Çin'deki IBM'in üst düzey yöneticisi olan Zhou Yi, ABD'ye ilk defa gittiğinde uçaktan gördüğü turkuvaz renkteki lekelerin özel havuzlar olduğunu anlayınca kültür şoku yaşadığını ifade ediyor. O anda memleketinde de her evin havuzu olması gerektiğini düşündüğünü, fakat her şeyin bu yönde, bu kadar çabuk evrileceğini asla tasavvur edemediğini itiraf ediyor.
Son yirmi senedir tatile çıkmadığını belirten işkolik Dong Mingzhu air condition sistemleri üreten ve 80 bin çalışanı olan büyük bir şirketin CEO'su. Cinsiyetinin yükselmesine herhangi bir mani oluşturmadığını söylüyor ve öğle yemeklerini madeni tabldot tepsilerinde yemeye devam ediyor.
Tek bir restoranla başlayıp, markasını ülkede sayısı 90'a ulaşan dükkana veren Zhang Lan, 2020 yılına kadar dünyada 500 restoran açma amacında. Fakat müessesesinin Hong Kong borsasında işlem görebilmesi için Çin vatandaşlığından çıkması ülkede pek de hoş karşılanmıyor. Akabinde işletmesinin yüzde 80'ini Avrupalı yatırımcılara satıyor.
Ölçülü yapım
Belgesele, "Çin hakkında mümkün olduğunca objektif bir eser" dememiz için sanki tüm unsurlar katılmış gibi duruyor. Kahramanların hepsi geçmişlerinin ne kadar zorlu olduğunu ayrıntılarıyla aktardıktan sonra, bir zamanlar gayet baskıcı olan sisteme rağmen başarı yolunu şahsen açtıklarını sözleriyle kanıtlamaya çalışıyorlar.
Eski rejimi kötülerken aslında durum muhasebesi de yapmaktan geri durmuyorlar ve insani birer profil çiziyorlar.
"Tüketim toplumu haline geldik, insanlar paragöz oldular… Omega veya Rolex marka saat taktıklarında bazıları bunun kendilerine haysiyet kazandırdığını sandı. Lüks malların ve yaşamın peşindeler ama nedenini onlar da bilmiyor…" gibi iş dünyasından beklenmeyen laflar sarf ettiklerine şahit oluyoruz.
"Batıya özenip, taklit etmeye çalışırken geleneklerimiz zarar gördü, kültür mirasımız mahvedildi" diye eklerlerken, ülkenin kapitalistleşen yüzü perdeye çeşit çeşit markayla yansıyor.
"Ama artık insanlar daha bilinçli" cümlesiyle de tüketim toplumu olarak arsızlık döneminin atlatıldığı ve gelecekten daha ümitli olunduğu ifade ediliyor.
Belgesel sona erdiğinde seyirci, erkeklerin hakim olduğu iş dünyasında birer kadın olarak ödetilen bedeller konusunda yeterince bilgilendirilmediğini ne yazık ki fark ediyor. (MT/YY)