ABD Senatosu geçtiğimiz günlerde açıkladığı raporuyla yıllardır çok tartışılagelen CIA’nın gizli hapishanelerinin varlığı hususunda son noktayı koydu. Senato, 11 Eylül saldırılarının ardından CIA tarafından ‘terörizmle savaş’ kapsamında ABD’nin dostu bazı ülkelerde gizli hapishaneler kurulduğunu, burada El-Kaide üyesi mahkumlara işkence yapıldığını açıkladı.
Mahkumlara söz konusu hapishanelerde aç bırakma, uzun süre çıplak ve zincirli şekilde zeminde yatırma, suni boğma, günlerce uykusuz bırakma, buz banyosu, tıbbi gereklilik olmaksızın makattan zorla sıvı gıda verme, cinsel saldırı, ölüm tehdidi ve daha birçok acımasız sorgulama yöntemlerinin uygulandığı ifade edilen senato raporunda, işkenceler neticesinde başta El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’in saklandığı yer olmak üzere diğer birçok hususta çok da önemli bilgiler elde edemediği bilgisi yer aldı.
CIA hapishaneleri
Gizli cezaevleri ve burada uygulanan hukuk dışı yöntemler konusunda CIA’nın yıllar boyunca Amerikan yönetimi, Amerikan Kongresi ve kamuoyunu yanılttığı belirtilen raporun en çok tartışıldığı ülkelerden biri de Polonya oldu.
Zira Polonya -raporda her ne kadar herhangi bir devlet ismine yer verilmese de- Litvanya ve Romanya’yla birlikte gizli CIA hapishanelerine ev sahipliği yapan ülkeler arasında sözü edilen bir diğer ülkeydi.
Nitekim geçtiğimiz temmuz ayında Filistinli Ebu Zübeyde ve Suudi Arabistanlı Abd al-Rahim al-Nashiri 2002-2003 yıllarında devletin bilgisi ve izni dahilinde kurulan gizli CIA hapishanelerinde işkence uğradıkları gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açtıkları davada Polonya mahkum olmuş, Ebu Zübeyde’ye 130 bin euro, Abd al-Rahim al-Nashiri’ye ise 100 bin euro ödemesi kararlaştırılmıştı. Bu gelişmenin ardından cezaevinin varlığını ve işkenceye izin verdikleri suçlamalarını kabul etmeyen Polonya temyize gitmişti.
ABD sayesinde gelen politik birlik
Amerikan Senatosu’nun raporu AİHM’de davanın sürdüğü bu dönemde bugüne kadar ‘üç maymunu oynayan’ Polonya’yı adeta ‘tek maymuna’ dönüştürdü. Şöyle ki raporda her ne kadar devlet adı yerine ‘X’ kodlamasına gidilse de 139. sayfa da değinilen Abd al-Rahim al-Nashiri’nin hikayesi o X’in kim olduğu hususunda kuşkuya yer bırakmadı. Bu gelişmeyle bir anlamda Pandoranın kutusu açıldı ve bugüne kadar ‘duymadım, görmedim, bilmiyorum’u oynayan Polonya “Orada mahkumlara işkence yapıldığını bilmiyorduk” demekle yetindi. Ancak Pandoranın kutusunun açılmasıyla alışılageldiği üzere başlaması beklenen politik tartışmaların yerini politik birlik aldı, üstelik günümüz Polonyasında yıllar boyunca özlem duyulan, iktidardan muhalefete her kesimin yer aldığı politik bir birlik.
Hiyerarşik sıralamayla gitmek gerekirse ilk olarak Amerikan Başkanı Obama, raporun açıklandığı günün öncesinde Başbakan Ewa Kopacz’ı arayarak, ertesi günü açıklanacak rapor hususunda endişelerini paylaştı ve ülkesinin Polonya’yla olan işbirliğinin devamını diledi.
Başkan Obama, Newport’taki son NATO zirvesinde kararlaştırıldığı üzere ABD ordusunun ihtiyaç duyulan süre boyunca Polonya topraklarındaki varlığının süreceğini bir kez daha garanti etti.
Başbakan Ewa Kopacz’ın ertesi gün raporun açıklanmasının ardından basına verdiği demeç ise şu şekilde oldu: “Raporun mevcut Polonya-Amerika ilişkilerinin bozulmasına yönelik herhangi etkisi olmayacaktır, olmamasını umut ediyorum.”
Kopacz’ın ülkesinin topraklarında işkence gören Filistinli Ebu Zübeyde’den, Suudi Arabistanlı Abd al-Rahim al-Nashiri’den yahut bu kişilerin ülkelerinden özür dileyip - var ise - ülkelerarası karşılıklı işbirliğine halel gelmemesini dilemek yerine raporun Polonya-ABD ilişkilerine olumsuz bir etkisi olmamasını dilemesinin bir dönemin başbakanı Tansu Çiller’in Madımak Katliamı sonrasında “Çok şükür otelin dışındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır” açıklamasını hatırlattığını belirtmekle yetinelim.
Yaptık ama hele bir sor niye yaptık
Raporun açıklanmasının ardından gözlerin çevrildiği dönemin Cumhurbaşkanı Aleksander Kwaśniewski ise dönemin Başbakanı Leszek Miller’le birlikte parlamentoda bir basın toplantısı düzenledi. Konuya ilişkin olarak bugüne kadar verdikleri demecin aksine Kwaśniewski ve Miller, Amerikalılara hapishane değil, sorgulama yeri tahsis ettiklerini savundu.
11 Eylül saldırısı sonrası herkes gibi olayın şaşkınlığını yaşadıklarını, saldırının hemen ardından diğer devletler gibi New York ve Washington’da yapılan toplantılara katıldıklarını belirten Kwaśniewski, toplantıdan çıkan istihbarat örgütleri arasındaki işbirliğinin tüm düzeylerde güçlendirmesi kararı neticesinde CIA ile yoğun işbirliklerinin başladığını söyledi.
“Amerikalılar 2001 yılından sonra bizden kendileriyle işbirliği yapmak isteyen mahkumları sorgulayacakları sakin bir yer rica etti. Bu sakin yer sorgulamak içindi, hapishane için değil” diyen Aleksander Kwaśniewski, Amerikan istihbaratıyla işbirliğini güçlendirmek çerçevesinde kendilerine 2002-2003 yıllarında Polonya İstihbarat Teşkilatı’nın Stare Kiejkuty’de bulunan merkezini tahsis ettiklerini belirtti.
Putin’e Noel hediyesi
Kwaśniewski, Amerikalılardan topraklarında tutulacak kişilere hukukun öngördüğü şekilde savaş esiri olarak davranılmasını talep ettiklerini, işkenceye onay vermediklerini, işkence yapıldığına dair bilgilerinin ise olmadığını söyledi.
Bugün Polonya’da hiç kimsenin gizli CIA hapishanelerinden ötürü sorumlu tutulamayacağını, kendilerinin illegal hiçbir prosedüre katılmadıklarını ileri süren Kwaśniewski, söz konusu raporun Moskova başta olmak üzere birçok ülke başkentinde ‘ABD’nin güç kaybettiği duygusunu’ güçlendirdiğini, özellikle Kremlin tarafından ‘noel hediyesi’ olarak kabul edildiğini de sözlerine ekledi.
Mali destek
Gizli hapishane tahsisi karşısında Polonya’ya 15 milyon dolar ödeme yapıldığına ilişkin iddialarsa CIA ile Polonya istihbarat birimlerinin işbirliğinin daha eskilere dayandığını ortaya koydu.
Nitekim Eski Cumhurbaşkanı Kwaśniewski söz konusu paranın hapishaneler karşılığı değil de, özel operasyonlar için CIA’nın 90’lı yılların başından beri Polonya istihbaratına aktardığı düzenli ödemelerden biri olduğunu söyledi. Emekli bir istihbarat görevlisi de günlük yayın yapan Gazeta Wyborcza’ya verdiği demeçte 15 milyon doların Amerikalılarla birlikte Afganistan başta olmak üzere diğer ülkelerde yürüttükleri özel operasyonlar karşılığında Polonya yasalarına uygun olarak aktarıldığını ifade etti.
Aynı kaynak, Polonya İstihbaratı’nın o dönemki yıllık bütçesinin ise 30 milyon dolar olduğunu belirtti.
Ana muhalefetten tam destek
İktidarı Vatandaş Platformu Partisi’ne (Partia Platforma Obywatelska) kaptırdığı sekiz yıldan bu yana yalnızca bir kere (bu aybaşında Avrupa Konseyi Başkanlığı görevine getirilmesi nedeniyle başbakanlıktan ayrılan) Donald Tusk ile tokalaşan Hak ve Adalet Partisi (Partia Prawa i Sprawiedliwosci) lideri Jarosław Kaczyński de politikacı meslektaşlarıyla dayanışma örneği sergiledi.
Kaczyński Polonya Radyosu 1. programına yaptığı açıklamada, Polonyalı politikacıların CIA hapishanesinde ne olup bittiğine dair bilgileri bulunduğuna ilişkin bir kanıt olmadığını söyledi. “Bu rapor partilerarası bir oyun mu, ne ölçüde gerçekliğe adanmış, söylemesi güç” diyen Kaczyński raporun yalnızca Demokrat Partililer tarafından kabul edildiğine vurgu yaptı. İşkencelerin talihsiz bir vaka olduğunu, açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade eden ana muhalefet lideri ABD’ye olan desteğini ise şu sözlerle ifade etti: “Müttefiğimiz ABD bizlere gerekli, o olmasaydı Polonya’nın güvenliği daha düşük düzeyde olurdu.”
Jarosław Kaczyński, gizli CIA cezaevlerine ilişkin olarak AİHM tarafından bugüne kadar mahkum edilen ve işkence gören ‘teröristlere’ tazminat ödemek zorunda olan tek ülkenin Polonya olmasını ise yürütülen zayıf dış politika ile ilişkilendirdi.
“Karar Polonya’nın çıkarınadır”
Meclis Başkanı Radosław Sikorski ise dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanının işkenceden haberdar olmadıklarını savundu.
“Dönemin iktidarı bugün çok da hoş görünmeyen riskli bir karar almış, ancak mecburiyetten alınmış bir karar bu. Dönemin iktidarı Polonya’nın çıkarına hizmet etmiştir, tersine değil.”
Sikorski, belki de müttefike fazlasıyla güvenme günahını işlediklerini söyledi.
“ABD müttefiktir, müttefik kalacak”
“ABD bizim stratejik ortağımızdır, raporda yer alan tespitlerden elbette ki memnuniyet duymuyoruz ama müttefiklerimiz müttefiklerimiz olarak kalacaklardır, burada hiçbir şey değişmeyecek” açıklamalarıyla topa giren Dışişleri Bakanı Grzegorz Schetyna ise Amerikalılarla ‘açıkça’ işbirliği yapmış olmalarından bir şekilde pay çıkaracaklarını da sözlerine ekledi.
Bu da kamuoyu desteği
Başbakandan Meclis Başkanı’na, ana muhalefet liderinden eski siyasetçilere herkesin yekvücut olduğu Polonya’da hiçbir sivil toplum örgütü, hiçbir dernek, sendika, öğrenci grubu, halk inisiyatifi ‘Müslüman teröristlere’ yapılan işkenceleri protesto eden bir açıklama ya da eylem vb. etkinlikler düzenlemeyerek siyasilere destek verdi.
Rusya’da polis tarafından bastırılan bir protesto yürüyüşü, yasaklanan bir kitap, tutuklanan bir insan hakları savunucusu gibi durumlarda mümkün olan her türlü protesto yoluna başvuran Polonyalıların, kendi toprakları üzerinde ‘Müslüman teröristlere’ yapılan işkence söz konusu olduğunda tepki göstermemeleri ise Noel alışverişiyle iştigal olduklarıyla ilişkilendirildi, bazılarının daha insan olduğundan değil hani! (EO/YY)