Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 32.Olağan Kurultayı’na giderken, siyasal analizcilerden politikaya az çok ilgi duyan sade vatandaşlara kadar hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu; Kurultayda değişime karşı direncin zaferinin bir kez daha tescil edileceği.
Parti’nin 1992’de yeniden açıldığı tarihten hafta sonu yapılacak kurultaya kadar yapılan tüm kurultayların en temel ortak özellikleri; Deniz Baykal’ın CHP’de verdiği kısa siyasi mola bir yana bırakıldığında, tümünün Baykal’ın şefliğini teyit eden etkinlikler olması ve partinin ideolojik, örgütsel anlamda yeniden yapılanmasına yönelik hiçbir şeyin yapılmamasıdır.
Kurultaylar bu nitelikleriyle plebisiter "aç-kapa" oyununa dönüşmüşken, Baykal’ın ebedi şefliğini onaylamak için bir araya özenle seçilerek getirilmiş olan taşralı siyasetçiler, delegeler için kurultaylar parti büyükleri, siyasetçi dostlarla hasret giderilen bir panayır kimlikli politik pazarın ötesine geçemiyor.
Kurultay: Hasret giderme etkinliği
Sosyal demokrasiye az çok inanılan ve bu cenahtaki partilerin benimsedikleri ideolojilerin gereğini yaptıkları, kendisini bu kimlikle tanımlayan partilerin egemen olduğu parti sistemlerinde, bu cenahın partileri için kurultayların anlam ve önemi büyüktür. Çünkü bu etkinlikler hasret gidermenin yerine, demokrasinin seçim aygıtının mikro ölçekli yaşanıp-yaşatıldığı, parti yönetim kadrolarının devir-tesliminin yapıldığı etkinliklerdir.
Bizim partilerimizde, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde (AKP) ya da Milliyetçi Hareket Partisi'nde (MHP), hele hele Baykal’lı CHP’de, 12 Eylül’ün inşa ettiği dışlayıcı, oligarşik parti yapıları nedeniyle, kurultaylar demokrasinin, seçimin, parti yönetimlerine aday devşirmenin hakim olduğu değil, siyasi parti yasasının emredici hükmünün yerine getirildiği organizasyonlardan ibaret kalıyor.
CHP Kurultayı da, böyle bir anayasal, yasal zorunluluktan kaynaklanan, profesyonel siyasetçi sınıfının rutin bir araya gelişidir. Bu yönüyle de Baykal’a kullanacakları oylarla biat edişlerinden başka bir şey olmayacak. Oysa ki, parti iç işleyişinden ülkenin siyasi rejimine kadar demokrasiyi tüm kurum, kurallarıyla hakim kılmayı şiar edinmiş sol, sosyalist, sosyal demokrat partiler için kurultaylar ideolojik, örgütsel, sosyal temellerinin sorgulanıp, gerekirse yeniden yazıldığı, yapılandırıldığı siyasi etkinlikler olarak tarihe geçmiştir. Bunun için 80 öncesi CHP Kurultaylar tarihine bakmak yeterlidir.
CHP tipi muhalefet
CHP’nin 22 Temmuz seçimlerinde ancak beşte birlik seçmenin oyuna mahkum kalmasının nedeninin, ideolojik olana, demokratik, çoğulcu örgüte, yeni sosyolojilere karşı kayıtsız olduğu üzerine çok yazıldı, çizildi. Seçimden bugüne partiyi sosyal eşitsizlikleri bertaraf etmeye odaklanmış, Ergenekonlara karşı mücadele etmeye hazır ya da özgürlüklere sahip çıkmanın sözcülüğüne soyunmuş, kuvvetle emek yanlısı bir parti olarak görmedik.
Laikliğin ancak güçlü bir demokrasi ile çağdaşlığı inşa edebileceğini anlamayan CHP’liler laikliği araç olmaktan çıkarıp, amaca indirgedikleri için, sade yurttaşın gözünde laiklik ilkesini bile sulandıran aktörler olarak görüldüler. Ana muhalefet olmayı ise AKP’nin her icraatına karşı çıkmak olarak anladıkları için, CHP tipi muhalefet ilk kez Türkiye’de "ama-muhalefelet" şeklinde adeta mizahi bir kavramla anılır oldu.
3 Kasım seçimleriyle başlayan iktidar döneminde klasik bir sağ partinin sol partilerden ödünç alabileceği ne varsa alıp, sağ parti kimliğiyle hayata geçiren AKP karşısında CHP, iktidara muhalif olmayı Cumhuriyet ve laiklik savunuculuğu ötesine taşımadığı için, yeme, içme, barınma, sağlık meselelerini rejim sorunu olarak görmeyen kitleler 22 Temmuz’da yine "AKP’ye evet", CHP’ye "hayır" demişlerdi.
CHP, AKP’nin 2.iktidar döneminin başlangıcından bugüne aş-iş derdini tüm dertlerin önüne koyan sade yurttaşlar için sol gibi sol olmak yerine, sağdan transfer ettiği isimlerle statüko ve devletin arkasına sığınıp, soldan sağcılık yaptığı için, ne merkez solculuğu ne de ana muhalefet partililiği kaldı.
CHP'li merkez sol nereye?
Çok kuvvetle muhtemeldir ki kurultayda geçmişinin hatalarını sorgulamayacak, AKP karşısında sol parti olarak nasıl konumlanabilirim sorusunu sormadan kurultay kazanacak Baykal ve ekibi için ilan edilecek tek sonuç; değişmemenin zaferi olacak.
Baykal ve ekibinin CHP’yi değiştirmeme, kendilerinin ise değişmeme tavrı karşısında, değişime talip olan genel başkan adayları var mı diye sorarsak, adayların CHP’ye dair saptamaları, sosyal demokrasinin toplumda kök salmasına yönelik önerdikleri projeleri, demokratikleşme, Kürt sorunu, sosyal adaletsizlik, yoksullaşma gibi meselelere dair yaklaşımlarını veri aldığımızda, tümünün ısrarcı bir değişim yanlısı olduklarını anlıyoruz.
Fakat bu kurultayda da pusulanın yönü şimdiden değişime direnenlerinin olası zaferini gösterdiği için, biz kurultayın parolasını şimdiden ilan edelim: "Baykal ve ekibi nereye, CHP Oraya". Bizleri asıl düşündüren ise "CHP’li merkez sol nereye?" (TT/GG)
* Doç. Dr. Tanju Tosun, Ege Üniversitesi