Chicago’da geçtiğimiz hafta İllinois Kürt Kültür Merkezi’nin katkılarıyla düzenlenen ilk Kürt Film Festivali, yalnızca bir dizi film gösterimi değil; aynı zamanda diasporada Kürt kültürünün ve kimliğinin güçlü bir simgesi olarak anlam kazandı.
Loyola Üniversitesi Damen Sineması'nda 2-3 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen bu etkinlik, Kürt tarihi, kimlik, çatışmalar, gelenekler ve güncel sorunlar gibi temaları sinema perdesine taşıyarak izleyicileri köklü ve etkileyici bir kültürel deneyimle buluşturdu. Peki, bir festival, bir kültürün direnişinin sembolü olabilir mi? Cevap çok net: Evet!
Bu festival, Kürt halkının tarihsel zorluklarına ve güncel sorunlarına dikkat çekerken, Kürt olmayan katılımcılara da bu hikayelere tanıklık etme olanağı sundu.
Farklı kültürlerden izleyiciler, Kürt sinemasının kendine özgü anlatımıyla Kürtlerin kimlik ve aidiyet arayışını, göç ve sürgün hikayelerini ve asimilasyonla mücadelesini yakından görme fırsatını buldu.
Illinois Kürt Kültür Merkezi'nin Chicago’daki bu festivalle Kürt toplumuna “kültürel bir ev” sunduğunu söylemek, sanırım hiç de abartılı olmaz.
Bu “ev”, uzun yıllar boyunca asimilasyon politikalarıyla yok edilmeye çalışılan bir kültürün, tüm zorluklara rağmen kendini koruyarak var olma çabasının sembolü haline geldi. Diasporadaki Kürt toplumu için kültürel etkinliklerin böylesine önemi büyük. Bu tür festivaller yalnızca kimliklerine dair bir bağ kurmakla kalmıyor; aynı zamanda yaşadıkları toplumla da köprüler kurarak kültürel bir iletişim sağlıyor. Böylece Kürtler, sadece kendi içlerinde değil, çevrelerindeki kültürlere de kendilerini tanıtma fırsatını yakalıyorlar.
Festivalde gösterilen filmlerden Siwenpence, kimlik ve aidiyet arayışındaki bir Kürt kadının simgesel anlatımıyla izleyicilere dokunurken; Ezda, IŞİD'in Ezidilere yönelik soykırımını gözler önüne seren belgesel niteliğindeydi. Bavul, göç ve aidiyet temasını işlerken; Dağlar, Kadınsı Bir Anlatım filmi, kadın ve doğa arasındaki bağı yansıtan etkileyici bir anlatı sundu. Festivalde ayrıca,izleyici ile buluşan diğer filmler, Sağ Ayak Üzerinde Durmak, , Çekirdekli Nar, Yedi Senfoni, Parvin, Duyulmamış Şeyler, 1988,Elma, Halil, Sesler ve Kilitler, Özgürlük İçin Dans, Ağaçtan Umutlar, Ezda ve Duvardaki Delik.
Her biri farklı bir hikaye, her biri derin bir duygu dünyası; ama her biri aynı temada buluşuyordu: Direniş ve var olma mücadelesi.
Sanat Yoluyla Kimlik Koruma
Kürt sineması, halkının belleğini ve tarihini korumak ve nesilden nesle aktarmak için hayati bir rol oynuyor.
Her filmde, Kürt halkının acıları, direnişi, hayalleri ve umutları evrensel bir dille anlatılıyor. Bu evrensellik, Kürt sinemasının diaspora toplumu için olduğu kadar küresel sahne için de önemini artırıyor.
Kürt kültürünün sanatsal ifade biçimleriyle tanınması, dünyada bu kültürün unutulmaması adına önemli bir adım.
Kürt Film Festivali’nin Chicago gibi bir şehirde gerçekleşmiş olması da diasporadaki Kürt toplumu için çok şey ifade ediyor; bir yandan genç kuşakların kendi köklerine bağlı kalmasını sağlarken, diğer yandan da kültürel aktarımı güçlendiriyor.
Özellikle genç nesil için böylesi etkinlikler, sadece bir kültürün sürdürülmesi anlamına gelmiyor; aynı zamanda asimilasyonla yok edilmeye çalışılan kültürel kimliklerinin özgürce ifade edilebildiği bir alan yaratıyor.
Diasporadaki Kürtler için bu festivaller, başka toplumlarla bir araya gelme, kültürler arası diyalog başlatma ve Kürt kültürüne dair önyargıları kırma fırsatı sunuyor. Kendini sanatsal ifade ile özgürce ortaya koyabilen bir toplumun kültürü daha geniş kitlelere ulaşabilir ve bu sayede daha iyi anlaşılabilir.
Bu festivallerin sürekliliği, Chicago'da gelenekselleşerek daha geniş kitlelere ulaşması, Kürt kültürünün tanıtımı açısından önemli bir potansiyel barındırıyor.
Diasporadaki Kürt toplumu için sanatsal faaliyetler, kimliklerini ve kültürlerini korumada eşsiz bir fırsat.
Bu tür etkinlikler, Kürt halkına kendi tarihlerini, dillerini, müziklerini ve değerlerini unutmama imkanı sunarken, onları izleyenlere de tanıma fırsatı veriyor.
Kürt kültürünün sanat yoluyla ifadesi, toplumun kendisini hem içe hem dışa anlatmasına, hatta toplumlar arasında yeni bir dayanışma inşa etmesine katkı sağlıyor.
Kürt Filmleri Festivali’nin ardından, diasporadaki Kürt toplumu için kültürel etkinliklerin önemli bir bağ kurduğu aşikar. Sanat, kültürel bir mirası yaşatmanın çok ötesine geçerek topluluk bilincini güçlendiriyor.
Chicago’daki bu festivalin gelenekselleşmesiyle, Kürt toplumu sanatsal bir platform oluşturabilir, kimliklerini diaspora koşullarında daha güçlü kılabilir. Bu tür festivaller, kültürel bir direniş ve aidiyetin ifadesi olarak Kürt toplumunun kültürel hafızasını canlı tutmada büyük bir rol oynuyor.
(HA/EMK)