Bu hafta biraz uzaklarda yazılmış bir kitaptan bahsedeceğim. Ayrıntı Yayınları tarafından Che’nin Birliği başlığıyla yayınlanan kitap Arjantinli yazar Carlos Gamerro’nun imzasını taşıyor.
Evet, kitap her ne kadar uzaklardaki bir coğrafyaya ait olsa da gerçekte tek bir coğrafya ve atmosfer olduğunu bize anımsatan bildik bir öyküyü anlatıyor. Cunta ve darbecilere karşı direniş. Geçtiğimiz günlerde 40. yıldönümünde lanetlenen 24 Mart 1976 darbesi. Tabii hikaye bu basitlikte hiç değil.
Kitap yer yer ironik bir dille Che, “yeni insan”, sosyalizm, gerilla mücadelesi gibi devrimci mücadelenin olmazsa olmazlarını tartışma konusu yapıyor. Bir bakıyorsunuz kahramanımız Che parodisi “Ramón”un ağzından dünya ve Latin edebiyatı gezisine çıkmışız. Ya da gerçekte bir yuppie özentisi olan kahramanımızın deneyimleri ve zihni sayesinde kişisel gelişim kitapları arasında dolaşıyoruz.
Kitabın içeriğinden bahsetmeyi daha fazla uzatmak istemem. Sadece beni etkileyen, aklımda kalan bazı kısımları anlatmak istiyorum. İlki kilisenin İncil eşliğinde cuntanın terörünü kutsaması oldu. Bunu biliyordum ama bu kadar iyi anlatıma denk gelmemiştim.
İkincisi ise Ramón’un darbe sonrası Tigre’den biriyle buluşmak için geldiği Buenos Aires metro hatlarında yaşadığı kaçıp kovalamaca oyunu. Biraz klişe gibi olacak ama Kafkavari bir anlatım biçiminden söz edilebilirse eğer, yeraltındaki bunaltıcı döngü onun iyi bir örneği olarak değerlendirilebilir.
Bir diğeri ise Ramón’un sevgilisi “Maria Eva”ya askerlerin gözetiminde işkence yaptığı sahne. Sevgilisinin gözleri bağlı ve Ramón sevgilisinin teni üzerinde elektriği gezdirir. Ramón sesini çıkarmaz. Soruları diğer işkenceciler sorar: Ramón nerede? Ramón ya da Ernesto o zulüm çukurundan “sağ” çıkar. Ama yaşayan bir ölüye dönüşmüştür. Ama eski kimliğine bürünmek yine de zor olmaz. Ne de olsa o bir yuppiedir.
Ama Che peşini bırakmaz. Bu kez karşısına oğlunun duvarında çıkar. Baba Ernesto bu sefer de ısırığıyla oğlunu ağulamayı tercih eder.
Bu kitap okurken aklıma bizden iki kitap geldi. Pamuk Yıldız’ın “O Hep Aklımda”sıyla, Kader Çeşmecioğlu’nun derlediği “Ateşe Uçan Pervaneler”. Bu anıştırmanın arkasında daha çok uygulanan devlet terörünün yarattığı tahribatlar arasında kurduğum köprü var. Sonuçta bütün hikayeler gerçek (1) ve hala yaşadığımız ve köklü hesaplaşmalara girilmediği sürece zulüm sürüyor, sürecek.
Sanırım okurlarımıza bizdeki zulmün ne boyutta olduğunu anlatmama gerek yok. Arjantin’de durum ne diye merak edenleriniz olabilir. Arjantin’de Kirchnerler dönemiyle başlayan köklü bir geçmişle hesaplaşma sürecine girildi. Fakat öykünün sonu kötü biteceğe benzer. Aralık’ta iktidara gelen, Obama’nın sırt sıvazlamaları eşliğinde, cuntacılara itibar iade etmenin yanı sıra bir sürü berbatlığın arayışında olan Mauricio Macri sonrası Buenos Aires’ten bir diyaloga göz atalım.
Bir öğretim üyesinin eşi, profesörü uyarıyor: “Bak öyle ileri geri, açıktan sağda solda konuşma. Unutma! Bizim bir kızımız var”.
Zulmün benzerliği ne kadar aşikarsa, ortaklaşa direnişin dünyanın her tarafında yeni bir dünyayı yaratmak için yükseleceği, birbirimizin güneşiyle ısınacağımız da o kadar açık.
Kolombiya müzakere süreçleri risk altında
Bu hafta yazımı Kolombiya müzakere sürecinde olanlardan bahsetmeden kapatmak istemedim. Çünkü ELN ile resmi görüşmeler başladı artık her şey daha iyi gidebilir derken, müzakere süreçleri çok daha ciddi bir riskle karşı karşıya kaldı. “Los Urabeños” adlı paramiliter grup on gün önce ülkenin kuzey ve batısında silahlı direniş ilan etti. Ve ülkenin en az dörtte biri diyebileceğimiz, bin kadar yerleşim yerini içine alan bir bölgede iki gün (Perşembe ve Cuma) boyunca hayatı durdular. Hükümet önemsizleştirmeye çalışsa da bu barış karşıtı hareketin toplumda ciddi bir ürküntü yarattığı gözlemleniyor.
Bir diğer olumsuz gelişme ise geçtiğimiz hafta sonu eski Devlet Başkanı Álvaro Uribe yanlısı kesimlerin barış karşıtı mitingler düzenlemesi oldu. Bu toplantılara bazı paramiliter unsurların silahlarıyla birlikte katıldığı gözlemlendi.
Bütün bunlardan sonra 6 Nisan’da FARC müzakere heyeti bir açıklama yaparak, artan paramiliter etkinliklere dikkat çekti özetle bu koşullarda barış mümkün olamaz dedi.
Bölgede araştırma yapan gazeteciler paramilitarizmin köklü bir sorun olduğuna dikkat çekiyor. Öyle ki istihbarat örgütü, ordu, polis, politikacılar ve kokain kartellerinden oluşan bir bütün olduğunun altını çiziyorlar. Barışın en az on milyar dolar gibi bir ticari hacmi olan kokain trafiğinden vazgeçmekle eş değer olacağını ifade ediyorlar. Bu yüzden müzakere sürecinin önüne geçmek için her tür olasılığa başvurmaları daha fazla gündeme geliyor.
Politikacılarla kokain işinin ne kadar iç içe olduğunu ise geçtiğimiz hafta içinde iktidardaki koalisyonun mensubu bir vekilin arabasında yakalanan 200 bin dolar kokain parası belgeliyor.
Bu günlerde Plan Colombia’nın bitirilmesi gündemde. Kısaca anımsayalım neydi.
1999 yılında gündeme gelen plana göre, ABD silahlı kuvvetleri ülkeye yerleşecek ve narco trafiğe ve yaygın şiddet kaynaklarına son verecekti.
Sonuç: ABD askerleri gerillalara operasyon düzenledi, uyuşturucu ticaretine karıştılar, onlarca çocuğa dönük cinsel taciz, tecavüz ve pornografi ticareti.
Paramilitarizm Kolombiya’da köklü bir sorun. Ortadan kaldırılmasının ise reformlarla mümkün olmadığı ortada. Özetle Kolombiya’daki müzakere süreçlerinin geleceği karanlık.
(1) Kitabın yazarı Gamerro’yu kişisel olarak tanıyorum. Kitapta anlatılan öykünün ne kadar gerçek olduğunu sorduğumda, cunta döneminde yaşanmış hatta o günlerde gazetelere yansıyan bazı bilgilerden söz etmişti. Elbette anlatım büyük oranda kurguydu ama aynı zamanda yaşananların bir derlemesiydi.
Not: Kitabın çevirisiyle ilgili bazı sorunlara değinmek istiyorum. Kitabın çevirisinde ciddi bir sorun yok, beğenerek okudum. Sadece kitabın adının olduğu gibi çevrilmemesini yadırgadım. Çünkü bir yuppie’siz “Che’nin Birliği” sözcükleri kitabın öyküsünü yansıtmıyor. Yani doğruya yakını yazının başlığındaki gibi olmalı. (AS/EKN)