UNESCO Dünya Basın Özgürlüğü Günü 2017 (UNESCO World Press Freedom Day 2017) etkinliği bu sene Endonezya'nın başkenti Cakarta'da yapılıyor.
Ben de sürpriz bir gelişmeyle ilk panelde bianet adına konuşmacı olarak Cakarta'ya geldim. Tabi, etkinliğin yerini duyduktan sonrasına çok da dikkat etmediğim için, katıldığım panelin önemini ancak konuşmacılardan birinin Peter Greste olduğunu fark ettiğimde anladım.
Yemekler ve iklim
Hızlıca bir organizasyonla ulaştığım Cakarta'yı “gün yüzüyle” görmek henüz mümkün olmasa da yeteri kadar “hissettim” diyebilirim. Havanın, bölge koşullarına göre “daha az sıcak” olarak tanımlandığı bir zamanda Cakarta'da bulunsam da, otelin dev bahçesinde yaptığım yürüyüş, yürümekten ziyade “yüzme” faaliyetiydi. Sıcak hava nem ile ağırlaşan hava, kente ulaştığım 1 Mayıs gecesinden bir kendini sağanak olarak bıraksa da bu havada sadece soluyabileceğimiz kadar oksijene yer açmaya yaradı. İnsanı resmen “kucaklayan” bir havanın yanı sıra kafamı çevirdiğimde karşılaştığım ağaç ve bitkilerin de tatlı çürüme kokusu, İstanbul'da -ki artık asla neminden şikayet edemem- rastlamanın mümkün olmadığı bir deneyim yaşatıyor.
Tabi, dışarısının tanımlayamadığım sıcaklığından kurtulmanın tek yolu klimalı otel odaları. İkinci günümü bitirdiğim şu saatlerde etkinlik oturumları nedeniyle kenti gezmeye vakit bulamadığımdan sıklıkla bu klimanın tadını çıkardım.
Haliyle Cakarta'ta dair kısıtlı izlenimim henüz, havası, dili ve yemekleri sınırlı. Havayı bir kenara bırakırsak, yazıldığı gibi okunan dili yabancı olduğu kadar yakın da. Bunda tabi ki Müslümanlığın etkisi büyük. Kentin yüzde 85'ten fazlası Müslüman. Haliyle Umre'ye Umra demek gibi farklılıkları bir yana koyarsak, isimlerimiz bile aynı.
Yemekler ise şahane! Hele ki acayip tatları seviyorsanız. Tatlı ve ekşinin birarada kullanıldığı, pirinç ve deniz ürünleri ağırlıklı bol baharatlı yemekler, belki biraz da Uzak Doğu mutfağını sevdiğim için beni hiç zorlamadı.
Yerel biralardansa sadece otelde bulunan Bintang'ı denedim. Pilsener sevmeyen biri olduğum için çok da sevemedim, ancak hafif olduğunu söyleyebilirim.
Yiyip içtiğimi bir kenara bırakarak etkinlikten bahsedeyim.
Endonezya'nın basın özgürlüğü karnesi
UNESCO'nın 2017 yılı Dünya Basın Özgürlüğü etkinliği “Critical Minds in Critical Times: Media's Role in Advancing Peaceful, Just and Inclusive Societies” (Kritik Zamanlarda Eleştirel Zihinler: Barışçıl, Adil ve Kapsayıcı Toplumlarda Medyanın Rolü) temasını taşıyor.
Bin 500'den fazla katılımcının yer aldığı etkinlikler gazetecilerin güvenliği, gazetecilikte kalite, yalan habere karşı doğrulama yöntemleri, sanat özgürlüğü üzerine odaklanmış durumda.
İçeriği geçmeden önce, böylesi bir etkinliğe ev sahipliği yapan Endonezya'danın basın ve ifade özgürlüğü üzerine bilgi vermek istiyorum.
"Kısmen özgür" ama kesinlikle Türkiye'den özgür
RSF ve hak savunucuları Türkiye'de tutuklu gazeteciler için @aforgutu kampanyasına Jakarta'dan destek verdi #WPFD2017 #FreeTurkeyMedia pic.twitter.com/GOVf2Izg5k
— RSF Türkçe (@RSF_tr) May 3, 2017
Endonezya, Freedom House'un 28 Nisan'da açıkladığı Dünyada Basın Özgürlüğü Raporu'nda “kısmen özgür” ülkeler arasında yer alıyor, RSF'nin Basın Özgürlüğü Endeksi'nde ise geçen yıla kıyasla 6 sıra ilerlemiş bir şekilde Türkiye'nin 31 sıra üstünde, 180 ülke arasında 124. sırada yer alıyor.
Yeni Gine adasının Endonezya sınırları içinde kalan yarısı olan Batı Papua'da yerel gazetecilere yönelik saldırılar sürüyor. Askeri gücün suistimaline yönelik haber yapmak isteyen yabancı gazeteciler, yerli medya çalışanları sadece Batı Papua'da değil ülkenin her yerinde soruşturma ile karşı karşıya kalıyor. Gazetecileri tehdit edenler arasında hükümetin yanı sıra radikal gruplar da yer alıyor. “Dine hakaret” yasası ise internet kullanıcılarını otosansüre zorluyor.
Ülkede 1997'den beri on gazeteci öldürüldü, bu cinayetlerin yedisinin faili ise hala cezasız. İşte Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo basın özgürlüğü konuşması yaparken, dolabında bunları saklıyor.
Gazeteciliğin krizi
Etkinliğin içeriğine gelirsek...
1 Mayıs'ta başlayan atölyelere hak savunucuları ve gazeteciler kadar Google ve Facebook gibi yeni medyanın önde gelen kuruluşları da katılıyor ve destek veriyor.
Asıl etkinlik ise 3 Mayıs'ta başladı. Benim de konuşmacı olduğum ilk panelde, ayrıca gazeteci olan eski Doğu Timor Devlet Başkanı H. E. José Ramos Horta, Inter Press Service Genel Direktörü Farhana Haque Rahman, serbest gazeteci Peter Greste, Endonezya Basın Konseyi Başkanı Yosep Adi Prasetyo ile moderatör olarak France 24 sunucularından Georja Calvin-Smith yer aldı. Panelin başlığı “Kaliteli Gazetecilik: Barışçıl, Adil ve Kapsayıcı Toplum İçin Halk Yararı” olsa da tartışma çoğunlukla tüm dünyada gazeteciliğin içinde bulunduğu “kriz” çerçevesinde ilerledi.
Panelde, medya sahipliği, dijital devrimle sosyal medyanın yükselişi, kaybedilen okuyucu güveni ve gazeteciler arasındaki dayanışma/sızlığı bu çerçevede ele alıp, “Nasıl olması” gerektiği üzerine fikir üretmeye çalıştık. Ancak bir sonuca da bağlayamadık. Bu da, kanaatimce, bu zeminin ileride gazetecilik açısından bir tartışma konusu olmaya devam edeceğini gösteriyor.
UNESCO Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ne katılan tek Türkiyeli de ben değildim. BİA Medya Gözlem Raporlarını hazırlayan, aynı zamanda Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi olan Erol Önderoğlu da etkinlik konuşmacıları arasındaydı.
Gazetecilerin güvenliği üzerine gerçekleşen oturumda, Önderoğlu'nun yanı sıra Rusya, Endonezya ve Afganistan'dan katılımcılarla gazeteci ve hak savunucuları yer aldı. Gazetecilerin mesleklerini yapmaları önündeki engellerin, tehditlerin, gazetecilere yönelik suçlardaki cezasızlığın tartışıldığı oturumun en heyecanlı kısmı ise Rusya'nın RT televizyonundan bir gazetecinin, Human Rights Watch'tan Tanya Lokshina'nın konuşmasına getirdiği itirazdı.
Lokshina, Rusya'da, Putin yönetiminin gazeteler üzerindeki baskı kurduğu savına itiraz eden gazeteci “Söz konusu 'Rusya propagandası' diye adlandırılan medya aslında Rusya'daki belli bir kesimin de ifade özgürlüğü” yorumunu yaptı. Lokshina'nın bloggerlar ve internet üzerinedeki baskı olduğu sözlerine de itiraz eden gazeteci, tam da günün anlam ve önemine uygun olarak ekledi: “Ayrıca internette ifade özgürlüğü var olabiliyor. Sadece terör propagandası yapan siteler kapatılıyor, ki bu da anlaşılır bir tutum.”
Basın Özgürlüğü Ödülü Dawid İsaak'a
1 ile 4 Mayıs arasında sürecek olan etkinliğin iki önemli ajandası daha var. İlki UNESCO/Guillermo Cano Dünya Basın Özgürlüğü Ödülü (UNESCO/Guillermo Cano World Press Freedom Prize) diğer ise Cakarta Deklarasyonu.
Daha önce Khadija Ismayilova, Ahmet Şık, Mazen Darwish, Lydia Cacho Ribeiro ve Anna Politkovskaya gibi isimlere verilen ödülün bu seneki sahibi Eritreli gazeteci Dawid Isaak oldu.
Cakarta Deklerasyonu ise hali hazırdaki taslağın değerlendirilmesinin ardından 4 Mayıs akşamı açıklanacak. (EA)