Sizlerin son derece değerli destek ve çabaları ile yürütmekte olduğumuz hukuk mücadelesinde haklılığımızı kanıtlayan bir karar çıktı. Ama bu karar idare-i maslahatçı bir karar. Durumu idare etme yönünde. Buna rağmen ortaya çıkan tespitler önemli: "Suç nedeni ile infaz edilecek bir mahkûmiyet kararı bulunmadığından, hükümlünün bu mahkûmiyeti nedeniyle infazda geçirdiği sürenin şartla tahliyenin geri alınması nedeniyle" bakiye kalan infazdan mahsubu yönünde karara gidilmiş. Yargıtay 1. Ceza dairesinin bu kararı hukuk normu bakımından hayli sorunlu. Bir yandan cezanın bütün sonuçları ile ortadan kalktığını ifade ederken diğer yandan o kalkan ceza nedeniyle geri alınan infazın mahkûmiyetine onay veriliyor!
Söz konusu sonraki suç, infazın geri alınması, yok hükmündeki bütün sonuçları ile kalkan suçun ürünü. Bu suç ve ceza yoksa, infazın geri alınması hangi suç kapsamında geri alınmış oluyor? Asıl olan bir hüküm kurulurken Yargıtay'ın bu soruya yanıt vermesi gerekirdi! Burası yanıtsız bırakıldığında hukuk binasının bataklığa kurulduğu sonucu ortaya çıkıyor. Bu gidişle, "Ceza kalksa da suç devam eder'' hukuk normunun temeline inip düzeltilmedikçe, bataklığa kurulan bina ortadan kalkacak, hukuk denen şey kalmayacak.
"Cezanın bütün sonuçları ile kalktığını, adli sicilden çıkartıldığını, ceza verilmesine yer olmadığını'' kabul ediyorsunuz! Peki, bu durumda infazın geri alınması hangi suç nevi üzerinde kalıyor da cezaevinde geçirdiğim günler mahsup işlemine tabi tutuluyor? Bunu hukuk adına anlamakta yorumlamakta mantıksızlığa mantık giydirmek gibi bir durumu ortaya çıkartıyor. Çünkü sözü edilen infazın geri alınmasının mantığı bütün sonuçları ile kalkan cezaya dayandırılmıştı. Dayanak kabul edilen suç, ceza bütün sonuçları ile ortadan kalktığına göre infazın geri alınmasının mantıksal sonucu kalmıyor! Şimdi infazın devamı yönünde verilen bu karar infazın geri alınmasını neye istinaden devam ettirecek?
Yasal hukuki dayanağı olmayan bu ceza hangi hukuk mantığına sığacak? Mantığın olmadığı bu hukuk garabetine hukuk mu diyeceğiz? Tabi ki bu türden hukuk yorumlarına aklı başında hiçbir insan hukuk demez! Sadece buna zevahiri kurtarma denir! Durumu idare etme denir! İdare-i maslahatçılık denir! Ama asla hukuk denmez.
Mesele şu; Yargıtay işin esasına girmiyor. İşin esası özel hukuk mu, genel hukuk mu? Yani özel af mı, genel af mı? 4959 sayılı yasanın adı konmalı. Malatya 1 Nolu DGM karara giderken meseleye genel af kapsamında bakarak kararını oluşturmuş. Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise özel af kapsamında yaklaşarak kararını oluşturmuş. Yargıtay kararı ise iki tarafı da idare etme anlayışına dayanmış. Onun için Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2003/311 kararına dokunmamış. Oysa Yargıtay önüne gelen dosya üzerinde istemle sınırlı kalmadan dosyada genel mantık bütünlüğünü kurarak hukuksal sakatlıkları gidermekle yükümlüdür. Yargıtay 1. Ceza Dairesi dosyadaki sakatlıkları incelemeden mantıksızlığa mantık giydirme yolunu seçmiş, o nedenle de ortaya hukuk garabeti bir durum çıkmıştır.
Sonuç olarak;
Yürüttüğümüz hukuk mücadelesi bütün kamuoyunun ortak katkısı ile belli bir aşamaya gelmiş, özgürlük mücadelemizin önündeki barikatlardan birisini yıkmıştır.
Yargıtay'ın bu bozma kararı Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bir kararı gibi görünse de aslında onlarca sakat kararını bozmuştur. O sakat hukuk mantığını epeyce hırpalamıştır. Hukuksal sakatlıkları düzeltmesi için de kapı aralamıştır. Biz kendi payımıza haklı mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Açılan hukuk kapısını zorlayarak özgürlüğe adım atmakta kararlıyız. Bizim kararlılığımız temeli ise halkımızdan, kamuoyundan aldığımız güç ile doğru orantılıdır.
Bize, 2011 yılının Ekim ayından bu yana verilen kamuoyu desteği için herkese edip saygılarımı sunuyorum. Devam eden hukuk mücadelemizde bu desteğin devam edeceğine inanıyorum, bekliyorum. Çünkü sizlerin verdiği güç ve destek sayesinde Adalet Bakanlığı bürokrasisi on defa hukuki dediği kararın hukuki olmadığını anladı. Sizlerin vermiş olduğu destek ile Gaziantep 2. Ve 3. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin basmakalıp onlarca kararı bozuldu. Sizlerin vermiş olduğunuz destek ile ulaştığımız bilgiler ışığında 12 Eylül iftiralarını açıklamaya ulaşacağız. 12 Eylül Hukukunu yargılayıp, gerçekleri gün yüzüne çıkaracağız.
Bütün mesele sizlerin o yüce desteğinin bizler ile birlikte olmasıdır. Desteğiniz bizim ile birlikte oldukça karanlıkta kalan 12 Eylül hukukunun çok şeyini ortaklaşa aydınlatırız. Aydınlığa birlikte yürürüz. Her mücadeleci insan başkası için mücadele ediyor görünse de özünde herkes kendisi için mücadele ediyor. Bir başkası için istenen özgürlük aslında kendimiz için istenen özgürlüktür. Bir başkası için istenen demokrasi de aslında kendimiz için istenen demokrasidir. Bir başkası için istenen hukuk da aslında kendimiz için istenen hukuktur. İster farkında olalım isterse hiç farkında olmayalım 12 Eylül faşist rejiminden herkesin payına zorbalık düştü! 12 Eylül hukuku hepimizi her an yargıladı. O zorbalığın cenderesinde aslında hepimiz özgürlüklerimizi yitirdik! O nedenle de dünü arar olduk.
Devlet Güvenlik Mahkemelerini Askeri Mahkemenin yerine geçmesini Özgürlük olarak sundular. Özel Yetkili Mahkemelerin Devlet Güvenlik Mahkemeleri yerine sunulması da özgürlük teraneleri ile yutturuldu. Bugün de bölge özel yetkili mahkemeleri aynı ölçüler ile özgürlük olarak sunuluyor. Hükümetler değişiyor! Mahkemelerin isimleri değişiyor! Baskı rejimi, hak kayıpları aynı biçimde devam ediyor.
Bugün ben baskı rejiminin altında acılar çekerken yarın başkaları baskı rejiminin cenderesinde kalacak. O nedenle ezilenlerin özgürlüğünü öne çıkararak her alanda dayanışarak özgürlük mücadelesini yükseltmek hepimizin çıkarınadır. Ezilenlerin özgürlüğü uğruna kamuoyunu selamlıyorum. (TC/EKN)
* Tahir Canan Bandırma M Tipi Ceza ve Tutukevi B8 Koğuşu Balıkesir