Son cümle, en başta daha anlamlı:
Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı gollerini seven alabalık ve onun yarım kiloluğu pulsuz gümüş derisinde kızıltılarla Bolu'nun Abant golünde yüzebilsin diye bütün bu haykırışımız, mücadelemiz...
Çevre sorunlarına, mevzuata ve uygulamaya dair "en önemli karar" ın gerekçesi 1 yıl 1 gün sonra Anayasa Mahkemesi tarafından yayımlandı.
4 Temmuz 2015 tarihli gerekçeli kararın ana konusu Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği'nden muaf tutulan projelerle ilgili.
(ÇED: Çevresel Etki Değerlendirmesi, Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği ile düzenlenmiştir, ÇED bir engel, sadece bir rapor değildir. Sadece ve sadece projelerin yapılıp yapılmamasına karar verilebilmesi için bir planlama sürecidir, demokratik katılım sürecidir ve çevresel, sosyal etkileri başta tespit etmeyi, önlemeyi hedefler)
ÇED Yönetmeliği 1993 yılında yayımlandığında, yayım tarihinden önce planlanan projeleri muaf tutan bir madde de yönetmelikte yer almıştı. Tartışmalı da olsa kabul edilebilir bir muafiyet sayılabilir çünkü yönetmelik ilk defa yayımlanmıştır. Ancak ardından gelişen silsile bu maddenin ülkemizin nasıl başına bela olduğunu ortaya koyar nitelikte.
Her türlü projenin ÇED sürecinden muafiyetini sağlayan "geçici 3. madde" her hükümet döneminde farklılaştı. Refah-Yol hükümetinde 1997 yılından önceki kalkınma programlarında yer alan bütün projeleri kapsar hale geldi. Muafiyetler 23/6/1997 tarih ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de Geçici 1. Madde ve 2. Madde olarak yayınlanmıştır:
- Geçici Madde 1: 07 Şubat 1993 tarihinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya Çevre mevzuatı ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya ilgili mevzuat gereğince yer seçimi yapılmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.
- Geçici Madde 2: Bu Yönetmeliğin yayımından önce güzergah belirlenmesini gerektiren faaliyetlerden ilgili mevzuat gereğince güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, ekspres yollar, devlet yolları ve il yolları faaliyetlerine bu yönetmelik hükümleri uygulanmaz. (23/6/1997 tarih ve 23028 sayılı Resmi Gazete)
Görüleceği üzere, ÇED muafiyetinin kapsamı bu Yönetmelik değişikliğinin birinci maddesi ile 1993 tarihli düzenleme aynen korunmuş, düzenlemeye eklenen geçici 2. Madde ile 23/6/1997 tarihli Yönetmeliğin yayımından önce güzergah belirlenmesini gerektiren faaliyetlerden ilgili mevzuat gereğince güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, ekspres yollar, devlet yolları ve il yolları faaliyetleri açısından ÇED yönetmeliği hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir.
Muafiyete demokratik sol ayarı
DSP, MHP, ANAP hükümetinde Çevre Bakanlığı DSP'li Fevzi Aytekin tarafından yürütülmüştür. O dönemde 6/6/2002 tarih ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de söz konusu madde; Geçici 4. Madde olarak yayınlanmıştır.
- Geçici Madde 4: 7/2/1993 tarihinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere ve bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz. (6/6/2002 tarih ve 24777 sayılı Resmi Gazete)
Muafiyet için "belgelendirme" şartı aranmıştır. Yani önüne gelen herkes ben işletmeye başladım diyerek idareyi kandıramaz, belgelendirmesi gerekmektedir denmiştir... Yalnız muafiyetler yönetmelik öncesi ile sınırlıdır.
Bu değişikliğin ardından 2 defa daha ufak değişiklikler yapılmış ancak özü korunmuştur.
3. dünya ülkesi misali kalkınma
AKP hükümetinin de iktidara gelmesi ile yaptığı ilk düzenlemeler arasında Çevre Bakanlığı'nı ve Orman Bakanlığı'nı birleştirmek de yer almaktadır. Çevre yönetiminin idari yapılanması açısından oldukça önemli bir karardır. Küçük Çevre Bakanlığı, devasa Orman Bakanlığı'nın içerisine adeta gömülmüştür. Başka bir yazının konusu olan bu değişim elbette ki, ÇED sürecini etkilemiştir.
Geçici 3. madde ile yasa metni haline getirilen ÇED muafiyetine ilişkin altıncı düzenleme, 17/7/2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete’de Geçici 3 üncü madde olarak yayımlanmıştır.
Geçici Madde 3 – (1) 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere veya bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.
Bu düzenleme ile muafiyet oldukça genişletilmiştir. 1993'den önce herhangi bir yerde adı geçen herhangi bir proje de muafiyet kapsamına alınmıştır. Bu kabul edilemez, ÇED'in ve sağlıklı çevrede yaşama hakkının doğasına aykırı bu düzenlemeye TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) tarafından dava açılmış ve yürütme durdurma kararı alınmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma, Danıştay 6. Dairesinin iptal kararı sonrasında geçici 3. Maddesinde 14 Nisan 2011 tarih 27905 sayılı Resmi Gazete’de aşağıda belirtilen şekilde yeni bir değişiklik yapılmış ve Danıştay’ın 7/2/1993 tarihinden önceki muafiyetlerin geçersiz olduğuna dair tespiti adeta yok sayılarak bu tarih 17/7/2013 ve 17/7/2015 tarihlerine kadar aşağıdaki şekilde genişletilmiştir.
- "Geçici Madde 3 - (1) 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce;
a) Üretime ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere,
b) Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelerden (İPTAL EDİLMİŞ OLMASINA RAĞMEN)
1) Bu Yönetmeliğin EK-I Listesinde yer alan projeler için 17/7/2015 tarihine,
2) EK-II Listesinde yer alan projeler için 17/7/2013 tarihine kadar yatırımına başlanmış projelere,
Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz."
Mahkeme kararlarını göz ardı eden, 3. dünya ülkelerinin büyüme çabalarını sergileyen, çevre sorunlarını önemsemeyen, halk sağlığını dert etmeyen, projelerin çevresel etkilerini bile değerlendirmekten kaçınan, yazılabilecek birçok uygunsuzluğu barındıran bu düzenleme AKP hükümetinin çevre mevzuatındaki en büyük tahribatları arasında yerini almıştır. Ancak bu düzenlemeye de ÇMO tarafından dava açılmış ve Danıştay 14. Dairesi tarafından aşağıdaki tarihi ve birçok davaya altlık oluşturan karar ile iptal edilmiştir.
"...Kaldı ki, 2872 Sayılı Kanun yürürlüğe girmesinin üzerinden yaklaşık 30 yıl, ilk yönetmeliğin yürürlük tarihinin üzerinden ise 20 yıl gibi çok uzun bir süre geçmiş ve aradan geçen süre içinde yatırıma başlanmamış projelere yeniden ve tekrar ÇED sürecinden belli süreyle muafiyet sağlayan düzenlemenin çevrenin korunması ilkesi açısından hukuki bir dayanağı bulunamamaktadır."
1 Nisan 2014 tarihinde ÇMO'ya tebliğ edilen bu net karara rağmen 05.04.2013 tarihinde "dava açtığına pişman eden bir düzenleme" ile yeniden yayımlandı. Bu sefer, yapılacak proje için gerekli olan bütün tesisleri de ÇED muafiyeti kapsamına aldı. Sen misin dava açan!!!(!)
GEÇİCİ MADDE 3 - (1) 23/6/1997 tarihinden önce yatırım programına alınmış olup 5/4/2013 tarihi itibarıyla planlama aşaması geçmiş olan veya ihalesi yapılmış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislere, Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz."
Bu ifade ile 3. köprü (1993 yılı yatırım programında) projesindeki, İzmir-Gebze otoyolundaki ve 1997 ve öncekisindeki yatırım programlarında yer almış olan bütün projeler ve projeler için gerekli olan bütün tesisler (taş ocakları, asfalt tesisleri v.b.) ÇED sürecinden muaf tutulmuştur.
Bu acelenin elbette bir nedeni vardır. 3. köprü için ÇED sürecinin işletilmesi için ÇMO tarafından açılan davada karar verilme tarihi yaklaşırken ÇED Yönetmeliğine tekrar muafiyet konmuştur.
Muafiyet kanunda
Bununla da yetinilmemiş ÇED muafiyetleri 29.05.2013 tarihinde torba kanun ile Çevre Kanunu'na konmuştur. Yani ÇMO dava açamasın...
Ana muhalefet partisi olan CHP, bu yanlış düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine taşımış (ÇMO'nun elindeki bilgi ve belgeleri de paylaşması ile) ve 03.07.2014 tarihinde mahkeme düzenlemeyi kısmı iptal etmiştir. "...planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya" ifadesi iptal edilmiştir.
6486 sayılı kanun, 29.05.2014 tarihli
“GEÇİCİ MADDE 3 – 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.”
Bu iptal kararı ile 1997 ve öncesinde yatırım programında yer alan ve artık işletmeye başlayan, üretime başlayan tesisler dışında herhangi bir proje kesinlikle ÇED muafiyeti kapsamında değerlendirilemez.
Anayasa mahkemesi karar içeriği
Anayasa Mahkemesi 03.07.2014 tarihinde verdiği kararın gerekçesini 1 yıl 1 gün sonra yayımladı. Yani karar yeni yürürlüğe girdi. Kim bilir o sırada hangi projelere muafiyet sağlandı... Zamanla tespit edebileceğiz. Mahkeme 5-6 sayfalık gerekçeyi neden 1 yıl 1 gün sonra yayımlayabildi, gerçekten de tartışılması gereken bir konu.
Ancak kararın içerisinde önemli noktalar var. Anayasa'nın 56. maddesindeki sağlıklı çevrede yaşama hakkına ve "geri dönüşü olmayan zararlar" sorununa bol atıflar ve ÇMO'nun geçmiş davalarındaki kazanımlarına, Danıştay'ın kararlarına atıflar da var. Yani görünen köy kılavuz istemez. Haklılığımızı bilmemize rağmen bir de yüksek mahkeme onayladı...
Burada dikkat çekici olan, işletmeye ve üretime başlamış olan projelerin (HES'ler, otoyollar, termik santraller v.b., 1997 yılı önceki yatırım programlarında da yer alan) ÇED muafiyetlerinin devam etmesi kararı verilmiştir. Bu kararı verirken de işletmeye alınmış tesislerde ÇED sürecinin işletilmesinin ekonomik olarak yararlı olmayacağı vurgulanmış. İki Anayasa Mahkemesi üyesi (Osman Alifeyyaz Paksüt ve Zehra Ayla Perktaş) bu karara karşı oy kullanmış ve geri dönüşü olmayacak zararların önüne geçilmesi adına ÇED sürecinin bu projelerde de işletilmesi gerektiğini mantıksal ve kamu yararı gözeten gerekçelerle açıklamışlar...
An itibariyle, 1997 yılından önce yatırım programına alınan projeler de dahil olmak üzere bütün projelerde artık ÇED süreci işletilmek zorundadır!
Bu karar, 3. köprüyü de, İzmir-Gebze Otobanını da kapsamamaktadır... O projelerde ne yazık ki "atı alan Üsküdar'ı geçti"...
Sonuç yerine
Bu süreçte birileri maddi olarak kazandı, birileri koltuklarını koruma derdine düştü, doğa zarar gördü, etkiler değerlendirilemedi ve sonuç olarak topluma hastalık, çevre kirliliği olarak yansıdı. Birileri de mücadele etti, davalar açtı ve geç de olsa sonuç alındı.
Biz hep mücadelenin, iyinin, doğrunun tarafında, planlamanın, bilimin, halkın tarafında durduk, davalarımızı, söylemlerimizi bunlar üzerinden sürdürdük ve kazandık...
Bu dava sonucu bütün dünyaya, doğaya, halkımıza hediye olsun.
Tabii cevaplarını tahmin edebildiğimiz birkaç soru da zihinlerimizde:
1- Anayasa Mahkemesi neden kararının yürürlülüğe girmesi için yapması gereken 5-6 sayfalık gerekçeyi 1 yıl 1 gün sonra yayımladı?
2- Anayasa Mahkemesi bu kadar hayati bir konuda bu kadar geç hareket ederse, diğer mahkemelerde kararların gecikmesini nasıl eleştirebiliriz?
3- Vatandaştan dava masrafı almayan "çevre ihtisas mahkemeleri"nin artık kurulma zamanı gelmedi mi? (NV)