Tuzla tersanelerinde çalışan Cevat Toy 12 Şubat'ta çalıştığı geminin ambarına düşerek öldü. Bunu protesto eden ve örgütlenmelerini sürdüren işçiler iki gün sonra işten atıldı.
Dearsan tersanesinde Güven makine taşeronunda çalışmaktaydık. Kazanın olduğu gün kızakta bulunan, kazanın gerçekleştiği geminin hemen yanında çalışıyorduk. Yaklaşık saat 15:26 sıralarında gemiden gelen bağrışmalar üzerine hepiz gemiye doğru yöneldik. Yine bir kaza haberiydi yükselen feryatlar. İnsanlar geminin güvertesine doğru yönelmişlerdi biz de hızla güverteye çıktık. Güvertenin ortalarında bulunan menhol deliğinin hemen başında bir işçi arkadaşın ağlayarak feryat ettiğini gördük. İş güvenlikçiler ve işçiler deliğin başına toplanmışlardı. Biz de düşen arkadaşı görmek için deliğe doğru yöneldim.
Yaklaşık dört metre yükseklikteki delikten düşen arkadaşın yukarıdan vuran ışık sadece gövdesini aydınlatıyordu. Kafası ve ayakları yukarıdan bakınca görünmüyordu. Hayal meyal seçilen kan yanından usul usul sızmıştı. Bir tarafta da feryatlar aralıksız durmadan devam ediyordu. Bir anda ağlayan arkadaş baygınlık geçirdi. Hepimiz arkadaşın yanına sokulup sakinleştirmeye çalıştık. O sıra uzaktan ambulans sirenleri ölüm çanları gibi çınlayarak yakınlaşıyordu.
Ellerinde sedyeden başka hiçbir teçhizat olmadan sağlık ekipleri yukarı çıktılar. Bir panik baş göstermişti. Deliğin içerisi karanlıktan tam gözükmüyordu. Taşçıların fenerleri girdi hemen araya. Sağlıkçılar deliğe doğru uzanıp içeri girdiler. O sıra iş güvenlikçiler ve taşeronlar gemide bekleyiş içerisinde olan işçileri azarlayarak aşağı indirmenin, gelişebilecek herhangi bir tepkiyi başlamadan bertaraf etmenin telaşı içerisindeydiler.
Öldüğünü o anda anlamıştık
Kazanın şokunu bağrışmalarla o anda atabildik. İşçileri itekleyemeye başlayan bir güvenlikçiyle ağız dalaşı başladı o anda. Bu sefer biz bağırmaya başlamıştık, kalp krizi tutanağımı tutacaksınız neden insanları itekliyorsunuz diye.
İtiş kakış başlamışken düşen arkadaşın kalbinin durduğunu anladık. Sağlık ekiplerinin aşağı doğru hızla yönelmesiyle ortamda birden bir bekleyiş daha başladı. O anda arkadaşın hala yaşadığını ama her an ölebileceğini anlamıştık. Elektro şok cihazı yukarı çıktı; beş dakika geçmemişteki sağlık ekipleri delikten dışarı çıktılar. Bu sefer ben yine arkadaşın durumunun ne olduğunu sordum. Arkadaşın öldüğünü o anda anlamıştık.
Hiçbir ekipman kullanmadan arkadaşın vücudunun belli yerlerine giren demir parçalarını elleriyle çıkartıp arkadaşı sedyeye koymak isteyenler Cevat isimli arkadaşın ölümüne neden olmuş oldular.
Yeniden bir itiş kakış ve işçileri olay yerinden uzaklaştırma çabaları başlayınca bu sefer daha gergin bir atmosfer oluştu. Bir güvenlikçiyle girdiğimiz tartışma üzerine adamın üzerine yürüyünce beraber çalıştığımız arkadaşlar ve ustabaşı araya girdi.
Gemiden aşağı inmiştik tersane güvenlikçilerinin dehşeti devam ediyordu. Aşağıda da birçok kere bir birimize girme girişiminde bulunduysak da işçiler tarafından engellendik.
Aşağıda ölen arkadaşın iş arkadaşlarıyla gerçekleşen diyalogda olayın gerçek yüzünü öğrenmiş olduk.
Üç saat müdahale edilmemiş
Gemide tavcı olarak çalışan Cevat Toy arkadaşımız, yemek paydosundan sonra bir daha ortalıkta görünmemiş. Beraber çalıştıkları eniştesi durumu yetkililere bildirdiyse de ciddiye alınmamış. Arkadaşın düşmesinden yaklaşık üç saat sonra eniştesinin kendi çabalarıyla arkadaşın düştüğü yer tespit edilmiş. Üç saattir ölmeyen arkadaşımız zamanında müdahale edilebilseydi şimdi aramızda olacaktı. Belki müdahale edildiği zaman, doğru bir müdahale edilebilseydi, arkadaşımız yine de yaşıyor olabilirdi.
Ama insan yaşamının hiçe sayıldığı, insanların göz göre göre can verdiği tersanelerde böylesi bir beklenti ne yazık ki gerçekçi değil. Şimdiye kadar yaşanan cinayetlerin tablosu bir katliam tablosundan başka bir şey değil.
Aşağıda beklerken bu sefer de kapı güvenlikçisi olay yerine doğru işçileri dağıtmaya çalışarak ilerliyordu. Ölümlere bu kadar alışılageldiği bir atmosferde işçilerin yaşananlara tepkisiz kalması ve geri çekilmeleri üzerine, bu sefer bir kavga da güvenlikçiyle yaşadık. Şefinin geldiğini ve herkesin dağılmasını söyleyerek gelen güvenliğe, olayın heyecanıyla bağırarak karşılık verdik. Ustabaşı ve arkadaşlar bizi sakinleştirmek için olay yerinden uzaklaştırdılar. İşçilerin tepkisizliğiyse cabası.
Çalışma saati bitmeden bizleri gönderdiler. Öbür gün de tersanede kimsenin çalışmayacağını söylediler.
"Artık yeter" der demez...
Cevat Toy’un ölümünden 2 gün sonra tersaneye çalışmaya gittik. Tersanede üretim halindeki Gemiye “Artık yeter! Ölmek istemiyoruz TİB-DER” pankartı asılmıştı.
Tersane patronu çılgına dönmüştü. Dolayısıyla ilk hedef tersane içinde çalışan öncü işçilerdi.
Aynı gün içerisinde Güven makine taşeronunda çalışan 25 işçinin işine son verildi. Biz Tersane İşçileri Birliği Derneği üyesiydik; işten atılanlar arasında sendika üyeleri de vardı.
Tek derdimiz tersanelerde insanca çalışma ve yaşam koşullarıydı. Bunun gerçekleşmesi için işçileri uyarmaya, bilinçlendirmeye ve harekete geçirmeye çalışıyorduk. Bundan dolayıdır ki işimize son verildi. Oysa işyerlerinde çalışma ve yaşam koşulları düzelene kadar, sigortasız çalışma, düşük ücretler, taşeronlaştırma ve iş cinayetleri sona erene kadar mücadelemiz sürecek. (DCG-HC/TK)