*Fotoğraflar: Sinan Kılıç.
Sovyet yönetmen ve kuramcı Dzigo Vertov "film gerçeği yansıtır" der; film şeridine habersizce yakalanan anın gerçeğini.
Vertov'un 1928 tarihli Kameralı Adam filmi, yönetmenin "sinema-göz" olarak adlandırdığı mekanik göz(kamera) aracılığıyla gündelik hayatın içinde, şehri ve insanları herhangi bir kurgu ya da mizansene karışmadan kaydeder.
Fotoğraf sanatçısı Sinan Kılıç'ın benimsediği estetik tutum bana öncelikle Vertov'un ifşa eden göz tavrının fotoğraf makinesi sabitliğinde yansıtılmasını anımsatır.
Sinan Kılıç; şehrin merkezi ya da kuytu köşelerinde tıpkı "sine-göz" gibi an ve anın öznelerinin yaşamsal gerçekliklerinden yola çıkarak merceğini harekete geçirir.
Peki ne gösteriyor bu kamera-göz bizlere:
Yansımalar..
Gölgelere değmeye çalışan el
Yaşadığımız, koşuşturma değil koca bir kaçış
Yıkımın ortasında bize dönüp bakan bir köpek
Uzaklarda ateşler var.
***
"Ayrılık, bizzat dünyanın birliğinin, gerçeklik ve imaj halinde bölünmüş olan global toplumsal paraksisin parçasıdır" der Situasyonist Enternasyonalin kurucularından Guy Debord. Ayrılık tıpkı onu yaratan gösteri gibi toplumun her aşamasına yayılmıştır.
Debord aynı zamanda 1961 yılında Critique of Separatio(Ayrılığın Eleştirisi) adlı filminde çeşitli belgesel, buluntu imaj, fotograf ve çekilmiş görüntüler örüntüsü içinde kendi keşfiyle gösteri toplumuna dönüşmüş sistemi şiirsel bir nidayla sorgular.
Sinan Kılıç'ın fotoğraflarında "sine-kamera" hissinin yanında, Debord'un ayrışmışlığın eleştirisini akla getirir. Fotoğraflardan taşan ayrılığın eleştirisi, ayrışmanın.
AYRIŞMA; toplumsal, bedensel, siyasal, tinsel, kültürel,sınıfsal ayrışmalar sinsilesi.
Yansımalar..
Umut, çocuk oyunu, inceliğe dokunan detaylar
Yadırgatıcı bir bakış, sonra hız ve hız
Yoksunluk, yoksulluk, gündeliğin akışından atılmış yaşamlar
Sıkışma, tatminsiz arzu, yalan, yanlış hayat-lar.
Debord'un ayrılık olarak eleştirdiği şeyin karşıtı,öncülü Fransız ütopyacı Charles Fourier'in "Birlikçi ideali"dir.
O birlik ideali nüktedan ütopyacının yitiminden neredeyse 200 yıl geçse de bir düş olarak hala büyümektedir. Oysa; her şeye hakim olan dil ayrılığın, ayrışmanın kesif dilidir.
Sinan Kılıç'ın fotoğraflarında ayrışan, yalnızlaşan kent var demiştik. Salt insanların değil nesnelerin, hayvanların ve hatta gölgelerin terk edilmişliği. Koca şehrin kalabalığı içinde saklanmak zorunda kalanların yakalandığı anlar. Yorgun, dalgınlaşmış canlıların yansıdığı karelerde eğer neşe dışlanmışsa, mutluluğu tecrit eden güç kapitalist makinedir.
Yansımalar...
Gölgeler sessiz, dilsiz gölgeler
Şehrin içten ve istikralı çürüyüşleri
Yıkıntılar arasında saklanan canlar ve nesneler
Sanki herkes kendi kendine
İçe çekilmece ve şehir çoraklaştıkça ruh da ona eşlik etmekte
Varoş bir iç uzay
***
Sinan Kılıç'ın fotoğraflarında, Şarlo'nun karşımıza dikilmesi rastlantı değil sanki, sanatçı sessiz sinemaya ait incelikli bir dil(göz) ile bizleri, yabancılaşmanın en modern kadrajları ile karşı karşıya getirir. Hakikate değen bu kadrajlarda zıtlıgın, birbirine dönmeye hazır karşıtlığa dair diyalektiğin kareleri belirgindir.
Yansımaları görünür kılan estetiğin derdi gündelik içinde boğulan hayatları ve ona neden olan akışı yansıtmak, ifşa etmek gerekliliğidir. Çerçeveden taşan adalet isteğiyle...
Mayıs 2020- Dünya Gezegen
(RA/PT)