Bir önerim var, bu yazının başlığındaki cümleyi her gün en az üç kez kendi kendinize yineleyin. Üstelik çevrenizde başkaları varsa bunu sesli yapın.
Telefonunuzun ekranına bu anlamda bir uyarı yazısı yerleştirmeniz de çok işe yarayabilir.
Sürekli bulunduğunuz yerlere, ve pek çok insan gibi sık kullanıyorsanız bilgisayarınızın ekranına böyle bir not yazabilir, isterseniz de monitörünüzdeki duvar kağıdını böyle bir uyarı ile donatabilirsiniz.
Belki de en iyisi birisini aramak üzere cep telefonunuza her el attığınızda kendi kendinize "bunu mutlaka yapmam gerekiyor mu" sorusunu sormak olabilir.
Sağlığa olumsuz etkileri
Daha çok, yoğun ve sık yazılması gerekirken böyle yapılmasa da son dönemde cep telefonunun sağlık açısından yarattığı riskler ve hepimize yönelik somut tehditleri medyada kendisine yer buluyor.
Haberlerin önemli bir bölümü Dünya Sağlık Örgütü'nün "cep telefonu-kanser ilişkisi" konusundaki uyarılarından kaynaklandı. DSÖ sonunda "Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı"nın mobil telefonların beyin tümörü oluşturabileceğine dair ciddi şüpheleri olduğunu kabul etti.
14 ülkeden 31 bilim insanının katılımıyla 24-31 Mayıs 2011 tarihleri arasında Fransa'nın Lyon kentinde yapılan toplantıda cep telefonlarının özellikle "gliom" adlı beyin tümörü riskini önemli ölçüde arttırdığına dair bazı veriler bulunması nedeniyle cep telefonu kullanımının insanlarda kanser yapma potansiyeli açısından "2B" yani "olası kanserojenler"grubuna alınmasını kararlaştırdı.
Oysa daha önceleri cep telefonu-kanser ilişkisine dair iddialar ısrarla reddediliyor, DSÖ' de iddiaları sıklıkla görmezden geliyordu.
Cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik dalgaların gücüne ve yoğunluğuna bağlı olarak yalnız kanser oluşumuna neden olmakla kalmadığı, hücrelerin genetik yapısını bozduğu ve yaydığı bu ışınların ortaya çıkarttığı "ısı" etkisinin göz merceği gibi bazı yapılarla, testis, yumurtalık gibi bazı organlara yönelik doğurduğu tehditlerin varlığı da bilinmektedir.
Yirmi senelik bir kullanım süresi içinde göz merceğinin yayılan bu ısı nedeniyle sürekli bir şekilde "pişme/pişirme" etkisine maruz kalacağı, bunun ise "katarakt" denilen merceğin içindeki "protein maddesi"nin pişmesi sonucu bulanıklaşma ve görme kaybına yol açtığı kabul edilmektedir.
Aklımızı yitirmek...
"Cep telefonu ile konuştuğumuz zamanlarda mikrodalga radyasyon nedeniyle beyin hücrelerimizin bir kısmı ölmeye başlıyor" şeklindeki bilimsel saptama da giderek yaygınlaşan Alzheimer Hastalığı gibi durumlarla cep telefonu ilişkisini düşündürecek niteliktedir.
Benzer biçimde erkek ve kadın üreme hücreleri üzerine doğrudan etkileri sonucu "sterilite" riskini çoğalttığı, ayrıca hücrenin genetik yapısına yönelik etkilere bağlı olarak üreme sağlığını olumsuz etkilediği ifade edilmektedir.
Bu konuda yapılan araştırmanın sonuçlarını ifade eden şu saptama çok büyük bir tehdidin varlığını ortaya koymaktadır: "Günde yaklaşık 2 saat cep telefonu kullanan erkeklerin sperm sayısı normal erkeklere nazaran yüzde 30 düşürüyor. Günde 4 saatten daha uzun süre cep telefonu kullanımı ise sperm sayısını yüzde 40 oranında azaltıyor. Ayrıca hamilelik sırasında bebeklerin DNA ve hafızalarını olumsuz etkiliyor"
Gerçekten de toplumların bütününe yönelik olarak yapılan bazı araştırmalarda bu konudaki ortaya çıkan olumsuz sonuçların "cep telefonları"nın etkisinden kaynaklandığından kuşkulanılmaktadır.
Son dönemde yine medyada yer alan başka bir haberde "gebelikte günde bir saat süre ile cep telefonlarının elektromanyetik alanına maruz kalmanın, beynin öğrenme ve bellekle ilgili yeri olan 'hipokampus' bölgesinde, önemli derecede sinir hücresi kaybına neden olduğunun" saptandığı ifade edilmektedir.
Yapılan bir araştırmada da 12 haftalık dişi sıçanlar, 1 ay boyunca günde 1 saat cep telefonu dalgalarına maruz bırakıldıktan sonra "beyin ve beyincikleri" elektromanyetik dalgaların etkisi nedeniyle önemli oranda hücre kaybı olduğu ifade edilmektedir.
Titreşimli dijital cep telefonu sinyallerinin de bağışıklık sistemini onaran insan kan hücrelerine, saç köklerine ve lenfositlere zarar verdiğini ve tahrip ettiği konusundaki son veriler, bu telefonların riskleri konusunda daha derinlemesine düşünülmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Baz istasyonları da etkiliyor
Cep telefonlarının ve onlara iletişim hizmeti sağlayan şirketlerin nüfusa ve kullanım sıklığına göre giderek daha yaygınlaştırdıkları "baz istasyonları" da sağlığa yönelik olumsuzlukların kaynağı. Bu konuda açılan çeşitli davaların sonuçları ve sunulan deliller, bu cihazların yaydıkları elektromanyetik dalgalarla sağlığı ciddi biçimde olumsuz etkilediği noktasında.
Ancak bu konuya yönelik "toplumsal tepkiler" ne yazık ki artık eskiden izlendiği kadar yoğun değil. Bu tepkilerin yoğun olduğu dönemlerde yeterince duyarlık oluşmadığı, alınması gereken önlemler alınmadığı, duyarlık ve tutumlarda bir değişim söz konusu olmadığı için daha azaldığı açık.
Oysa cep telefonu kullanımı süresi ve yoğunluğu arttığı için bu tepkilerin daha da kuvvetle dile getirilmesi gerekli. Dahası kentsel alanda baz istasyonlarının kurulmasına bazı sınırlandırmaların getirilmesinin çok önemli olduğu çeşitli uzmanların önde gelen önerileri arasında yer alıyor.
Sorumlular ve sorumlulukları
Toplum sağlığını tehdit eden bu duruma karşı asıl duyarlı ve sorumlu olması gerekenler ise bu konuda gereken bilgiye sahip olan "uzman/otorite" olan kurumlar ve bu kurumların sorumluları.
Sağlık Bakanlığı bunların başında geliyor. Sigara konusunda gösterdiği duyarlığı ne yazık ki cep telefonu konusunda yeterince göstermiyor. Oysa tıpkı sigara konusunda olduğu gibi sağlık kurumlarından başlayarak cep telefonu kullanımına çeşitli sınırlamalar getirebilirler.
Benzer biçimde kamu sağlığı açısından bazı görevlerle yükümlü diğer yapılar, özellikle hekim örgütleri, tıp uzmanlığı dallarının dernekleri, hasta ve sağlık hakkını savunan sivil yapılar, bu konuyu daha sık, daha yoğun, daha yaygın ve daha derinlemesine ele almalı ve toplumu bilgilendirmeliler.
Medya da kendisini aynı görevle yükümlü saymalı. Örneğin bu alanın şirketlerinin reklamlarında gerekli uyarıların bulunmasını bir koşul olarak getirmeli, daha az reklam yapmalı, tersine toplumu bilgilendirici ve uyarıcı yayınlara daha sık yer vermeli.
Cep telefonu üreten ve pazarlayan şirketlerle, iletişim hizmeti sağlayan şirketlerin de bu konuda duyarlı davranmaları sağlanmalı, riskler ve yarattığı sorunların varlığından, risklerinden söz eden ibarelerin bu araçların ve ambalajlarının üzerinde yazılı olması, aşağıda satır başlarıyla ifade edildiği gibi, uzun süreli ve yoğun kullanımın yarattığı riskler yanında başta gebe, bebek ve çocuklar olmak üzere daha fazla etkilenme olasılığı olan kesimlere yönelik olarak daha kesin ifadeler ve uyarılar kullanmalılar.
Bunların neden yapılmadığı üzerine ciddi kafa yorulması da gerekli. Yalnızca basit ticari kazancın belirleyici olmadığı, "gözetim altında bir toplum yaratma" noktasında bu aracın yararlarının göz önünde tutulması nedeniyle, bu soruna yeterince eğilinmediği de çeşitli çevrelerde ifade ediliyor.
Önlemi var ve mümkün!
Bu noktada bazı basit önlemlerin riski azaltma/küçültme konusunda etkili olacağı uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Bunların başında "maruziyet" yani karşı karşıya kalma süresinin kısaltılması açısından belirli yaşa kadar bu araçların kullanımının yasaklanması ve sınırlanması, bu yaş grubunda olanlarda başta okullar olmak üzere getirilecek denetimlerle, bu sürenin kısaltılmasının sağlanabileceği açıktır.
Okulların, hastanelerin, toplu yaşam alanlarının "telefon"dan arındırılmasının sağlanması bu bakımdan etkili çözümler arasında sayılmaktadır.
Yine bu araçların ve servislerin reklamlarında hiçbir şekilde çocuklara yönelinmemesi, onların bir hedef grup olarak öngörülmemesi çok önemlidir.
Gerekirse yaptırımların uygulanması, gelecekte ortaya çıkacak sorunların çözümleri için ödenmesi gereken bedelleri azaltacak bir yaklaşım olabilir.
Benzer biçimde bazı teknik yöntemlerle kullanımın zorlaştırılması, pahalılaştırılması, olumsuzlukları dile getiren uyarıların çoğaltılması diğer önemli önlemler arasında sayılmaktadır.
Teknolojinin sağladığı olanaklardan daha çok yararlanarak düşük "SAR değerli" telefonlara kullanım izni verilmesi, telefonun kullanım sırasında vücuttan uzakta olmasını sağlayacak araçların kullanılmasının özendirilmesi; telefonların yaydıkları elektromanyetik dalgaları hapsedecek yapıda olmasının sağlanması bunlar arasında sayılabilir.
Bu arada her ne kadar özelleştirilmiş olsa da sabit hatlı telefon ücretlerinin azaltılması, belirli saatlerde tümüyle ücretsiz hale getirilmesi, internet üzerinden yapılan sesli görüntülü iletişimin yaygınlaştırılıp ucuzlatılması, daha sık ve çok sayıda umumi telefonların yerleştirilmesi gibi ek önlemler kuşkusuz çok yararlı olacaktır.
Bu bağlamda cep telefonlarının olası zararlarından korunmak için şu önlemler alınabilir.
- İletişimde öncelikle sabit telefon yeğlenmeli,
- Düşük SAR değerli telefonlar yeğlenmeli ve kullanılmalı,
- Sinyal seviyesi düşük bölgelerde tümüyle telefonun kapatılmalı,
- Diafon, kulaklık vb. yardımcı cihazların kullanılmalı.
- Cep telefonu açıkken beden üzerinde özellikle de vücudun belirli noktalarına doğrudan temas edecek şekilde taşınmamalı,
- Cep telefonunun direkt olarak başa veya vücuda tutulmamalı,
- Çocuklardan uzak tutulmalı, temasları ve kullanımları engellenmeli,
- Hamileler cep telefonlarını karınlarından kesinlikle uzak tutmalı,
- Yatarken ya da uyurken cep telefonunuzu yakında bulundurulmamalı,
- Baz istasyonlarına doğrudan görülebilen yerlerden uzak durulmalı,
Sonuç olarak belki bugün değil ama herkes için farklı bir zamanı içeren gelecekte, bir toplumsal felaket boyutunu alabilecek sağlık sorunlarından kurtulmanın yolları var biliniyor. Dahası bunları yapmak mümkün. Ama bunu yapabilmek için, "risk ve tehdit"in arasındaki farkın ne olduğunun bilincine varmamız, bir de insanı "kâr"ın ve "erk"in önüne koymamız gerekli. (MS/ŞA)