Girişin engellendiği kamptan ağır insan hakları ihlalleri haberleri gelmeye devam ediyor. İsrail sözcüleri, askerlerin temiz bir savaş yürüttüğünü öne sürerek iddiaları reddediyor. Kampa ilk kez Pazartesi günü girebilen Uluslararası Kızılhaç Komitesi durumun sarsıcı olduğunu bildirdi. Salı günü ise Uluslar arası Af Örgütü delegasyonu, görgü tanıklarının pek çok Filistinlinin yıkıntılar altında kalmış olabileceğini söylediklerini bildirdi.
Yeni kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin başlıca destekçilerinde biri olan Kanada'nın Cenin olaylarının tarafsız ve derinlemesine inceleneceği bir uluslar arası soruşturma süreci başlatılması konusunda ısrarlı davranması gerekiyor. Uluslar arası saygınlık sahibi bir soruşturma kurulunun çelişik Filistin ve İsrail iddialarının gerçekliğini araştırmakla görevlendirilmesi gelecekteki barış görüşmelerinin anlamlı ve kalıcı olmasını da mümkün kılabilir.
Şaron'un sicili...
En büyük kaygı kaynaklarından biri İsrail politikasını belirleyen kişi olan Başbakan Ariel Şaron'un kişisel sicili. Geride bıraktığı tartışmalı 50 yıllık askeri kariyeri boyunca Şaron İsrail'in en tartışmalı askeri operasyonlarının başındaydı.
Örneğin Şaron'un ilk komuta ettiği harekatlardan biri olan 1953'de Batı Şeria'da Kibya köyüne baskın olayı. İsrailli tarihçi Benny Morris'e göre İsrailli generaller birliklerine bir Filistin terör saldırısına köyü "yıkarak ve yakaladıkları herkesi öldürerek" misillemede bulunmaları emrini vermişlerdi.
ABD'de yayınlanan Time dergisinin haberine göre İsrail askerleri "yakaladıkları her erkek, kadın ve çocuğu öldürdüler," ve ardından " 42 ev, bir okul ve bir camiyi havaya uçurdular." Morris de "evlerinden kaçmaya çalışan Filistinli köylülerin avlularda vurulup öldürüldüklerini"ekliyor. İki kaynak da Şaron'un komutasındaki birliklerin Kibya'da kadın ve çocuklarında aralarında olduğu 60 kişiyi öldürdüklerini bildiriyor.
Ya da Şaron'un savunma bakanı ve başlıca savaş taktisyeni olduğu İsrail'in 1982'deki Lübnan istilası. Lübnan'ın kıyı şeridinin zırhlı birliklerce ele geçirilmesi sırasında İsrail birlikleri Aynı Hilva mülteci kampında sert bir direnişle karşılaşmışlar ve buna uzunu süren bir topçu ve hava saldırısıyla karşılık vermişlerdi.
İsrail gazetesi Jerusalem Post muhabirine göre İsrail ateşi kampı " iki kilometrekarelik bir moloz alanına çevirmiş, kamp sakinlerinin bütün varlıkları yerle bir olmuştu." İsrail birlikleri 600 küsur kişiyi öldürmüş ve BM kaynaklarına göre kampı yerle bir etmişlerdi.
Bunu kısa süre sonra Şaron'un Batı Beyrut kuşatması izledi. Burada 20 bin Filistinli savaşçı 300 bin sivilin arasında yaşıyordu. İsrail birlikleri harekata 85 bin dolayında Filistinli mültecinin yaşadığı Beyrut'un güney mahallelerini topa tutarak başladı. Harekatı izleyen İsrailli gazeteciler Zeev Şif ve Ehud Yaari, Şaron'un savaştan kısa süre önce bu bölgeleri "temizlenmesi, yakılıp yıkılması ve yerle bir edilmesi gerekli terörist yuvaları" olarak nitelediğini bildirmişlerdi.
Güney mahallelerini dövdükten sonra İsrail topçusu namlularını başka yerlere çevirdiler. Bir Washington Post muhabirine göre İsrail güçleri "Batı Beyrut'a öylesine ayrımsız ve ağır bir ceza verdiler ki bundan ayrım gözetmeyen bir terör doğdu."
Şif ve Yaari'ye göre 12 Ağustos 1982'de İsrail topçusu "bir kabus başlattı.Yoğun topçu baraj ateşini havadan bombalama izledi," ve en az 300 kişi öldürüldü. Lübnan yetkilileri İsrail Beturt'u bombalaması sırasında 5525 kişi öldürüldü 11139 kişi yaralandı ve Uluslararası Kızılhaç'a göre ise bunların yüzde 80'ini siviller oluşturuyordu. Bütün bu olaylar Ariel Şaron'un askeri ya da siyasi yönetimi altında gerçekleşmişti.
Bütün bunlar Cenin mülteci kampında geçen hafta meydana gelen olayları andırmakla birlikte 7 bin kişinin Lübnanlı milislerce öldürüldüğü 1982 Sabra ve Şatilla kampları katliamından esastan farklı.
Filistin ve İsrail iddiaları...
İsrail güçleri Cenin'de Ayn Hive ve Batı Beyrut'ta olduğu gibi kendi başlarına hareket ediyorlardı. Cenin'deki Filistinlilerin bildirdiklerine göre İsrail saldırı helikopterleri yoğun nüfusun yaşadığı kampı havadan füze ve toplarla karadan da vurdular tankların makineli tüfekleriyle vurdular. Ceninliler ayrıca tutsakların işkence gördüklerini ve kurşunlandıklarını, sivillerin İsrail buldozerlerince canlı canlı gömüldüklerini, çocukların kanalizasyon suyu içmeye zorlandıklarını ve sağlık görevlilerinin hedef alındıklarını da bildirdiler.
İsrail, birliklerinin sivillerin hayatını korumak için elden gelen her şeyi yaptığını söyleyerek bu iddiaları kesinlikle reddediyor. Her iki tarafında gerçeği örtmek için gerekçeleri olabilir. Filistinliler İsrail işgali altında çektiklerini dramatize etmek isterken İsrailliler intihar eylemcilerine karşı verdikleri mücadeleye sempati toplamak isteyebilir. Cenin olaylarının gerçeğe uygun bir tablosu ancak Birleşmiş Milletler gözetiminde tarafsız bir soruşturma sonucunda sağlanabilecektir.
Uluslararası soruşturma
Uluslar arası adaletin öncülüğünü üstlenen bir ülke olarak Kanada bu girişimin başlatılmasında merkezi bir rol üstlenebilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni uluslar arası bir komisyon kurulması için zorlayabilir, soruşturma faaliyetleri için başlangıç fonlarını sağlayabilir, ve hatta alanda çalışacak ilk personeli de verebilir. Böylesi bir çaba Orta Doğu bunalımının çözülmesine büyük bir katkı sağlayabilir ve Kanada'nın küresel bir arabulucu olarak imajını güçlendirebilir. Hiç zaman kaybetmeden, cesetler gömülmeden, hayatta kalanlar sağa sola savrulmadan ve önemli maddi kanıtlar ortadan kaybolmadan, hemen şimdi eyleme geçmek gerek.
___________________________
James Ron, Kanada McGill Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü'nde Çatışmalar ve İnsan Hakları Araştırmaları Kürsüsü Başkanı. İsrail ve ABD yurttaşı olan Ron uluslar arası insan hakları kuruluşlarına da danışmanlık yapıyor. Ron'a aşağıdaki adresten ulaşılabilir:
James Ron Canada Research Chair in Conflict and Human Rights Department of Sociology, McGill University 855 Sherbrooke St. West Montreal, Quebec H2X 2E9 Canada 514-398-8978 (tel) 514-398-3403 (fax)