Cem Ersavcı’yla, Cem’le, pek çok yeni arkadaşımla olduğu gibi 2013’teki Gezi Direnişi sırasında tanışmıştım. Fazla vakit geçiremesem de onun ikonik karelerine kenardan tanık olurken fotoğraf aşkına ve insanlarla kurduğu güzel ilişkiye denk gelmiştim. On sene evvel bir kaza sonucu aramızdan ayrıldığında, Gezi’de kafamızı kaldırabildiğimiz anlardaki küçük konuşmalarımızı hatırladım. Hatırladığım bir başka şey ise Cem’in duyarlılığı ve işini iyi yapma arzusuydu. Tüketme ve ilgi çağının tersine kürek çekerken üreten ve işine saygı duyan biriydi. Aklımda öyle kalmış.
Hafızamızı hantallıktan kurtaran; şehirlerin tüketilişi ve keşfi, doğa talanı ve doğanın yanında saf tutma durumlarını (belki de ikilemlerini) fotoğraflayan, ütopya ile distopya arasında gidip gelişimizi anlatan bir sanatçıydı Cem. Salınımın, arayışın ve sorgulayışın fotoğrafçısıydı: İnsanın bulunduğu, durduğu, var olduğu ve hızla tükettiği yerle ilişkisine yoğunlaşmıştı. Bazen görmekten kaçtıklarımızın bazen de görmek zorunda kaldıklarımızın anlatıcısıydı.
Hakikatin itinayla eğilip büküldüğü, hor görmenin geçer akçe sayıldığı, güvensizliğin gemi azıya aldığı, korkunun ve korkutmanın her şeyin önüne geçirildiği zamana (zamanımıza) dair hikâyelerdi bunlar; hayatın ve kentin bazen orta yerinden bazen de kıyısından hikâyeler…
Şimdi karşımızda Cem’in anlattığı ve yakaladığı hikâyelerden örneklerin yer aldığı, proje koordinatörlüğünü Umut Sülün’ün üstlendiği, Refik Akyüz’ün ve Serdar Darendeliler’in metinleriyle zenginleşen bir kitap ya da albüm var: Cem Ersavcı başlıklı. Onun baktığı, gördüğü, gösterdiği ve anlattığı her yerden, her şeyden parçaların bulunduğu; hem bir saygı hem de bir hatıra kitabı. Yalın ve ağır.
Peki, biz bu hatıra ya da saygı kitabında nelerle yüzleşiyoruz? Öncelikle ve belki de en önemlisi, karşılaşma ve kaçışlarla… Ardından denk gelişlerle; benzerlerin ve benzemezlerin yan yana duruşuyla… Cem’in anlattığı ve yakaladığı hikâyeleri tamamlayansa bakmayla ve görmeyle birleşen yolculuk ve mücadele: Yaşama, var olma, var etme, koruma, kollama, imgelere ulaşma ve imgeler yaratma, sona ve sonsuzluğa erişme, Cem’in dediği gibi “huzurlu ve derin boşluğa” kavuşma mücadelesi…
“Ters ütopyalar”
Sosyal ve doğal manzaraların peşine düşen; yaşamın akışını ya da getirdiklerini fotoğraflayan Cem’e de rastlıyoruz kitapta. Zamanın insanları sürüklediği ve insanların zamanın akışı içindeki değişimini de gösteriyor bu kareler bize.
Kentin ve yaşamın tüketilişine de denk geliyoruz Cem’in fotoğraflarında; kentlerin geçirdiği dönüşüm, kentsel dönüşüm ya da bölüşüm, toz duman arasında yaşamak için direnen doğa ve canlılar, şehirleri fethetmeye ya da yağmalamaya koyulan inşaatçılar… Cem’in ifadesiyle “ters ütopyalar.”
Cem’in 2014’teki şu cümleleri, “ters ütopyalar”ı ve bugün ülkenin dört bir yanını kuşatan talanı hem betimliyor hem de haber veriyor: “Manzaralar doğanın bir temsili; insanın ona yüklediği kodların bir göstergesi ve ona yaptıklarının bir resmi; kültürel olanla doğal olanın, insanla insan olmayanın ve tüm bunların yeryüzüyle ilişkisi olarak ilgimi çekiyor.
Günümüzde İstanbul’un kuzeyindeki ormanlarda bu ilişki en keskin, şiddetli ve dramatik biçimiyle görülebilir. Üçüncü köprü ve bağlantı yolları inşaatı yaklaşık iki milyon ağaca mal olacak. Ama sorun sadece köprü ve yollar değil; şehrin, kuzeydeki ormanları yutacak şekilde yayılması. Bu durum, manzarayı bir doğa sahnesinden günümüz topografyalarının temsiline çevirmiş durumda. Toprakların kazılması sonucu ortaya çıkan durumun, doğa ile kültür ilişkisinde bir kesinti ve doğal sahnenin temsiliyetinde bir bozulma olarak okunabileceğini düşünüyorum.”
Merak eden, arayış hâlinde olan, bulan ve bununla yetinmeyip yeniden yollara düşen Cem’in kıymetli arşivinden örneklerle dolu kitap. Gözlemin ve belgelemenin de mücadeleye dâhil olduğunu anlatıyor bize bu fotoğraflar. Başka bir deyişle Cem’in merakla ve ilgiyle başladığı, anlama ve anlamlandırma çabasıyla sürdürdüğü, çektiği kareleri dünyaya sunarak genişlettiği bir yolculuk bu. Kitapta o yollardan izler var.
Cem, sanatsal olanın hayli politik, politik olanın da sanatsal olabileceğini göstermişti bize. Onu tanımadan işlerine âşina olanlar, bu ve başka pek çok nedenle Cem’i çok sevdi. Tanıyanlar ise bir başka… Onun hatırası için hazırlanan kitapta bunlar da var. (AB/TY)
Cem Ersavcı, Proje Koordinatörü: Umut Sülün, Yayına Hazırlayanlar: Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler, Espas Sanat Kuram Yayınları, 196 s.