Çok uzun yıllardır Türkiye’de adliyeler gazeteciler için birer haber odası değil yargılanma mecrası. Mesailerinin büyük kısmını haber yaparak değil haklarında açılan davaların duruşmalarına girerek, savunma yaparak geçiriyorlar.
Durumun vahametini anlatmak için dün yani 1 Şubat’ın doğru zaman olduğunu düşünüyorum. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde haber takibindeydim.
Sabah 10.00’da Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin'in yeniden yargılandığı Özgür Gündem’in nöbetçi yayın yönetmenliği davası;
10.30’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, “Boğaz’da kaçak var” başlıklı haberi şikayeti üzerine Cumhuriyet’ten Hazal Ocak, Vedat Arık, Olcay Büyüktaş ve İpek Özbey’e açılan dava,
Hemen ardından Pakrat Estukyan, Ramazan Yurttapan, Emran Emekçi, Cihan Doğan ve Mehmet Nimet Sevim’in yargılandığı Demokratik Modarnite davası,
Aynı saatlerde de Burhan Ekinci ile Sadiye Eser’in yargılandığı davalar vardı. Ankara’da da Alican Uludağ’ın daha önce 10 ay hapis cezası aldığı davanın istinaf duruşması görülüyordu.
Bir bakışta 15 kişi sadece gazetecilik yaptığı için dün hakim karşısındaydı. Durum diğer günlerde de çok farklı değil. Bir önceki gün (31 Ocak) 7 gazeteci yargılandı. Bugün de 3 gazetecinin duruşması var mesela.
Çıktığı yol aynı: TMK
Ayrıca davalar farklı olmasına rağmen tüm gazeteci davalarında suçlamalar benzer ve hepsi bir şekilde Terörle Mücadele Kanunu’yla bağdaştırılıyor.
Özgür Gündem, Demokratik Modarnite ve Burhan Ekinci davalarında suçlama propaganda, Alican Uludağ ile Cumhuriyet çalışanlarına “Boğaz’da kaçak var” haberi nedeniyle açılan davada suçlama terörle mücadelede görev alanları hedef göstermek, Sadiye Eser’in davasında ise hem örgüt üyeliği hem de örgüt propagandası.
Aslında bu suçlamalar diğer gazeteci yargılamalarındaki suçlamalardan farklı değil. Türkiye’de gazetecilere en çok “kamu görevlisine hakaret,” “örgüt propagandası,” “örgüt üyeliği” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamaları yöneltiliyor.
Bunların ardından en sık yöneltilen suçlamalar ise “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet,” “iftira” ve “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek,” “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama,” “üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek,” “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak,” “kişisel verileri ele geçirmek ve yaymak,” “suçu ve suçluyu övmek,” “terör örgütlerinin açıklamalarını yayımlamak” şeklinde.
Hakim AKP’li, yargılama adil değil
Hemen hemen her yargılamada bir başka gözlem duruşmaların gazetecilerin aleyhine yürümesi. Örnek olarak Özgür Gündem davası. Erol Önderoğlu, Şebnem Korur Fincancı ve Ahmet Nesin bu davada beraat etti. Karar istinaftan döndü. Yeniden yargılama başladı. Şimdiki heyette bir hakim AKP’li. Evet AKP’li. Samsun’dan milletvekili aday adayı olan bir isim. Murat Bircan. Gezi davasında çokça tartışılan bir isimdi. Bunun üzerine davanın avukatları reddi hakim talebinde bulundu.
Talep bir üst mahkemeye gitti. 14 Ağır Ceza Mahkemesinin başkanlığında o dönem Akın Gürlek oturuyordu. Verdiği siyasi kararlarla tartışmalı davaların hakimi olarak bilenen Akın Gürlek bu talebi reddetti. Zaten hemen ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Adalet Bakan Yardımcılığına atandı.
Şimdi bu ret kararına yapılan itirazı da İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi reddetmiş. Son duruşmada bunu öğrendik.
Mütalaa gitti geldi, aynı
Cumhuriyet davası da ilginç. Dava görülmeye başladıktan sonra savcı değişti. Önceki savcının verdiği mütalaayı yeni gelen savcı yeni mütalaa hazırlamak için geri çekti. Ancak son duruşmada aynı mütalaayı tekrar etti. İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u ‘terörle mücadelede görev almış bir kişi’ olarak saydı ve gazetecilerin hem bu suçtan hem de özel hayatın gizliliğini ihlal etmekten cezalandırılmalarını istedi.
Bu duruşmada da sadece Vedat Arık vardı. Birkaç gazeteci davayı takip etti. Diğer davalar da farklı değil. Gazetecilerin aleyhine işleyen süreç içerisinde belki en sevindirici haber Ankara’dan Alican Uludağ’dan geldi. Eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın düğün günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etmesini eleştirdiği için çarptırıldığı 10 ay hapis cezasını bozdu ve beraatına karar verdi.
Adalet talebinin mizahı
Adliyede bir gün böyle geçti. Ancak en can alıcı kısmı Cumhuriyet davasından çıktıktan sonra, haber için Vedat Arık ile avukatları Ülkü Şahin ve Damla Çaltepe’nin fotoğrafını çekerken yaşadık. Expression Interrupted muhabiri Cansu Pişkin’den geliyor:
Çekiyorum, adalet deyin!
(HA)