Fotoğraf: The Economist'in Gezi sonrası kapağı/The Economist
Dışişleri Bakanı ve AKP Antalya milletvekili adayı Mevlüt Çavuşoğlu, seçim bölgesinde Andolu Ajansı (AA) muhabirine gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Rusya'nın el altından Türkiye seçimlerine müdahil olduğuna ilişkin suçlamasını eleştirdi.
Çavuşoğlu "Bir iddia ortaya attı. Rusya bunu yalanladı. Lavrov, Ankara'ya geldiği zaman buna benzer bir soru sordular. Böyle bir niyetlerinin hiç olmadığını, olamayacağını söyledi. Biz de hiç kimsenin seçimlere karışmasını istemediğimizi belirttik." dedi.
Çavuşoğlu "Kılıçdaroğlu'nun öncelikle 'hiç kimse karışmasın' demesi gerekiyor. Varsa bilgisi, belgesi söylesin." dedi.
Kılıçdaroğlu dün Twitter hesabından yaptığı paylaşımda "Sevgili Rus Dostlarımız"a seslenmiş ve "Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız." demişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sözcüsü Dmitriy Peskov da bugün yaptığı açıklamada "Diğer ülkelerin içişlerine ve seçim süreçlerine karışmadı[klarını] ve bunda ısrarcı [olduklarını]" söyledikten sonra "Resmi olarak beyan ederiz ki, herhangi bir müdahale söz konusu olamaz. Eğer birileri Kılıçdaroğlu'na böyle bir bilgi vermişse, bunlar yalancıdır." demişti.
Kılıçdaroğlu ise bu açıklama öncesinde Reuters'in sorularını yanıtlamış ve "Elimizde somut kanıt olmasaydı, tweet atmazdım." demişti.
Kılıçdaroğlu hangi
yayınları işaret etti?
Kılıçdaroğlu'nun eleştirisinde ortaya attığı "montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetler" konusu, Kremlin kontrolündeki ya da bağımsız Rusça yayın organlarında yer alan haber ve yorumlarla ilgili değildi. Türkiye'de çevrimiçi ortamlarda dolaşıma sokulan ancak Rusya'daki hacker gruplarınca üretildiği söylenen, aralarında Muharrem İnce'nin de olduğu siyasi şahsiyetlerin itibarlarını çökertmeye yönelik Türkçe içeriklerle ilgiliydi.
Örneğin Kılıçdaroğlu'nun sözünü ettiği yapay zeka uygulamalarıyla üretilen Deep Fake içerikler, Dark Web üzerinden dolaşıma sokulan uydurma şantaj ve iftira kayıtlarından oluşuyor. Dark Web ise, kullanıcıların anonim kalmalarını ve böylece ürettikleri içeriklerin ahlaki ve yasal sorumluluklarından kaçarak kural, yasa ve ahlak dışı amaçlarına erişebilmelerini sağlayan İnternet'in gri bölgesi. Bu süreçlerde üretilen içerikler karalama, şantaj, içerik hırsızlığı gibi işlemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılıyor. Son günlerde sözü çok edilen" seks kasetleri" bu yordamlarla dolaşıma sokuluyor.
Dark Web bu niteliğiyle, istihbarat örgütlerinin gerçek dünyada yeraltı dünyası unsurlarıyla kurdukları türden işbirliklerine sanal dünyada kapı açmayı kolaylaştırdığı için, gayri nizami siyasi müdahalelere de alan açıyor. Rus derin devletinin bu yoldan ABD ve İngiltere iç siyasetine müdahil olduğuna ilişkin suçlamalar ve Meclis ve Senato Komisyonlarının yürüttüğü araştırmalar son dönem siyasal tartışmalarının başlıca konuları arasındaydı. Kremlin bu suçlamaları da reddetti. Kaldı ki hiçbir devletin bu suçlamaları kabul etmesi de beklenemezdi.
Çavuşoğlu ana akım
medyayı Dark Web ile eşitledi
Çavuşoğlu AA'ya verdiği demeçte Kılıçdaroğlu'nun Rusya'ya yönelik dolaylı eleştirilerine karşılık sözü "Kılıçdaroğlu'nun kazanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaybetmesi için Batı kaynaklı çok çaba sarf edenlerin olduğuna" getirdi ve şöyle dedi:
"Onlar bu ittifakı dizayn ediyor. Kılıçdaroğlu, onlara niye bir şey söylemiyor. Biz 'Rusya karışmasın, hiç kimse karışmasın. Bizim iç işlerimize, seçimlerimize kimse müdahale etmesin' diyoruz. 16 Mart'ta Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde kardeş ülkeler ortak deklarasyonda Türk halkına 'Erdoğan'ı destekleyin' anlamına gelecek bazı cümlelerle geldi. Biz 'Bu bizim iç işlerimize ve halkın iradesine karışma gibi olur, rica ediyoruz bunları koymayalım' dedik. Onlar da saygı gösterdiler. Onlar iyi niyetle geldiler ama biz bu kadar hassasız."
Çavuşoğlu AA'ya "Alman dergileri, Fransız dergisi L'Express, İngiliz The Economist, Wall Street Journal gibi kuruluşlar her gün bizim aleyhimize, Kılıçdaroğlu lehine haber yapıyor. Kılıçdaroğlu 'onlar da karışmasın' deseydi daha tutarlı olurdu. Ama insan bir iddia ortaya atıyorsa delil ve belgeleri ile ortaya atması lazım. Bunlar algı operasyonlarına başladı, kaybedeceklerini anladılar. Bir de kaybedeceklerini görünce 'şundan kaybettik, bundan kaybettik' demek için herhalde Batılıların da akıl vermesiyle bu tür yollara tevessül ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Tarihin istihzası
Çavuşoğlu'nun Kılıçdaroğlu'nun Rusya'ya yönelik -haklı ya da haksız- eleştirilerini bertaraf edebilmek için Alman dergileri, L'Express, İngiliz The Economist, TIME, Wall Street Journal, Le Point, gibi zamanında kendisini kapaklarına taşıyarak dünyaya takdim eden Batının müesses medya nizamının köşe taşlarını Dark Web'de üretilen şantaj ve iftira kasetleriyle eşitlemesi için tarihin istihzası denilse yeridir.
Çoğulcu toplumlarda medya
devlete değil topluma aittir
Çoğulcu toplumlarda medya organlarının saygınlık ve etkisi, siyasal ve mali güç merkezlerinden bağımsızlık dereceleriyle ölçülür. Batıda ya da Doğuda özgür basın organlarının kendi ülkelerinin, devletlerinin ya da müttefik olsun olmasın bir başka devletin siyaset ve uygulamalarını eleştirisi, devletlerarası ilişkilerde esas olan "bir ülkenin iç işlerine karışmama" ilkesiyle ilişkilendirilemez.
Kamu medyasının tamamının bir partinin, ticari medyanın tamamının Erdoğan ailesi ve gözdelerinin mülkü haline geldiği Türkiye'de, medyanın Saray'ın organı, Saray'ın medyanın sahibi, her ikisinin de devletin kendisi olarak görünmesi nedeniyle, Çavuşoğlu'nun başka ülkelerin medyasında yayınlanan her köşe yazısını kendi hükümetine yönelik bir memorandum sanmasına şaşmamalı.
Devlet ve hükümet güçleriyle aralarındaki mesafeye bağlı olarak kimi yayın organlarının diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için kendi hükümetlerince kullanışlı bir araç olarak değerlendirildikleri elbette vakidir. Ancak, bir ülkenin yaygın medyasında yer alan başka bir ülkenin iç siyasetine yönelik yorumlar, genellikle içişlerine doğrudan müdahale anlamına gelmez.
Kaldı ki, uluslararası ittifaklar, bağlar ve çıkar ortaklıkları bütün ülkelerin birbirlerinin iç işlerini göz önünde tutmaksızın karar alma ve uygulamalarını neredeyse olanaksız kıldığından her ülkenin yaygın ya da bağımsız ve alternatif medyasında uluslararası ilişkiler ve diğer ülkelerin politikaları hakkındaki görüşler kapsanmaksızın habercilik yapmak günümüzde söz konusu edilemez.
Havuz medyasına hak
olan herkes için hak
Başka ülkelerin politikalarına yönelik doğrudan etkileri veya uluslararası toplumun genel istikrarı ve güvenliği ile ilgili kaygılar nedeniyle her ülkenin iç politikalarıyla ilgili yorumlarda bulunmak bir ifade hakkı ve özgürlüğü konusudur. Bu yorumlar, ülkelerin egemenlik haklarına saygı göstermek, barışçıl bir dil kullanmak ve başka ülkelerin iç işlerine doğrudan müdahale etmekten kaçınmak gibi uluslararası hukukun kabul edilmiş ilkeleriyle tutarlı olduğu nispette, üstelik gereklidir.
Bu nedenle, bir ülkenin yaygın medyasında yapılan yorumlar, bir ülkenin iç işlerine doğrudan müdahale etmek amacıyla yapılmadığı sürece genellikle içişlerine karışmak olarak değerlendirilmez. Ancak, bu tür yorumların diğer ülkelerin egemenlik haklarına saygı göstermesi ve barışçıl bir dil kullanması önemlidir.
Bu kapsamda örneğin NATO üyesi Türkiye'de yayın organlarının bir başka NATO üyesi ülkeyi, Türkiye'den siyasi zulüm gördüğü için kaçanlara sığınma hakkı sunduğundan ötürü "ihanet" ile suçlaması, nasıl AİHM kriterleriyle "sert eleştiri" kapsamında hak oluyor ve "içişlerine karışmak" olarak görülmüyorsa, The Economist'in "faiz sebep, enflasyon netice" formülüyle ülke ekonomisini iflasa sürükleyen Erdoğan'ı kendi halkını yoksullaştırmakla eleştirmesi ve seçimi kaybedeceğini öngörmesi de onun hakkı oluyor.
Ama düzmece kasetlerle itibar suikastine uğratılan rakiplerin yıkılışı zevkle izlenirken, kaset imalatçılarının rejimin cömert "eleştiri özgürlüğü" kanatları altında İletişim Başkanlığı'nın konforlu mekanlarında beslenip büyütülmesi bir hak değil suç. Bu gerçekle tanışmaya yalnızca iki gün kaldı.
(AEK)