O eski ve taş mahalli kentin, yine kendisi gibi eski, ama yenilenip işlevi değiştirilmiş mekânının önünden geçerken gördüm camekânın ardında önlerindeki donatılı masaları ve yiyeceklerle dolu tabaklarının usülünce sunulmuş hallerini!
Pek keyifliydiler.
Tabaklarına ve masanın etrafında birlikte oturduklarına bakıp bakıp yerken sohbet ediyor, kimileri ellerindeki foto-telefonları ile ya selfi çekiyor ya da garsona görüntüyü kaydettiriyorlardı!
Hemen tümünün ortak noktaları; hiç biri camekânın dışındaki önlerinde akıp giden hayat ile, dünyayla alakalı değilmiş gibiydiler. Kendileri değil de, dışardakiler onları görsünler derdindeydiler sanki!
Camekânın dışında; sihirli bir dokunuşla camı geçebilse, masanın üzerindekilere dokunabilecek mesafede duran, elinde adeta güç almak için yaslandığı koca, kalın ve boyunu birazcık geçen asasıyla gözlerinin ancak karaltıyı ya da ışığın varlığını çok az fark edebildiğini sandığım caddenin bilinen simalarından adını, sanını, derdini bilmediğim! Ama dermanını çok iyi bildiğim biri durmuştu ayakta. Biraz izledim. Sonra yere oturup dayadı sırtını camekâna!
Daha önceden de bir kaç kez fark etmiştim. Her zamanki gibi, içten ve derinden şarkısını mırıldanıyordu.
Sesi öylesine naif, öylesine tiz ve öylesine sessizdi ki! Çok yakınına, dokunma mesafesine vardığınızda ancak duyabilecek tondaydı sesi. Sanki sadece kendine söylüyordu onca sözü.
Öyle ya! Başka kime söyleyecekti ki!
Bunca kalabalıklar içinde yapayalnız iken...
İçerdekilere baktım. Masalarının donatılı haline ve bir de dışarıya, camekânın bu tarafındakine...
Sonra yanından sıyrılırcasına yürüdüm. O esnada sözleri kulağıma çalındı; “Herkes di bêje Miho dîne! Kes na bêje, Miho çi ma dîn bû ye!”*
Yürüyüp sokağa saparken ardımdan sadece benim duyabileceğim sesle Brecht seslenip dedi ki;
“Yaptıklarım arasında,
Hiçbir şey hak vermiyor karnımı doyurmaya
Tesadüfen ayaktayım.
Diyorlar ki;
ye ve iç sen!
Sevin, neyin varsa!
Fakat nasıl yiyip içeyim ki,
Yediğim,
Bir açın ellerinden kaptığım lokmaysa,
Bir susuzun sorduğu
Bir bardak suysa içtiğim?”
* (Kürtçe)Diyorlar ki Mıho delirmiş! Ama sormuyorlar, Mıho neden delirmiş!”
(ŞD/AS)