Stajın sektörle işbirliğinde ortaya çıkacak olandan kaçınmak için uzak durmayı mücbir sebep belirleyen bir iletişim fakültesi öğrencisi olarak gördüğüm, "f(sektör) = mesleki heyecanının yoksuzluğu"ndan "f(bianet) = duyarlılığın meslek edimlerinde ilkeselliği" biçimini alışı şeklinde özetleyebileceğim bir duruma evrilimdi.
Öğrenciler haydi fotokopiye. ilk yıllar sadece fotokopi çekeceksiniz, staj yaparken çay-kahve getireceksiniz, sabah 5'te aranacaksınız işe koşacaksınız, hatta iyisi mi mezun olunca da bir iki yıl böyle çalışın (?) buna sebat denir içerikli söylemlere karşılık insan olmayı yeniden sorgulayın ve sorgulatın, demek istiyordum.
Sadece söylemek pek yeterli olmayabiliyor haliyle. İlgimi çeken projeleri, kitaplarını hayranlıkla okuduğum bianet, bu bakış açısının aksini ispatlamam için uygun bir örnekti.
İnsan kaynağı olarak stajyer kullanımı bakış açısı yok, her yerde insan var burada "bizler" varız, hep birlikte hepimizin dertlerini konuşuyoruz denen bir yer var.
Çalışma hayatı içinde etik sorumluluğun yitiminin meşru gösterilmesinden ziyade asıl mesleği icra edenlerin manifestosunun duyarlılık, sorumluluk olduğunu hatırlatmak gerek.
Staj zamanı arayışlarla geçti, buna az çok dâhil olan yanlış anlamalar, yer yön çıkmazları da var. Hali Bili Sokak, Bataklık Camii gibi bir takım olmayan yerlerden bahsederken, bu yerleri ararken de oldukça eğlendim.
Ofiste çok sık sorulan onu diyor muyuz, bunu diyor muyuz, buna ne diyoruz şimdi sohbetleri de benim için daha sonra da kulağıma çalınacak bir şey.
3000 vuruşluk bir haber yazabildiğimiz bir anın da olduğunu eklemek istiyorum: tam sınırda. Haber kısaltma konusunda Nilay Vardar'ı ve Çiçek Tahaoğlu'nu yorduk oldukça, Çiçek'in şu an 7500'den 4800'e düşürülebildiğini 4500'de neler yapabileceğimizi konuşuyoruz.
'Masumiyet karinesi anlayışının ispatlayabilirsen ancak öyle masumsundur'a dönüştüğü bir zamanın habercilikteki yansımalarını gözlemleme fırsatı buldum çokça, yaklaşımları değerlendirmek adına ve dışarıda insanların hayatlarının nasıl değişebileceğini görmek için.
Tutuklu olarak neredeyse bir yıldır cezaevinde bulunan bir öğrencinin annesiyle tanışmak, onun fotoğraf makinesini alıp işe koşmak istediği zamanın tutuklulukla kesildiğini öğrenmek beni düşündürdü ve ben orada olabilirdim, o burada olabilirdi gibi bir dizi resim canlandırdım.
Son yıla ait ifade özgürlüğü raporlarını da okuyorken bu düşünceler çok hızlı geçiyor, gerçek hayatta karşılaştığınızda iddianamelerde yazan suçlamalarda neler olabileceği beliriyor.
İnsanların siz daha önce neredeydiniz diye sordukları an o ivme sıfırlanabiliyor tabi. Yok ben okuyorum, bir cevap değil.
Mezun olacaklar, okul mu iş mi ben şimdi ne yapacağım, medya İstanbul'da ben de burada kalacağım, orada değilsem nerede olacağım.
Staj yapayım, önce biraz emek sonra kadro ekseninde bir bakış açısına sahip olmasam da çalışma konusunu okulda konuştuğum gazetecilik yaptıktan sonra okula dönüş yapan ve mutlaka çalış ve yaz diyen bir hocamı anımsadım, ifade etmek istediğini anladım.
Çalışmak ve okula devam, ikisinin de vakit ve odaklanma sorunsallığı barındırdığı bir gerçek, ancak kısa süre içinde olsa çalışmak elzem.
Tercihlerin, koşullar ve bireysel uygunluk çerçevesinde şekilleneceğini düşünüyorum ve de tek bir yol bulunmadığını.
Çalışmanın bütün bir hayat demek olmadığını, yapılan işin de hayat koşullarını mazeretine sığınarak değerlerinin yok edilmemesi gerektiğini ve bunları ayırabilmek için de insanların zamanlarının olması gerektiğini.
Zamanın ve yerin bu boyuttaki anlamsızlığına, her ne yapıyor olursan ol amacın kendini gerçekleştirme olduğuna ve dar manada çalışmayı kendine eşit tutmamak gerektiğine, evrende ve kendi içimde çok daha fazla merakların, tutkuların var olduğuna inandığım için gelecek duygusunun varlığı dahilinde oluşan kaygı duygusunu taşımıyorum.
İnsan asla bir şeyler yaptıkça varolan bir yükleme-yerleştirme merkezi değil, yaşayan organik bir yapıdır. Her insan değerlidir, ifade ettiği her ne olursa olsun anlamaya çalışmak gerekir.
Bu yalnızca haberciliğin meslek etiği değil, hepimizin evrensel sorumluluğudur.
Staja başlamadan önce düşündüklerimi görerek eklemlediklerimle daha da sistematik şekilde temel oluşturdum.
Bunu bir deney olarak ele alıp, iş yaşamının insan hayatına etkisini, internetin habercilikte kullanımı etik ve hukuki meselelerini, ofis içi diyologları, diğergamlığı gözlemledim.
Çalışırken, dil yanlışları konusunda, o yerleşik ve hoşlanmadığım ayırıcı söylemlerden dilimi arındırmada, merak ettiklerimizi araştırmada, sorularımıza verdikleri yanıtlarla katkıları ve sabırları için, ofislerinde bize de yer açtıkları için her zaman içtenlikle hatırlayacağım.
İstediklerimin isteyeceklerim arasında yer alabilecek kadar istekselliğini korumada bir deneyimi paylaştığım bütün bianet ekibinin güzel insanlarına teşekkürler. (BA/BA)