Egemenlik tepelerinden, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği'nden (TÜSİAD) Milli Güvenlik Kurulu'ndan (MGK), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinden, Doğan Medyası'ndan savrulan tehditler, kabus senaryoları, "üç koy bir al" hesapları, Kerkük petrollerinden gelecek kâr hayalleri, "Türk'ün Anadolu coğrafyasından taşması" hülyaları, "stratejik müttefikimize ayıp olmasın" yaltaklanmaları para etmedi.
Bir avuç insanın, halkın samimi kaygılarını toplumsal ölçeğe taşımak için başlattığı mütevazı çabalar kartopunun çığa dönüştüğü gibi başkente taşıdı on binlerce insanı: "Savaşa Hayır!" iradesi, egemen sınıfın "savaş" iradesine galebe çaldı.
Dalga dalga yayılan irade
"Tezkere"nin Meclis'te reddedilmiş olmasında savaş karşıtı hareketin bileşenlerinden topluma dalga dalga yayılan iradenin payını tartışmaya gerek bile yok.
Oylarını kullanırkenki iç hesapları, vicdan muhasebeleri, ideolojik yönelimleri, siyasi gelecek kaygıları ne olursa olsun, tezkereyi reddeden milletvekillerinin yukarıda "hayır" diyebilmelerinin aynı anda aşağıda bir araya gelmiş olan 50 bin insanın yükselttiği dalga üzerinde gerçekleştiğini kim inkar edebilir.
Ama, 1 Mart'ı önemli kılan yalnızca güncel sonuçları değil. Açığa çıkarttığı toplumsal eğilimler dolayısıyla da 1 Mart'ın tarihsel bir dönüm noktası olduğunu yaşayanlar görecek.
Tarihsel bir dönüşüm anı
1 Mart her şeyden önce, bütün eğilimleriyle birlikte Parlamento dışı solun, toplumsal muhalefetin iradesini 20 yılın ardından, ülke gündemine taşıyabildiği ve başarıyla sonuçlandırdığı ilk eylem olduğu için, etkileri yıllar sürecek bir moral kaynağı olması bakımından önemli.
Bundan önceki bütün girişimlerin "kaçınılmaz başarısızlık"tan önce gerçekleştirilen "asil bir jest" gibi algılanması sürecinin 1 Mart'la birlikte son bulduğunu söylemek abartı sayılmamalı.
Bir ölüm-kalım anında toplumun iradesini siyasi iradeye dayatarak gidişatı tersine çevirmesi ve bu sonucun bütün topluma yayılan bir iyimserlik ve özgüven ruhu yaratmış olması 1 Mart'ın en önemli kalıcı sonuçlarından biri.
Gençler sokakta özgürleşecek
Üniversite öğrencilerinin çokluğu, hareketlilikleri ve içtenlikleri, toplumsal protestoya kattıkları neşe, renk ve heyecan 1 Mart'ın bir başka kalıcı olacağını umabileceğimiz sonucu. "Terör" korkusu, "suçluluk" duygusu, "bana ne abi" kafası 1 Mart'la birlikte sonun başına gelmiş görünüyor.
Toplumsal sorumluluk duygusuyla ve Goliath'a kafa tutan Davud iyimserliğiyle alanlara dökülen gençler, toplumsal muhalefetin kronik mecalsizliğinin tek ilacı olan alttan gelen yeni enerji kanallarının açılmaya başladığına işaret.
Sokaktan kaçan, sokakla aralarında "piyasa" dışında hiçbir bağ bırakılmış olmayan gençlerin bir özgürlük alanı olarak sokağa dönüşleri, 12 Eylül ideolojisinin de sonuna yaklaştığımızın işareti.
Evrenselciliğin üstünlüğü
Milliyetçiliğin 1 Mart'ta hiçbir belirgin iz bırakamayışı, alandaki her yaştan ve her meslekten insanı naiv de olsa evrenselci bir zihniyetin kuşatması, içtenlikle başkasının hakkını da savunmaya gösterilen özen, toplumsal muhalefetin farklı damarlarının bundan böyle akacağı yatağın genişliğinin ve çoğulculuğunun önemli bir belirtisi sayılmalı.
Toplumsal muhalefetin çimentosu içinde milliyetçiliğin payının artık "halkçılık" lehine erimeye başlamış olmasının hegemonya mücadelesinde en önemli kazanımlardan biri olduğunu şimdi fark etmesek de gelecekte bunun değerini daha iyi idrak edeceğimiz söylenebilir.
Emeğin gücü
Emek örgütlerinin, 1 Mart'ın gerçekleştirilmesinde üstlendikleri sorumluluk ve eylemin başarısı için gösterdikleri irade de savaş karşıtı hareketin toplumsal derinlik kazanmaya başlamış olduğunun somut göstergelerinden biri.
Emek hareketinin taleplerinin, "savaşa değil eğitime bütçe", "savaşa değil halka bütçe" çağrılarının gençler, kadınlar ve öğrencilerce içtenlikle benimsenmesi, ve tekrarlanması "savaş karşıtlığının" ezilenlerin mücadeleleriyle bağdaştırılması olanaklarının gerçekleşmeye başladığının başlıca belirtilerinden biri sayılmalı.
Çoğulculuk
İslamcılardan anarşistlere, Kemalistlerden Kürtlere, Avrupacı liberallerden devrimci enternasyonalistlere kadar her eğilimden savaş karşıtının birbirinin hakkını gözeterek bir tek iradenin gerçekleşmesi için gösterdikleri özen, toplumsal muhalefet saflarında çoğulluğun artık geri dönmezcesine benimsendiğinin ve çoğulculuğun ve onun ön koşulu olan birbirine ihtiyaç duyma ve hoş görmenin toplumsal muhalefetin zihniyet dünyasına egemen olmaya başladığının en önemli kanıtlarından biri...
Elbette 1 Mart'ta olması gerektiği halde olmayanlar da vardı..Bunları daha sonra konuşmak mümkün...Ama şimdi olanları ve gerçekleşenleri konuşmak ve sindirmek daha önemli... Zaten bunlar olmayanları gerçekleştirmenin de standardını belirleyecek...
Toplumsal bahar
En karanlık gecesine girmesi mümkünken aydınlık ve ferah bir sabaha ulaştıysa Türkiye, bunu 1 Mart'a öngelen bütün zamanı basiretle, çalışkanlıkla, iğneyle kuyu kazarak, asla kötümserliğe kapılmayarak, yüzünü toplumun aydınlık yüzüne çevirerek değerlendiren savaş karşıtı hareketin bileşenlerinin çabalarına en çok da sosyalistlerinin bükülmeyen iradesine borçlu.
20 yıl sonra Türkiye halkları 12 Eylül ve 28 Şubatın kabuslarla dolu uzun kış uykusundan uyanıyor. Gücünün ve haklılığının farkına varıyor. En umutsuz gibi görünen anda kazandığı başarıyla gururlanıyor.
Buzlar çözülürken toplumsal bir baharın kokusu burnumuzun direğini sızlatıyor...(EK)