Sahnede üç kadın, üçü de Zeynep. İşte ortadaki Zeynep henüz dört yaşında, hikâyenin ve yaşamın en başında. Sağdaki Zeynep liseye gidiyor, soldaki ise üniversiteye.
Dört yaşındaki Zeynep, elinde fener, cebinde orman cinlerini beslemek için yanına aldığı boncuklar ve kedisi mavi ile evinin yanındaki koruda dolaşıyor. Babasının Zeynep! diye bağırmasını ve kolundan tutup eve götürüp odaya kilitlemesinin nedenini anlamıyor. Tek arkadaşı onunla ilgilenen alt komşusu Remziye Teyze.
“Not defterimi çıkarıp yazıyorum. Biz hepimiz, bütün insanlar ayakkabı giymeyi bırakırsak özgür olacağız. Bir kuş gibi.”
Lisedeki Zeynep, giyinmiş, süslenmiş, arkadaşının evindeki partiye gitmek için hazırlanıyorken babasının izin vermemesi üzerine evde kalmak zorunda kalıyor. Kızgın, kırgın, mutsuz.
Üniversitedeki Zeynep, başka bir şehirde okurken babasının zorlaması ile her ama her hafta sonu trenle İstanbul’a gelip geri Ankara’ya dönmek zorunda kalıyor.
Fonda Cem Karaca “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında” diyor.
Lisedeki Zeynep ilk aşkının da etkisiyle Ahmet Kaya dinliyor, profil fotoğrafını Yılmaz Güney yapıyor. 2000’li yılların başı, milenyuma giriş, pop kültüründen sola kayış.
Üniversitede baba baskısının azalmamacasına devam etmesi, baba kontrolünün yarattığı yalnızlıkla, tamamen arkadaşsız.
“Aşk bu hayatta hiçbir zaman işe yaramayacak gereksiz ve kötü bir şeydir. Şimdi saçma sapan sorular sormayı bırak da ye şunu…”
Önce masallar yitiriliyor
Aynı anda hem çocuk, hem ergen hem de genç bir kadın olarak izlediğimiz Zeynep üzerinden, büyürken yitirdiğimiz masalsılığı görüyoruz.
Orman cinlerini boncuklarla besleyen, daha sonra cebindeki adamlarla konuşan bir aylak olmak isteyen hayalperest, cıvıltısını ve neşesini sesinden de anlayabildiğimiz küçük Zeynep’in, babasından gördüğü baskı nedeniyle masallarını yitirerek, mutsuz, sıkılmış, kendinden vazgeçmiş Zeynep’e geçişini izliyoruz sahnede.
Önceleri babasıyla iletişim kurmaya çalışırken bu çaba zamanla azalıyor ve ondan uzaklaşıyor. Küçük Zeynep’in ne kadar enerjik, dışa dönük ve sevgi dolu olduğunu, ergenlikteki Zeynep’in aşka nasıl kucak açtığını izliyoruz. Ama hayat, büyümek bazı şeyleri ondan alıyor.
Şunu da belirtmek gerekir, karakterimiz bir erkek olsaydı, büyümek ondan bu kadar çok şey almazdı, bir kadın için büyümek her zaman daha zordur.
Çocukluğumuzdan kalan ne var elimizde? Neler yüzünden onlardan vazgeçtik, vazgeçmeye zorlandık. Artık olduğumuz kişi ne kadar çocukluğumuzdaki biziz? Geri dönüş mümkün mü? “Ev” bizi bekliyor mu?
Gnom’un ilk oyunu
Gnom yeni kurulmuş bir tiyatro topluluğu ve “Eve Dönüş” ilk oyunları ve Barış Gönenen’in de yönettiği ilk oyun.
Barış Gönenen’i “Kabileler ve İstila”da izlemiştim. İkisinde de başarılı bir performans sahnelemişti, aynı performansı yönetmen koltuğunda da sergilediğini görmek güzel.
Küçük Zeynep’i canlandıran Ece Nur Ateş aynı zamanda “Eve Dönüş”ün yazarlarından. Mavi saçları, enerji saçan hali ile küçük Zeynep için eşsiz bir seçim oluyor. Liseli Zeynep’te İrem Yünsel üniversite ve sonrasındaki Zeynep’te Tara Demircioğlu da çok iyiler. Üçlünün birbirlerinin kimi sahnelerinde ses efektlerini kendileri yapmaları oyuna ayrı bir keyif katıyor.
Dekorun sadece oturmak, kimi zaman da tünemek için kullanılan üç kütük olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Tiyatroda minimalist yaklaşımının en etkin örneklerinden biri oluyor. Zira başka eklenecek her şey fazla olurdu hissi veriyor.
KünyeYazan: Barış Gönenen, Ece Nur AteşYönetmen: Barış Gönenen Oyuncular: Ece Nur Ateş, İrem Yünsel, Tara Demircioğlu, Eren Çiğdem Dekor: Barış Gönenen Işık Tasarımı: Eren Çiğdem Kostüm: Gizem Bentürk Afiş Tasarımı: Sami Berat Marçalı Afiş Fotoğraf: Gizem Benturk |
(BY/EKN)