Bir maç öncesi taraftarların tribüne astığı pankart…
Bir başka benzeri var mıdır, bilmiyorum. Diyarbakırspor kadar deplasman maçlarında, takım olarak, kendisi atfedilen noktada durmasa bile yüksek sesle hemen her dönemde politik jargonla imlenmesi.
Dünyada politik olarak muhalif duruşlarıyla bilinen kimi bölge ve şehir takımları elbette var. İtalya, İspanya, Portekiz, Almanya, İngiltere, Yugoslavya gibi ülkelerdeki Atletico Bilbao, Barcelona, Real Madrid, Bayern Münih, Partizan, Manchester United, Liverpool, Kızıl Yıldız, Juventus, Milan gibi eski yeni şehriyle özdeş epeyce takım ve ülke var.
Yıllar önce bir televizyon programında izlemiştim. Eski Galatasaraylı, sonra da Türkiye Ümit Milli Takımının Antrenörü Raşit Çetiner anlatmıştı anılarından süzerek! Çin Ümit Millileri ile Türkiye Ümit Millileri Çin’de maç yapıyorlar. Maç esnasında Türkiyeli bir oyuncu sakatlık geçirir. Oyuncuyu tedavi için hemen saha kenarına alırlar. Türkiyeli futbolcu tedavi edilirken, bir de bakarlar ki sahadaki Çinli futbolculardan biri de saha dışına çıkıp sakatlanan Türkiyeli futbolcunun başucunda bekliyor. Raşit Çetiner bu duruma anlam veremez ve merak edip sorar. Birileri açıklar; “Hocam, Komünistler eşitliğe inanırlar. Şimdi bizden biri sakatlandı ya! Tedavi edilip oyuna girmeyinceye kadar onlar da bir eksik oynamayı uygun buluyorlar”.
İşte dünyada futbol dediğimiz arenada böyle örnekler de var.
Ama Diyarbakırspor, hiçbir zaman bu manada takım olarak, Diyarbakır’ın politik kimliğiyle özdeşleşen bir konumda olmadı, olamadı. Sadece taraftar bazında yakıştırıldı, yakıştırdık. Çoğu kez de şehre ve halka kinini kusmak isteyen faşist çevreler Diyarbakırspor’u da, dillendirdikleri sloganlarıyla özdeşleştirdikleri politik kategoriye soktular, o kadar.
Taraftar, kentteki muhalif politikanın nabzının yükseldiği dönemlerde dile getirdiği sloganlarla Diyarbakırspor’u bir yerlere oturttu. Ya da takımı da kentin kimliğiyle özdeşleştirerek görmek istediği yerde gördü. Takım ve kulüp de sistemle uyumlu bir profil izleyen konumda durmayı yeğledi. Genellikle devletten bir şeyler bekledi. Diyarbakırspor’un tarihindeki anılmaya değer başarı yılları bu resmi yapıya yaslanma mantığıyla zedelense de, bu hep böyle oldu!
Oysa geçmişte, yani bundan 40 yıl önce, Diyarbakırspor kurulduğunda tümüyle şehrin seçilmiş sivil idaresinin kentteki spor kamuoyu ile mutabakatı üzerine bir yapı inşa edilmişti. Belleklerdedir. Kulübün ilk kurucu başkanı ve dönemin Diyarbakır Belediye Başkanı Nejat Cemiloğlu’nun anılarında, o yıllar hâla canlılığını korur…1968 yılında şehrin iki önemli amatör takımı olan Yıldız Gençlikspor ile Dicle Gençlikspor kulüplerinin her birinin bir rengini, kırmızı ve yeşili alarak birleşmesi üzerine Diyarbakırspor Kulübü Türkiye liglerindeki yerini almıştı.
Önündeki birkaç yıl içinde de üst üste kazandığı şampiyonluklarla futbolun karargâhı olarak kabul edilen İstanbul metropollüğüne uzaklardan esen bir “korkulu rüya” haline dönüşmüştü. 40 yıl geriden bugünlere gelinen noktaya baktığımızda hiç de iç acıcı noktada olunmadığını söylemeye, bilmem gerek var mı?
Futbol altyapısı neredeyse sıfır durumda! Takımda bir tane bile Diyarbakırlı futbolcu yok! Boğaza kadar borç içinde olan ama bütün bu olumsuzluklara rağmen takımı kentin adına layık bir noktaya taşıma savı içinde olan ve yakın geçmişte basına da yansıyan asker-sivil-bürokrat egemenlerden medet bekleyerek şampiyon olmayı değil, aksine “hak ederek şampiyon olmak istiyoruz” savıyla ortaya çıkan bir ekiple bugün Diyarbakırspor yoluna devam etmek niyetinde…
Umuyor ve diliyorum ki, başarır Diyarbakırspor. Şehrinin kale gibi sağlam, muhalif, kararlı ve direngen kimliğini bir spor kulübünde de fark ettiren ve fark yaratan kimlikli bir takım olur Diyarbakırspor.
Bu sadece benim Diyarbakırlı bir aydın olarak beklentim değil, kent kamuoyunun da talebidir. Diyarbakırspor artık Ankara’nın yolunu ve kapılarını, ellerini ovuşturarak “Ne olur bizi birinci lige çıkarın” diyen aleni şaibelerden kurtulmak zorunda. Bu kişilikli fırsatı kente mal etmek zorunda yeni yönetim… Israr edilmeli…
Geçtiğimiz günlerde Futbol Federasyonunun ve Merkez Hakem Kurulunun da katılımıyla “Kırkıncı Yılında Diyarbakırspor” nostaljisinin yaşatıldığı geceye davet edilmiştim. O heyecanı en başta 40 yıl önce bu takımın çatısını kuran yaşı şimdi 60’larda olan eski futbolcularda ve şehrin spor kamuoyunda da fazlasıyla gördüm.
Sanki bütün bu 40 senelik tarih yaşanmamış gibi yeni ve kimlikli, kişilikli bir Diyarbakırspor’u yeniden yaratmak hiç de zor değil. Dünya artık böylesine kentiyle özdeşleşen kararlı ve tutarlı şehir takımlarına daha çok anlam biçiyor ve dikkate alıyor. Diyarbakır, siyaseten duruşuyla meydan okuyan bir şehir! Diyarbakırspor neden aynı konumda olmasın. Bir zamanlar olduğu gibi kendine “büyük” diyen takımların neden korkulu rüyası olmasın Diyarbakırspor…
Bütün bunları elbette “iş” olsun diye ya da Diyarbakırspor’un konu edildiği nostaljik bir geceye katıldım diye yazmadım elbette…
Elimde adeta 40 yılın tarihini hatta Cumhuriyet dönemiyle birlikte Diyarbakır’da futbolun ve tabii ki Diyarbakırspor’un tarihini belgelemiş çok önemli bir çalışma var. İbrahim Ateşoğlu’nun alt başlığı “Diyarbakırspor’un 40 yıllık tarihi” olarak dillendirilen “yeşil kırmızı şarkın yıldızı” kitabı.
Çok az şehre nasip olacak bir kulüp tarihi belgeseli olmuş kitap. Özenli kaynak taraması, görüşülebilecek bütün şahsiyetler, görsel malzemeler ve baskısıyla mükemmel bir çalışma olmuş yeşil kırmızı şarkın yıldızı.
Diyarbakırspor kurulduğunda ben ortaokuldaydım. Şehir stadyumu şehre o denli uzaktı ki! Ama şehir o kadar çok Diyarbakırsporla iç içeydi ki! Ve sahada Dicle-Yıldız harmanı Diyarbakırsporlu ve de Diyarbekirli futbolcular; Beton İsmail, Ceylan Emin, Arap Eyüp, Doşo Mahmut, Kampo Cahit, Kel Nazmi, Herif Ahmet, Lastik Ali, Apollo Naif, Boğa Emin, Şorık Veysi, Xoşxoş Emin, Cemil Kaplanoğlu, Kenan Özbek, Kireçci Şeyhmus, Abdulkadir Çulcu, Naci, İhsan Özbek, Kaleci Mehmet Ali Biçer ve Kaptan Muzaffer…
Şimdi stadyum, şehrin orta yerinde, apartmanların arasında kaybolmuş gibi. Sahada bir tek Diyarbakırlı futbolcu yok! Zaten Diyarbakırspor da hak ettiği yerde değil! Bırakınız şehrin sakinlerinin dünyasında, uzakta olup gönlü Diyarbekirle atanların dünyasında da buruk bir hüzün artık Diyarbakırspor…
O halde İbrahim Ateşoğlu’nun kitabı “yeşil kırmızı şarkın yıldızı” ile tabii ki şimdiki Diyarbakırlı yöneticilerin “hak ederek” onurlu bir yere gelme istenci kent kamuoyunun beklentisi ile buluşsun ve bu şehir de “Yaşasın Diyarbakırspor” desin istiyorum, göğsünü kabartarak…(ŞD/EÜ)
* İbrahim Ateşoğlu, Yeşil kırmızı şarkın yıldızı, 2008, Diyarbakır.
Not: Kitap özel basım olduğundan ancak yazarı ile irtibat kurularak edinilebiliyor: 0532 2572832