24 Nisan tarihli Vatan gazetesinin manşeti "Çocuk gibi". Konu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'la Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "küslüğü". Spotta "Erdoğan-Baykal küslüğü bayramda da sürdü... Baykal'ın Meclis'teki sert konuşmasını AKP'li vekiller yuhalayınca kapışmaya ramak kaldı..." yazıyor.
Sizce bu haberin içinde çocuk var mı? Çocukların sesi var mı? Tahmin edileceği üzere yok. Peki başlık neden "çocuk gibi"? Çünkü haberin konusu olan tören 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda geçiyor. Vatan yazı işleri de bu fevkalade yaratıcı başlığıyla her şeyi birbirine bağlayıp, çocukları görmezden gelen, nesneleştiren başlığı atıyor.
Çocukların barış yaratıcılığından haberdar mısınız?
Büyüklerin çatışmaları çözememe hallerine "çocuk gibi" diyenler birkaç şeyi unutuyor. Çocuklar bu konuda yetişkinlerden çok daha becerikli, başarılı, yaratıcılar. Olanak sağlandığında çocukların ve gençlerin sorunları şiddetsiz, kavgasız çözmek, barış için birlikte çalışmak konusunda ne kadar yaratıcı olduklarını görebilirsiniz.
Örnek mi? Eğitimde akran arabuluculuk programını anımsatalım. Programın en önemli mesajı "kişinin hakkını almak için kavga etmesine gerek olmadığı". Başka bir örnek, Ermenistanlı ve Türkiyeli gençlerin buluşması: "Gamats Gamats-Yavaş Yavaş". İsrailli ve Filistinli çocukların karşılarındakilerin öyküsünü öğrenip birlikte, kendi hikayelerini oluşturmaları. Kıbrıs'ta Güney'in ve Kuzey'in çocuklarının, gençlerinin resmi tarihi hallaç pamuğu gibi atıp, kayıpları ve geleceği konuştukları, birbirlerini tanıdığı atölyeler gibi.
"Çocukların davranışları saçma mı?"
bianet'in 14 yaşındaki yazarlarından Sinem Parça, 28 Şubat'taki yazısında tam da bu konuya değiniyordu:
"Bugün bir insan çok saçma davranışlarda bulunduğunda 'Çok çocuksu davranıyorsun' cümlesini kullanıyorlar. Sizce bizim davranışlarımız saçma mı? Tüm saçma şeyleri çocuklar mı yapıyor? Siz büyükler yani kişiliklerini oturtmuş yetişkinler(!) sizce çocuk ne? Saçmalayan bir yaratık mı?
"Öğrenme yaşında(!) oluşumuz, bir şey bilmediğimiz anlamına gelmiyor.
"Biz de sizin kadar 'iyi'yi 'kötü'yü ayırt edebiliyoruz. Hatta belki, sizden daha iyi ayırt ediyoruz.
(...)
"Bizim toplumdaki yerimizi hatırlayın ve hissettirin. Haklarımız, düşüncelerimiz ve kocaman hayallerimiz var, bunları unutmayın ve bizi aşağılayıp çıkarlarınıza alet etmekten vazgeçin lütfen."
"Bireyiz biz"
bianet'in 14 yaşındaki yazarı Deniz Türkeş dün (23 Nisan) şunları yazıyordu:
"Onlara göre, oturup susmamız gerekiyor. Onların doğru bildiklerini doğru bilmemiz gerekiyor, kendi düşüncelerimizi değil... Bu da biz çocukların birey olmasının önüne geçen bir engel.
(...)
"Biz çocuğuz ama sizin köleniz ya da her istediğinizi yaptıracağınız oyuncaklarınız değiliz. Bizler de bir bireyiz. Bizler de insanız, bizim de haklarımız var, bizim de duygularımız.
Bizleri yok sayamazsınız hayatınızda; çünkü varız, karşınızdayız."
Yani "çocuk gibi" demeden önce, çocuk olmanın gerçekten ne demek olduğunu, çocuğun birey olduğunu, birey olmanın ne demek olduğunu anımsayıp/düşünüp öyle konuşmakta yarar var. Bir de çocuklara sormakta. Belki cümlelerimiz o zaman değişir. (TK/GG)