Bugün Prof. Büşra Ersanlı hapiste 200. gününü doldurdu. Bir yılı tamamlaması için geriye 160 gün kaldı.
Türkiye'deki binlerce profesörden biri 200 gün hapiste kalmışsa ne olmuş? Binlerce insanın hapiste olması gibi bu da normal bir durum.
Ülkemizde insanlar doğar, büyür ve hapse girerler. Son zamanlarda büyümeden de giriyorlar. Hapise girmeyenler ise hapishane kapılarında sevdiklerini ve yakınlarını görebilmek için her türlü zahmete katlanırlar.
Bu olağan durum nedeniyle dilimizde yaygın olan "içeridekiler" ve "dışarıdakiler" tanımları nesilden nesile aktarılır. Hapisteki yakınlarını ziyarete giden hısım ve akrabaya (kan bağı önemlidir) veya özel izinle israrla hapishaneye giden arkadaş tayfasına "görüşçüler " denir. Yani dışarıdakiler.
Dışarıdakiler günleri saymazlar. Zamanı dilediği gibi kullanma özgürlüğü olanlar için yaşamın gündelik ritmi ve akışı vardır. Bu akışı değiştirmek, yön vermek, olağanın dışına çıkmak demokrasilerde bireylerin yaşam hakkı tanımı içindedir. Kafası bozulan o gün işe gitmez, vapura binip dolaşır. Sevgilisiyle buluşmaktan son anda cayabilir. Sorumluluğunu üstlendiği her kararı verebilir. Aynı mantık mekan seçimi için de geçerlidir. Evde oturuken birden kalkıp sokağa atabilir kendisini. Sıkıldığı zaman en yakın kahveye gider, o da kesmezse sinemaya girer.
İnsanların bulunmak istedikleri mekanı seçme özgürlüğü de vardir. İçeridekiler bu iki seçimden de yoksundurlar. Kendi seçmedikleri bir mekanda, kendileri için belirlenen zaman dilimlerinde, kendi seçmedikleri insanlarla birlikte olmak zorundadırlar. Hapishane kişinin temel özgürlüklerinin elinden alınmasıdır.
Dışarıdakiler, içeride ne olup bittiğini hiçbir zaman tam olarak kavrayamazlar. Kendisi daha önce hapishanede kalanlar bile.
Her hapishane deneyimi farklıdir. Görüş günü heyecanla beklenir. Dış kapıda bekleyiş, aranmalar, retina muayenesi, eşyaların teslimi, kitapların sayılması.
Sonunda tel örgülerin veya camların ardında da olsa sevdiğini görmek, onun sağlıklı olduğuna inanmak, ona dışarıdan haber vermeye çabalamakla geçer kısıtlı zaman dilimi.
Işıkların kararmasıyla birlikte sevdiğin soğuk taş koridorlarda kaybolur, sen ise onu orada bırakıp gitmenin dayanılmaz ezikliği içinde atarsın kendini demir kapıların dışına.
Çıkışta insanlar birbirleriyle fazla konuşmaz, bir an önce o mekandan uzaklaşmak dürtüsü ağır basar.
İçeridekiler genellikle dişarıdakilere iyi görünmeye, neşeli olmaya özen gösterirler. Yük olmamaya, kendi dertlerinden veye sıkıntılarından söz etmemeye gayret ederler.
Bazı günler bu gayretin altında yatan yorgunluk bir elektrik akımı gibi size ulaşır. Bilirsiniz ki o gün veya daha önceki günler çok zor geçmiştir.
Sizin düşünemediğiniz, hayal bile edemediğiniz bir dünyaya ait gündelik sorunlar. Çaresizlik içinde söylenmiş sözcükler havada takılı kalır, anlamsızlaşır.
İçerideki "Ben iyiyim, beni merak etmeyin, siz kendinize bakın" der, siz "Ben de iyiyim" dersiniz.
İçeridekileri ve dışardakileri en fazla yakınlaştıran mektuplardır.
El yazısıyla yazılmış, tarihin ve "görülmüştür" damgasının vurulduğu kağıt parçacıkları. Satırların arasında neler gizlidir. Her mektup on kez okunur, her defasında başka anlamlar bulunur. İçerideki yaşama dair ipuçları.
Büşra son mektuplarının birinde anlatıyor:
"Geçen Çarşamba çarşaflarımızı almışlardı yıkamak için. Kurutma makinaları bozulmuş, çarşafları ıslak getirdiler, yedek yok! Avluda kurutmak lazım. Avludaki çamaşır ipleri 4/4=16 metre kadar, ona da ancak 10 nevresim asılabilir belki.
''Biz de 27 çarşaf, 27 nevresim, 27 yastık yüzü! Lastikler bulundu, camdan cama yeni ipler gerildi, ama tabii alt camdan üst cama olanlar gibi sağlam olmadı.
''Sabahtan akşama çarşaf kurutmak ana işlevimiz oldu! İşte mekan daraltarak insanlara zülüm etmek böyle bir şey. 12 kişi için ayarlanmış yerde 27 kişi olmak!"
Büşra Ersanlı öğrencilerine ders vermek, makalelerini yazmak, sempozyumlara bildiri sunmak yerine çamaşır ipi geriyor.
Büşra çamaşır ipi germekten yüksünmez. Çok germişliği vardır. Sorun bunca yıldır emek verdiği mesleğini yapmaktan alıkonulması, öğrencilerinden koparılıp, yalnızlaştırılması.
Altmış yıllık yaşam deneyimlerini Türkiye'nin özgürleşmesi için kullandığı için cezalandırılıyor.
Duruşması Temmuz ayında başlayacak. Biz de heyecanla bekliyoruz. Hangi suçu işlemiş? 200 günü boş yere hapishande geçirmedi herhalde!
Yattığı küçük mekanda kendisine kurduğu kütüphanesinde okuyor ve yazıyor. Zamanı ve mekanı kendisine göre kurgulamış. 200 günü tamamladı. Geriye kaç gün kaldı? (MU/BA)