Bursa Şevket Yılmaz Hastanesi’nde 25 Mayıs gecesi bir yangın oldu. Aynı hastanenin “yoğun bakım” servisinde yatan 16 hastanın 8’i bu sırada öldü. Peki ya sonra?
Sağlık Bakanı “ölümlerin nedeni belli olmadı” dedi. İdari yönden ise soruşturma açıldığı belirtildi. Aralarında uzmanların da olduğu pek çok kişi raporlar hazırladı ve çok farklı şeyler söyledi. Pek çok neden ve sorumlu işaret edildi. Onlarla ilgili olarak nelerin yapılacağına savcılığın yürüttüğü soruşturma sonucunda eğer bir dava açılırsa, hakimler karar verecek.
Benim de katıldığım CNNTürk’de Reha Muhtar tarafından hazırlanıp sunulan “Çok farklı” programına, orada ölen hastalardan Muhlis Karaağaç’ın yakını da canlı olarak katıldı ve bu durumdan “kimseyi suçlamadığını, kader olarak değerlendirdiklerini, herhangi bir hak talebinde bulunmayacaklarını” belirtti.
Program sırasında Bursa’dan gelen konuşmacılar, ölen hastaların yakınlarıyla Sağlık Bakanı’nın “özel olarak” görüştüğünü söylediler.
* * *
Olayla ilgili “haber takibi” olarak yalnızca “ölenlerin definleri” dile getirildi. Oysa olayın nedenlerine ve sorumlularının ortaya çıkmasına yönelik ayrıntılı bilgilerin de sağlanabileceği “doğru bir gazetecilik / habercilik faaliyeti” yapılabilirdi, yapılmadı.
Gazeteciler “uzmanların” görüşlerini sunmayı yeterli buldular. Sanırım olayın sonrasındaki günlerde haberleştirilecek çok daha “önemli” (!) haberler vardı ve bunun için harcayacak zamanları yoktu.
Haberciliğin “temel eğitim”inde “haber takibi”nin öğretildiğini, hemen her gazetecinin bunu bildiğini düşünüyorum. Ama bu çoğu zaman yapılmıyor.
Bence bunun nedenlerini irdelemek de “bu ölümlerin neden olduğunu anlamak” kadar önemli. Önemsenmiyor mu, gerek mi görülmüyor, bunun için uğraşacak insan mı yok, yoksa birileri bunun yapılmasını mı engelliyor ya da yapılıyor da kendisine yayın organlarında yer mi bulamıyor.
* * *
Herkes kendisiyle ilgili konularda üzerine düşeni yapmalı. Sorunları doğru saptayıp, olası çözümlerini bulmalı ve bunları gerçekleştirerek sorunu çözümlemeli. Bu olayda sağlıkçılar ve gazeteciler bunu yapmadı.
Yangının olduğu sırada hastanede dört yüz hastanın yattığı, yüzün üzerinde “çalışan”ın olduğu dile getirildi. Sanırım bunların en azında dörtte biri kadar da hasta yakını vardır.
Bu kadar insanın, özellikle de “sağlık çalışanları ve hastane personelinin” ölümlerin ortaya çıktığı ana kadar, nerede oldukları, nelere tanık oldukları, neler yaptıkları sanırım hem haber, hem de olayın yeniden olmasını engellemek bakımından gerekli olan bilgileri sağlamak bakımından önemlidir.
Resmi görevlilerin “basına bilgi vermeleri”nin engellenebileceğini biliyorum. Ama gazeteciler, başta o sırada yaşamını yitiren insanların yakınları ve aynı yerde olan ve sağ kalan sekiz kişiyle yakınları olmak üzere “hizmet alan sivil kişileri” bulmaları, görüşmeleri ve gerçeği ortaya çıkarmak için ellerinden geleni yapmaları mümkün ve gereklidir.
* * *
Bu söylediklerim yalnızca habercilik açısından değil, yetkili ve sorumluların üzerlerine düşeni tam yapmaları, onların bir anlamda denetiminin sağlanması ve gerçeklerin üzerinin örtülmesi ve gizlenmesini engellenmesi için de çok önemli bir kamu görevidir.
Aynı zamanda benzer başka faciaları önleyecek tedbirleri ortaya koyacak “anahtarlar” da bu bilgilerden çıkacaktır. Basının en temel asli görevi de zaten budur. (MS/EÜ)