12 Mayıs tarihinde erken genel seçime giden Bulgaristan’da sandıktan çıkan ilginç ve kafa karıştırıcı sonuçlar aynı zamanda toplum genelinin sessiz mesajlarını da ortaya serdi.
Şubat ayında genel huzursuzluk, ekonomik darboğaz, tekeller gibi sebepler başta olmak üzere birçok konudan rahatsızlık duyan Bulgaristan yurttaşları sokaklara akın etmiş ve gösteri ve grev hakkını kullanmıştı. Gösterilerde polisin sert müdahalesi üzerine görevini bırakan başbakan Boyko Borisov, 12 Mayıs tarihi için erken genel seçim ilan etmişti.
Oldukça sancılı geçen bu süreçte tele kulak ve gizli kayıtlar, yolsuzluklar, partiler içindeki gizli servis ajanlarının adaylığı ve son olarak da 12 Mayıs’a yalnızca birkaç gün kala sahte oy pusulaları gibi birçok skandal seçim sürecine damgasını vurmuştu. Seçim sonuçlarının resmiyet kazanmasıyla birlikte sandıktan çıkan sonuçları değerlendirirken hükümet kilidinin nasıl kırılacağına dair tartışmalar da artık resmen başlamış görünüyor.
Yüzde 4 olan seçim barajını aşarak 42. dönem meclisine girmeye hak kazanan partilerin oy oranları, Avrupai Kalkınma için Bulgaristan Yurttaşları (GERB) yüzde 30.5, Bulgaristan Sosyalistler Partisi (BSP) yüzde 26.61, etnik Türklerin çoğunlukta olduğu Haklar ve Özgürlükler Hareketi (DPS) yüzde 11.29, aşırı sağ ATAKA ise yüzde 7.3.
Seçim öncesi büyük umutlar vaat eden eski AB Komisyonu üyesi Meglena Kuneva’nın Yurttaşlar için Bulgaristan Hareketi ve DPS’den ayrılarak etnik Türklerin haklarını ayrı bir platformda daha muhafazakar şekilde savunmayı amaçlayan Kasım Dal ve eski kral Simeon Saxe-Cobourg’un koalisyon partisi Hürriyet ve İtibar Platformu barajın hemen altında kalarak meclis dışı kaldılar.
Seçimlerin hemen ardından büyük umutlar besleyip de meclis dışı kalan partilerin liderleri görevlerini daha fazla sürdürmeyeceğini belirterek partilerine farklı pozisyonlarda hizmete devam edeceklerini bildirdiler. Meclise katılmaya hak kazanan partilerin liderleri ise oy oranlarının her türlü koalisyonu zora sokmasından dolayı oldukça düşünceli bir vaziyette günlerce seçim sonuçlarına dair bir demeç vermediler. 21 Mayıs’ta yeni meclis yemin töreni için açılmadan önce ise seçim sonuçlarına dair halen kafalar karışık.
Sandıktan çıkan sonuçlar
Seçim sonuçlarının en büyük mesajı çok büyük olasılıkla Bulgaristan yurttaşlarının seçimlerden, siyasetten ve gelecekten olan umutsuzluğu. Seçimlerden önce de araştırma şirketleri ve partilerin açıkladığı üzere katılımın yüzde 50’lerde olması beklenirken, seçim günü fazladan bir sorun olmamasına rağmen seçmenlerin yarıdan çok daha azının sandık başına gitmesi seçimlerde yarışan partilere ve adaylara olan güvensizliği ortaya koyuyor.
Bu umutsuzlukla birlikte anlaşılabilecek bir temel mesaj daha var, o da ayakları yere basan bir şekilde toplumsal mutabakata yönelik oluşturulacak yeni bir kalkınma modeli sunan bir parti ya da seçim gündeminin ülke için gerçek bir alternatif olarak bir sonraki dönem için şimdiden hazırlanması durumunda gerçek bir rekabet ortamı yaratacağı.
Her ne kadar 12 Mayıs seçimlerine katılan birçok yeni parti olsa da, bu partilerin birçoğu kimlik siyaseti yapan sıra dışı kesimlere yönelik ya da önceki dönemlerde şimdinin merkez partilerinden kopmuş ya da dışlanmış siyasetçilerin partileri olma özelliği taşıyor. Kapsamlı bir programla seçmenlere hitap eden partiler olmadığından, Bulgaristan yurttaşlarını harekete geçirecek heyecanı yaratan bir atmosfer olmadı ve seçimlerin sonucunda oyların yüzde 75’ini toplayan dört parti imkânsızlıklar koalisyonu modeliyle meclise girmeye hak kazandı.
Meclise giremeyen birçok partinin liderleri ise resmi olmayan ilk seçim sonuçları gelir gelmez görevlerinden ayrıldığını belirtmişti. Partilerin birbirlerine güveninin oldukça az olduğu Bulgaristan’da, ortak uzlaşı sonrasında Avusturyalı SORA şirketinin paralel sayımı için anlaşılmıştı. Resmi rakamlarla paralel sayım arasında küçük farklılıklar gözlenirken, öte yandan uluslararası seçim izleme komisyonları da 200’den fazla ihlal olduğunu saptadı. Bu ihlalleri öne sürerek seçim sonuçlarının doğruluğunu sorgulayan GERB, baştan temkinli davransa da sonradan kendilerine gelen tepkiler üzerine bunu yasal yollarla kovuşturacaklarını ifade etmişti. Sandık başına giden seçmenlerin vermiş olduğu bir diğer mesaj ise GERB’e olan güvenin iyice azaldığı ve tek başına iktidar olmasının mümkün olmayışı dışında hiçbir şekilde hükümet ortağı olarak da ön plana çıkamayacağıydı.
GERB seçimlerin en büyük kaybedeni
Bir önceki dönem yüzde 39’luk bir oy oranı ile tek başına hükümet olan GERB son seçimlere göre destekçilerinin çeyreğini kaybederek tek başına hükümet kurma planlarını rafa kaldırırken bir yandan da halen kendisine koalisyon ortakları bulma çabasında. Resmi açıklama olarak parti, muhalefette kalmaya hazırız imajı sergilemeye çalışsa da, bu açıklamadan önce diğer tüm partilerin teker teker ‘asla GERB’in ya da eski hükümetin bir organının yer alacağı bir koalisyona destek vermeyiz’ açıklamaları yapmaları zaten fazla bir alternatif bırakmıyordu. GERB yetkilileri halen ne şekilde olursa olsun seçimlerin ‘kazanan’ partisi olarak hükümet kurmaya aday olduğunu belirtse de, yakın gelecekte hiçbir partiyi ikna edeceğe benzemiyor.
Son zamanlardaki skandallar dışında, AB üyeliği ardından hızla başlayan ülke çapındaki plansız özelleştirmeler ve ülkenin yeniden inşası girişimleri ile Bulgaristan’ın sosyalist döneminin izlerini silmeyi hedefleyen GERB, ekonomik liberalliğin getirilerine çok fazla inanç bağlamamış ve her ne olursa olsun Bulgaristan tarihinin bir kısmının yok edilmesine karşı çıkanların hedefine oturmuştu. Bulgaristan’ı küresel ekonominin bir parçası haline getirirken kendi halkının ikincil unsur olarak görüldüğünü düşünenlerin sayısı her gün artarken halen büyük bir kesim de bu yönde bir siyasetin ülke geleceği için iyi olduğunu düşünüyor.
Sosyalistler tepkileri yeterince odaklayamadı
GERB’in politikalarına şiddetle karşı çıkan milyonlarca seçmeni ikna etmekte zorlanan BSP, önceki seçimlere göre oy oranını artırsa da birinci parti olarak, hatta tek başına iktidar hedefiyle girme umutları beslediği seçimlerde ikinci kaybeden ilan edildi. Kullanılan oyların yaklaşık üçte birini elde eden BSP için en büyük çıkış, GERB’in karşısında Bulgaristan geleneksel ekonomi modelini ve daha önce denenmiş metotları savunmasından gelmişti. Bulgaristanlı seçmenler için asıl önemli olan geleceğe dair, değişen koşullara uygun ve gençliği ön plana çıkaran yeni politikalar, yeni siyasi yöntemler, söylemler üretilmesiyken, BSP’nin eskiye tutunması kendi oy potansiyelini kırarak daha geniş kitlelere hitap etmesinin önündeki en büyük engeldi. Daha önce bir defa seçilerek istenmemiş kişilerin çoğunun yeniden aday gösterilmesi birçok seçmen için seçimlerde çok da iddialı olmayan yeni kurulmuş partilere yönelme sebebi oldu.
Haklar ve özgürlüklere ket vuran durağanlık
Balkanlardaki etnik çatışmalar ve sosyal uyum sorunlarının orta yerinde, 1989 kültür-kıyımının hemen ertesinde uzun yıllar başarılı bir şekilde Bulgaristan’da Türk kökenliler başta olmak üzere bütün etnik, dini ve kimliksel azınlıkların haklarını savunan liberal parti de seçimin kaybedenleri listesinde. Her ne kadar birçok DPS yetkilisi kutlamaları ve tebrikleri kabul ediyor olsa da, beklenenden az bir kayıpla seçimleri atlatması çok da sevinilecek bir durum olarak göze çarpmıyor. Bulgaristan’da yaşayan etnik Türk kökenli yurttaşların sayısı gün geçtikçe azalıp ve oy kullanım oranları düşerken ikinci bir etnik parti kurulması karşısında bir kısım kişinin DPS’nin yürüttüğü dengeli siyaseti terk ederek yenilik arayışlarına gireceği tahmin ediliyordu.
Seçimlere kısa bir süre kala Türk kökenli yurttaşlar arasındaki hoşnutsuzlukların planlı bir suikast girişimine dönüştüğü ortamda, hareketin on yıllardır liderliğini yürüten Ahmet Doğan parti liderliğini bırakmıştı. Kimlik siyasetinin devamını getiren DPS için parti liderliğinin değişimi çok fazla bir şey ifade etmeden parti içi geleneğin devamını sağlamış ve kimlik politikasını farklı bir boyutta sürdüren yeni Türk partisi için oy potansiyelini artırmıştı.
DPS için ikinci bir kayıp olarak yurtdışından gelen oylar denilebilir. 12 Mayıs seçimlerinde Bulgaristan dışından kullanılan oyların yarıya yakınını elde eden DPS, bir önceki seçimde yarıdan çok fazlasını almıştı. Bununla birlikte Türkiye’de ikamet eden 500 bin Bulgaristan yurttaşının yalnızca 30.000’inin oy kullanmış olması da DPS’nin parti olarak yeterli çabayı sarf etmediğini gösteriyor.
ATAKA umutlarının eriyişini gördü
Yıllar önce popülist bir televizyon programı ile başlayan ‘saldırı’ hareketi Volen Siderov önderliğinde aşırı sağ politikaları Bulgaristan siyasi hayatının merkezine oturtma çabalarını sürdürüyordu. Son olarak dünya çapında görmeye alışık olduğumuz neo-nazi tavırlar ve siyasi çıkışları da benimseyen ATAKA, her fırsatta özelleştirmelere karşı çıkarak aşırı milliyetçi bir tutumla ülke içinde kalan bütün Türk izlerini silmek üzerinden söylem geliştirmeye devam ediyordu. Genellikle Siderov dışında bir figürün ön plana çıkmasına izin verilmeyen harekete dâhil olan diğer siyasilerin, öteki partilerde en çok tepki gösterdikleri politikacılara benzer bir tutum sergileyerek kişisel ve ekonomik tavırlarını değiştirmeleri seçmenleri arasında hayal kırıklığı yaratmıştı. Hiçbir söylemin işe yaramadığı noktada ‘Türkler geliyor’ korkusu üzerinden siyaset yapmaya çalışan parti de sonuç olarak bir önceki seçimlere göre daha az seçmeni ikna edebildi. Genellikle oy oranlarından ziyade seçmen sayısına bakarak seçmenlerini ‘kendini davaya adamış yurttaşlar’ olarak adlandıran ATAKA için bu oy kaybı bazı kişilerce, aşırı sağın Bulgaristan macerasındaki sonun başlangıcı olarak da niteleniyor.
Seçim barajının altında kalanlar
Katılımın oldukça düşük olarak meşruiyet tartışmalarını başlattığı 12 Mayıs seçimleri, özellikle iki partinin barajın hemen altında kalması sebebiyle halen yeni sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Kullanılan yüzde 41 oyun yalnızca yüzde 75’inin meclise girebildiği seçimler birçok kişi için meşru bir sonuç yansıtmıyor. Birinci parti olarak çıkmasının yanında hükümet olamayacağını anlayan GERB yöneticileri ise resmi olarak seçimlerin geçersiz sayılması için talebini gerekli makamlara iletmişti. Reddedilen bu talebin karşısında meclise giren diğer partilerin meşruiyet tartışmasını hiç açmaması ise daha çok seçimlerin tekrarlanması halinde daha fazla oy kaybı yaşama korkusu olarak nitelenebilir. Öte yandan barajın hemen altında kalan iki lider Meglena Kuneva ve Kasım Dal ise seçimlerin tekrarı halinde yeni bir çıkış yapabilir ve bir sonraki hükümetin bir parçası bile olabilir. Böylesi bir senaryoda kendisine her kesimden şiddetli muhalifler kazanan GERB yine olumsuz etkilense de yine de son bir şans olarak tek başına iktidara gelme umutlarını sürdürüyor.
Baraj tartışmalarının yeniden canlandığı Bulgaristan’da bazı uzmanlar seçim barajının yüzde 4 olarak kalması gerektiğini fakat temsil oranının yüzde 90 altında kalması durumunda bu barajın yeterli oran sağlanana kadar düşürülmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Şu anki seçim sonuçlarında böyle bir yöntem uygulanmış olsa şayet, meclise giren dört partiye, -üçü ilk defa bu seçimlerde yer almış olan- yeni altı parti daha eklenebilir ve hükümet planlarını en baştan tartışmaya açabilir. Kimilerince böylesi bir uygulama hükümet krizlerini tetikleyerek ülkenin hızlı kalkınmasına ve yeniden yapılanmasına ket vuracak bir fren sistemi olarak görülüyor. Fakat farklı bir kesim de için ülkenin demokratik düzeninin bir garantisi olarak en yüksek temsiliyet oranları ve bütün yetkinin tek partide toplanarak sistemin kendi içinde aşırı tutucu eğilimlere düşmesine karşı bir önlem olacak.
Olası hükümet senaryoları
Meclise giren tüm partilerin şu ana dek üzerinde anlaştığı tek nokta GERB ile bir koalisyonun mümkün olmadığı. BSP, DPS ve ATAKA birbirleriyle henüz anlaşamasa da GERB’i Bulgaristan’ı ‘satmış’ bir parti olarak görüyorlar.
Bu görüş karşılığında GERB yetkilileri de katı bir tavır takınarak ara sıra hükümet olmaya dair planları dile getirse de, muhalefette kalmaya hazır olduklarını belirtiyor. Geriye kalan üç partinin de kolay bir hükümet kurma olasılığı düşük görünüyor. Zira, BSP önderliğinde kurulabilecek bir hükümetin en az 121 sandalye tarafından destekleniyor olması gerekli ve üçüncü parti DPS ile bir koalisyon durumunda bile GERB ya da ATAKA’dan en az bir kişinin desteğine ihtiyaç duyuluyor. Bu durumda GERB’den gelecek herhangi bir desteğe sıcak yaklaşmadığını belirten BSP ve DPS için tek alternatif ATAKA kalıyor.
Aşırı sağ böylesi bir durumda seçimlerin kilit partisi rolünü üstlenmiş durumda ve bir sonraki hükümeti kim kurarsa kursun başarısını ATAKA’ya borçlu olacak. Bu durumda BSP ve DPS için daha önce ATAKA’ya dair sert çıkışlar yapmamış olmaları bir avantaj. Ve aynı şekilde ATAKA’nın da seçimler sonrasında aşırı sağ çizgisinde bir yumuşama seziliyor. Daha önce oldukça sert aşırı sağ söylemleri benimsemişken, seçim sonuçlarının gelmesinin ardından GERB haricindeki partilerle görüşebileceklerini ve ‘ülke birlik ve bütünlüğünü kendine öncelik edinmiş, Bulgaristan ekonomisini uluslararası şirketlerden önde tutan’ partilerin hükümetine destek verebileceklerini açıklamışlardı.
BSP ve DPS’nin yalnızca ikisinin birlikte bir hükümet kurmasının mümkün olmadığı bu ortamda, ATAKA’dan gelecek bir destekle GERB’in son dört yılda yürüttüğü politikalara karşın alternatif bir kalkınma modeli üzerinden Bulgaristan’ın geleceğine yeni bir bakış açısı getirmek mümkün olabilir. Fakat ne BSP’nin, ne de diğer hükümet ortağı alternatifi olan partilerin yeni bir siyasi model sunmaması bu ihtimalin zayıflığına işaret ediyor. Ayrıca meclise giren kişilerin büyük çoğunluğunun daha önce denenip muhalefete itilmiş kişiler olması da ülke geleceği için karamsar bir bakış açısı sunuyor. Şubat ayında hükümetin istifasıyla başlayan gençlik hareketini içine almadan, yeni bir siyasi lügat geliştirerek geleceğe dair alternatif kalkınma planları yapmadan hiçbir partinin yakın gelecekte Bulgaristan’ın acil sorunlarına çare olabileceği öngörülemez.