Bulgaristan’da kitle protestolarıyla hükümetten düşen merkez sağ neo-liberal “Bulgaristan'ın Avrupa Gelişimi için Yurttaşlar” (GERB) partisinin geçmiş iktidarının olumlu çalışmaları, diğer neden olduğu olumsuz koşulların yanında erimeye yüz tutmuş gibi görünüyor.
Bir önceki dönemde tek başına iktidar politikasını tek-parti yönetimi gibi algılayan ve imza attığı yönetmelik ve kararnamelerde başka kimseye danışma ihtiyacı duymayan GERB, bugün meclis içinde tek başına muhalefet ve en yüksek oy oranını almış olmasına rağmen diğer tüm partiler tarafından dışlanmış bir durumda.
Uzun yıllar boyu asla bir araya gelmez denen tüm partilerin ortaklaşa hareket etmesiyle, yurt içinde tek başına muhalefette kalan GERB’in karşısında Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), [Etnik Türk] Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ve aşırı sağ Bulgar milliyetçisi ATAKA [Saldırı] partisi bulunuyor. Her ne olursa olsun birbirleriyle asla aynı masada bulunamaz denen HÖH ve ATAKA’nın bile birlikte hareket edebildiği ortam, aynı zamanda başka sorunları da beraberinde getiriyor.
GERB’in başlatmış olduğu sorgulamadan kalkınma adına tüm tarihsel izleri silerek yeni bir ‘plastik Bulgaristan’ yaratma idealinin karşısında her alandan geçmişine nostaljik hisler besleyen Bulgaristan yurttaşlarının tepkisini çekti ve bu hislerle herkes toplu bir şekilde harekete koyuldu. Komünist rejim zamanından kalma acıların silinmesi için başlatılan siyasi girişimler, hızla GERB öncesi dönemdeki tüm Bulgaristan tarihini yeniden yazma girişimlerine dönüşmüş ve BSP, HÖH ve ATAKA destekçilerinin tepkisini çekmişti.
Yerel ruhunu ve özünü kaybetmeden kalkınma planlarının yine de sağlanabileceği ortamda, GERB’in başlattığı ilerici girişimler de bugün tehlikeye düşmüş durumda. GERB lideri Borisov’un başbakanlığı zamanında şeffaflığa kavuşturulan Sicil Yasası KGB tarafından özel eğitime tabi tutulmuş kişilerin 1990 sonrası yüksek rütbeli görevler üstlenerek devlet içinde paralel yapılanmasını ifşa etmişti. Özellikle de Savunma Bakanlığı ve İstihbarat Kurumları içinde yoğunluklu bir varlık gösteren bu kişilerin ortaya çıkarılması ardından, tüm partiler içinde de hem üyeler hem milletvekilleri ve bakanların bazılarının bu yapılanmayla ilişkili olduğu görülmüştü.
Sicil Yasasındaki şeffaflaşmanın sağladıkları arasında en önemlisi tabii ki Bulgaristan siyasi yaşamının sivilleşmesi ve toplumun geneline yayılması olmuştu. Geçmişin getirdiklerinden tamamen vazgeçmek istemeyen kişilerin GERB’e olan tepkisinden faydalanan BSP ve ATAKA ise bugün birlikte hareket ederek bu şeffaflığın biraz daha örtülmesini, 20 yıldan uzun bir süre önce insanların aldıkları eğitimlerin bugünkü siyasi kariyerlerinde bir engel olmaması gerektiğini ve kişilerin bireysel gizliliğine saygı gösterilmesi gerekçeleriyle yeniden Sicil Yasasını eski etkinliğine kavuşturmak istiyor.
GERB’in yıllar içindeki dizginlenmeyen değişim girişimlerinin karşısında büyüyen tepkinin sisteme dair nostaljik hisler beslenmesine sebep olması acı bir durum, fakat sokaklarda dört aydan uzun süredir devam eden protestoların gösterdiği BSP önderliğindeki anti-GERB hükümetinin de bu uygulamasının toplumda kabul görmeyeceğini gösteriyor.
Gezi Parkı protestolarının hemen ardından Bulgaristan çapında başlayan ve meclis çevresinin işgaliyle dört aydır devam eden protestolara olan desteğin yüzde 51 olup ve muhtemel bir seçimlerde şu an var olan siyasi partilere verilecek oyların git gide düştüğü düşünülecek olursa halen geçmişe yönelik siyaset yapan partilerin başarı beklentileri oldukça düşük olmalı. (GÖ/HK)