Bilgi Üniversitesi öğrencileri 2002 yılında sevinçli bir haber aldı; Bülent Somay Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde tam zamanlı olarak çalışmaya başlamıştı. Lakin bu haber biz bilimkurgu ve fantastik kurgu seven okurlar için ise üzücü bir gelişmeydi.
J.R.R. Tolkien’in “Yüzükleri Efendisi”ni, Ursula K. Le Guin’in “Yerdeniz Büyücüsü”nü okumuştuk sayesinde. Robert A. Heinlein’den Philip K. Dick’e, Kurt Vonnegut’tan Poul Anderson’a bilimkurgunun güzel örneklerini de bir dizi halinde okumuştuk. Bu dizideki Ursula K. Le Guin’in “Mülksüzler”, “Dünyaya Orman Denir” ve “Balıkçıl Gözü” gibi bilimkurgu romanlarını da anmadan geçmeyeyim.
Kısacası Metis Yayınları’nda bilimkurgunun ve fantastik edebiyatın kilometre taşlarını yayınlıyordu; çok da özenli işler yapıyordu. İyi çeviriler, iyi editörlük, iyi kitap seçimleriyle; Metis’ten ne çıksa alıyor; cüzdanlarımız fakirlerken ruhlarımız zenginleşiyordu. Yalnız David Eddings’te bir an duraksamıştık. Eddings’in Belgariad dizisini seçmişti Bülent Somay; ancak kapaklarını bir yere koyamamıştık.
Belgariad'ın ilk baskısının kapakları. Büyütmek için tıklayın. |
Beş kitaplık bir seriydi. Kapaklardaki çizim Metis’in ve Bülent Somay’ın daha önce yaptığı işlere hiç benzemiyordu. Yerdeniz Büyücüsü’nün kapakları, iç sayfalardaki Deniz Bilgin’in o güzelim çizimlerinden sonra anlam verilemeyecek bir acemilikteydi çizimler. Kitabı görenler çocuk kitabı sanıyordu. Her ne olursa olsun Bülent Somay’ın eli değmişti, üstelik Türkçesi de ona aitti.
Sevin Okyay Radikal Kitap’ta Belgariad hakkında yazdığı makalesinde şöyle yazmıştı: “Bülent Somay'ın çevirisinin neredeyse Eddings orijinalinden daha iyi olduğunu iddia edebilirim”.
İngilizce’den Türkçe’ye çevirinin ustalarından biri Sevin Okyay böyle diyorsa, bu konu tartışmaya kapalıydı.
Sonuçta kötü kapaklarına rağmen almak gerekti. Aldım, okudum ve mutlu oldum. Yıl 1999’du.
Belgariad’ın “Kehanetin Oyuncağı”, “Büyücüler Kraliçesi”, “Sihirbazın Tuzağı”, “Efsuncunun Son Oyunu” ve “Büyülü Şato” adlı kitaplardan oluşan dizisi çok beklememize gerek kalmadan 2001’de tamamlanmıştı.
Kitap ödünç vermeyi sevmem ama David Eddings’i herkes okusun istedim. Ödünç verme serüvenim içinde seriyi kaybettim. Sorun değil, yeniden alırım dedim ama kitapçılara koyduysan bul. Beşli seriyi bir türlü tamamlayamadım
Yıllar sonra geçtiğimiz haftalarda bir sabah ofisteki masamda beni irice bir paket karşıladı. Heyecanla açtım. Belgariad, beşi birden. Üstelik şahane bir kapak tasarımıyla. Yeniden yayınlanacağını bir süre önce duymuştum ama elime alınca Garion’un büyüme macerasını tekrar okuyabilecek olmak bu karanlık günlerde bir nebze olsun gülümsetti beni.
Üstelik Bülent Somay Belgariad’ın yeniden basılması vesilesiyle İstiklal Caddesi’ndeki Mephisto Kitabevi’nde İthaki Yayınları’nın editörlerinden Yankı Enki ile bir söyleşisi vardı. Kaçırılacak gibi değildi. Önce yaklaşık iki saat süren söyleşiyi dinledim; ardından Bülent Somay ile kısa bir söyleşi yapma fırsatı buldum.
Çünkü Bülent Somay söyleşiye aslında yayıncılık işinden anlamadığını söyleyerek başladı. Şimdi yazının girişinde sarf ettiğim “Bülent Somay ne yayınlasa iyidir” mealindeki bölüm size anlamsız gelebilir. İşin aslı Bülent Somay söyleşiye büyük bir tevazu ile başladı.
Anlattığına göre Metis Yayınları’ndan ısrarla talep gelmese “Yüzüklerin Efendisi” ile çok daha geç zamanlarda buluşacaktık.
Metis Yayınları’nın 1980’lerin sonlarından itibaren “Yüzüklerin Efendisi”ni yayınlayalım” isteğini; “Çok zahmetli iş, çevirisi zorlu, kitaplar kalın, telifi yüksek, Türkiye’de çok tanınmıyor, fantazi okuyacak okur yok” gibi gerekçelerle birçok kez geri çevirdiğini söylüyor Bülent Somay.
“Bu işten anlamadığımın kanıtı. Israrlara dayanamayıp kolları sıvadık. Çevrildi yayınlandı; deliler gibi sattı?”
Bu noktada Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözünü anımsatıyor: “Kalabalık neyi sever, neyi sevmez; kimse bilemez”. Ve ekliyor “Hah işte bu sözdeki ‘kimse’ ben oluyorum”.
Ursula K. Le Guin’e getiriyor sözü ardından. “Mülksüzler”i politik tavrı nedeniyle yayınlamadan edemeyeceği bir kitap olarak işaret ediyor. Ama mesele “Yerdeniz Büyücüsü”ne gelince şöyle diyor:
“Mülksüzler bir bilimkurguydu. 1992’de yayınlandı. Madel Le Guin yayınlamaya başladık; hadi dedim, satmaz ama Yerdeniz’i de basalım. Yine yanıldım. O da çok sattı. Hala satıyor.”
Bu iki fantastik kurgu dizisinin başarısı yeni bir seri yayınlama fikrini doğurmuş. O sıralarda yeni okuyup beğendiği üç dizi var: İlki Robert Jordan’ın yeni başlayan “Zaman Çarkı” serisi, Tad Williams’ın “Memory, Sorrow, and Thorn” üçlemesi ve David Eddings’in “Balgariad”ı.
Belgariad’ı seçmiş. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor:
“Belgariad kahramanını çocukluğundan alıp büyümesini takip eden yani kişi gelişimini anlatan bir diziydi. Edebiyat eleştirisinde bildungsroman yani yetişme ya da büyüme romanı diyoruz. Üstelik güzel bir mizah anlayışı da var; eğlenceli. Madem Tolkien ve Ursula sattı, bu da satar dedim. Gördüğünüz gibi yine yanıldım. Üstelik bunu bir de kendim çevirmeye kalktım. Giriştim çeviriye, tamamı 1600 sayfadır. İki yıl sürdü. Kötü bir kapak seçimi de oldu. Yine benim yayıncılıktan anlamamama bağlı bir hatadır bu. Olmadı. Millet çocuk romanı filan zannetti. İlk üç cilt iki baskı yaptı ama dört ve beş ilk baskıda çakıldı. Ben yine çuvallamış oldum.”
Yıllar sonra yeniden yayınlanmasının nedeni ise Metis Yayınları’ndan Semih Sökmen’in Belgariad’ı çok sevmesi. “Birkaç yılda bir aklına gelirdi, Belgariad’ı basmak” diyor Somay.
“En sonunda karar vermiş. Yeni bir kapakla neyse ki…”
Bülent Somay “derya deniz insanlardan” biri. Sohbetimiz “Game of Thrones”tan Terry Pratchett’a, oradan fantastik rol yapma oyunlarına, Neil Gaiman’a uzandı.
Ardından yeniden David Eddings’e döndük.
Eddings, beş kitaplık Belgariad’ın devamını da yazmıştı: Malloryon. O da beş kitaptı. Metis bu seriyi de yayınlayıp, Garion’un çocukluktan başlayıp yetişkinliği ve yarıtanrılığa uzanan hikayesini tamamladı. Bu seri de yeniden yayınlanacak önümüzdeki günlerde.
Bülent Somay bir çoksatar yayınlamamıştı ama Eddings’i sevenler bir hayli çoktu artık. Altıkırkbeş Yayınları Eddings’in Elenium ve devamı olan Tamuli üçlemelerini yayınladı.
Bülent Somay, bu iki seriyi yayınlamama kararını daha sonradan çok isabetli bulduğunu söylüyor. Politik olarak sorunlu seriler olduğu kanısında:
“Elenium’un üçüncü cildinin yarısı politika üzerinedir. Demokrasinin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatır. Biri gelsin el koysun duruma, fikri vardır.”
Bu yorumun ardından siyasete ve dönemin sosyolojisine geldik; sohbet biterken ABD seçimlerini konuşuyorduk…
Sözün özü, olabiliyorsanız Bülent Somay’ın öğrencisi olun. Yok, öğrencisi olacak çağı geçtiyseniz nerde söyleşisi varsa izleyin. Elinin değdiği kitapları da ne yapıp okuyun derim; vardır bir güzelliği…
Yazıyı Bülent Somay’ın sohbetin bir yerinde sıradan bir şeymiş gibi söyleyiverdiği fantastik kurgu tanımıyla bitireyim. Yıllardır okuduğum türü bu kadar net anlatan bir cümleyi aktarmasam olmazdı: “Fantazi inanmama duygunu askıya asıp gel der; bir oyun oynayalım ve git”.
David Eddings hakkındaAmerikalı fantastik kurgu yazarı. 1931 doğdu. 2009’da hayatını kaybetti. Kitaplarının çoğunu eşi Leigh Eddings ile yazdı. Son dönem kitapları iki imzalı yayınlandı. İlk dönem normal kurgu romanlar yazdı. Asıl başarısını fantastik kurguda gösterdi ve öyle tanındı. Fantastik kurgunun epik fantazi olarak adlandırılan alanında Belgariad (1982–84), Malloreon (1987–91), Elenium (1989–91), Tamuli (1992–94) ve The Dreamers (2003–06) gibi diziler yazdı. |