Cumartesi Anneleri Galatasaray’daki 437'nci buluşmalarında dokuz yıl önce, 24 yaşında kaybedilen üniversite öğrencisi Tolga Baykal Ceylan’ı andı. Alman anti-faşist gençler de destek için eylemdeydiler.
Tolga Baykal Ceylan 7 Ağustos 2004 tarihinde tatil amacıyla İğneada’ya gitti. Annesiyle 10 Ağustos tarihine kadar telefonla haberleşti ancak o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı.
2004 yılında Demirköy Savcılığı’nda başlatılan soruşturma 2006 yılında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek kapatıldı. 2007 yılında ise hiçbir yasal evraka dayanmadan Ceylan’ın Kimlik Paylaşım Sistemindeki adresi Sofya-Bulgaristan olarak güncellendi.
“Tolga’nın kaybedilişi diğerlerinden bağımsız değil
Tolga Baykal’ın annesi Kadriye Ceylan, “Kayıp insanların yakınları hep geçmişte yaşıyor; bozuk bir plak gibi doğumu ve kaybedilişi arasında gidip geliyoruz, bugünümüz ve yarınımız yok. İnsanların gelecek yaşamlarının yüzünü geçmişe çevirmeye kimin hakkı var? Hangi güç verir bu hakkı? Tanrılar mı, adalet mi, insanlık mı?” diye soruyor.
Dönemin yeni bir dönem olmadığını yaklaşık iki aydır devam eden Gezi Parkı direnişine tanıklık ederek gördük. Gezi Parkı direnişinde öldürülenler Tolga’nın katledilişinden, bütün insanların kaybedilişinden bağımsız değil, hepsi aynı sistemin kurbanları.
Ceylan oğlunu, insanı birey olarak yok sayan çürümüş sisteme karşı yalnız bir muhalif ve çoğunluğa göre farklı bir öteki olarak niteliyor, üstelik kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almak zorunda olan devletin de ötekisi.
Oğlunun hayalinin bilim adamı olmak olduğunu belirten Ceylan, “bu sistem onu katletmeseydi belki de bugün Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı bir bilim adamı olacaktı. Ancak bir fakirin bilim adamı olmasına izin vermediler” dedi.
Oğlunun öldürüleceğini düşündüğü için yurt dışına çıkmak istediğini ancak maddi yetersizlikler ve şeker hastalığı nedeniyle gidemediğini belirten Ceylan, “İş ve tatil vaatleriyle kandırılıp İğneada’ya götürülene kadar oğlunun her gün siviller tarafından takip edildiğini, bir kaçağı aradıkları gerekçesiyle kapılarında bekleyen polis arabalarının oğlu gittikten sonra hiç gelmediklerini belirtti.
“Derdimiz zenginleşme değil, evlatlarımız”
Ceylan’ın AİHM’de açtığı davada hükümet “sebepsiz zenginleşme” savıyla davanın reddedilmesini talep etti. Ceylan soruyor: “Kaybedilen canlar için tazminat ödemeyi sebepsiz zenginleşme saydınız, utanmadınız mı? Bizim derdimizin zenginleşme değil evlatlarımız olduğunu, size dur demek olduğunu hala anlamadınız mı?
Tuncel’in hükümetten talepleri
Bir barış süreci olacaksa önce kayıp ailelerine hesap verilmesi gerektiğini belirten Sebahat Tuncel hükümetten Uluslararası Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalamasını ve Hakikat, Adalet ve Yüzleşme Komisyonu’nu kurmasını talep etti.
Ergenekon gerçek bir derin devlet yargılaması değil
Konuşan diğer kayıp yakınları Şerif Taşkaya ve Ali Ocak, Ergenekon davasında verilen cezaların kayıplarla alakalı olmadığını, başbakana karşı darbe suçlamasıyla açılan göstermelik bir dava olduğunu, kayıplarının kemikleri bulunmadan barış sürecinin gelişemeyeceğini belirttiler.
İnsan Hakları Derneği’nin basın metnini okuyan Ümit Efe, ailelerin “bu davada yakınlarımızı kaybeden kişiler de yargılanıyor” diyerek yapılan müdahillik başvurularının reddedildiğini, bu davanın gerçek bir derin devlet yargılaması olmadığını belirtti. Sanıkların yalnızca hükümete karşı suç işleme girişiminden yargılanarak ceza almaları, yurttaşa karşı işledikleri suçları meşrulaştırma girişimidir, hukuk askıdadır diye konuştu.
Kayıplarının kemikleri bulunup, gerçek failler yargılanana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirten Cumartesi Anneleri bir sonraki hafta buluşmak üzere meydandan ayrıldı. (FK/HK)