Türkiye'de 2002 yılı resmi kayıtlarına göre 9 milyona yakın engelli bulunuyor. Her yıl doğan 1 milyon 300 bin bebeğin de yüzde 10'u çeşitli sınıflarda engelli ve farklı gelişim gösteriyor. Engellilikle ilgili konular anne-baba-kardeş-eş ve çocukları ile yaklaşık 40 milyon kişiyi doğrudan ilgilendiriyor.
2004 ve 2005 yılında çıkarılan 5216 ve 5393 sayılı Belediyeler Kanunu ile 5378 sayılı engellilerle ilgili kanunların hayata geçirilmesi ve gerekli düzenlemeler için uygulayıcı kurumlara 7 yıl süre verildi.
Bu süre 07 Temmuz 2012'de dolmuştu. 1 + 2 yıl daha aşamalı olarak süre uzatıldı. Sürenin sonunda gereken düzenlemeleri yapmayan kurum ve kişiler hakkında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı cezalar kesmeye başlayacak. Engellilerin dava açma hakları başlayacak.
Muhalefet partileri ile birlikte kanunu çıkaran Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin belediyeleri ve kurumları dahi gerekli düzenlemeleri uygulamıyor. Engelsiz evrensel şehirler için kanunlar var olmasına rağmen belediyeler geçen 8 yıllık sürede gereken düzenlemeleri yapmadı. Görevlerini yapmadıkları için de suç işliyorlar. Bu süreç içinde yaptıkları yeni uygulamalar da yanlış ve engellemelerle dolu.
Eğitim, iş hayatı ve sosyal hayata katılım konusundaki en büyük engel mimari çevredir. Engelliler hayata katılabilmek için öncelikle sokağa çıkabilmeli. Evde hapis kalmak zorunda bırakılan engellilerin en temel haklarına belediyeler engel oluyor.
Görevini yapmayan belediyelere engelliler olarak haklarımızı almak için 8 Temmuz 2013'te davalar açmaya başlayacağız. Davalarımızda maddi ve manevi tazminat dışında karşılaştığımız ayrımcılık nedeniyle Anayasa'nın 10. maddesi dayanaklı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 122. maddesine göre de hukuki yollara başvuracağız.
Kanunları ve düzenlemeleri uygulamamakta ısrar eden veya yasal standartlar doğrultusunda gereğini yapmayan belediyeleri ve yetkililerini deşifre edeceğiz.
Yaşam hakkımızı engelleyen zihniyet değişmeli. Engellilerin ajitasyonuna yönelik popülist yardımlar ve aktiviteler yaparak suçlarını gizleme yöntemine gidiyorlar. Bu zihniyet değişmeli.
Okullar, resmi binalar, konutlar, caddeler, kafeler, pastaneler, lokantalar, oteller, mağazalar mimari ve fiziki engellerle yapıldığı için engelliler yaşam hakkı olan bireyler olarak buralara girememektedirler. Türkiye' de engelsiz mimariye göre yapılmış engellilerin ve yaşlıların da rahatça girebileceği tek bir mekan, tek bir otel yok.
Göstermelik olarak yardım kampanyalarında yer alıp hayatın içinde engellilerin konutlarındaki düzenlemelere, sosyal hayatın içinde yer almalarına, otobüslerle seyahat etmelerine, çocukları ile bir arada eğitim almalarına karşı çıkan vatandaşların zihniyeti değişmeli.
Konutlarda engellilerin ve yaşlıların yaşayacağını düşünmeden binaları yapan müteahhitlerin zihniyeti değişmeli. TOKİ başta olmak üzere konutlarda engelliler asansöre ulaşabilmek için 8-10 basamak aşağı inip yukarı çıkmak zorunda kalıyor. Bu uygulamalara son verilmeli.
Vakıf ve Dernek yöneticileri, makamlarını kişisel menfaatleri için işgal etmeyi bırakmalılar. Çünkü Belediyelerden ve kurumlardan ödenek ve destek alan bu kurumlar düzenlemeleri yapmayan belediye ve kurumlara da söz söyleme hakları olmadığını düşünüyor.
Kanunlar var olduğu halde hiçbir alanda uygulanmıyorsa sorumlu sadece duyarsız kişiler değil, uygulamayan yerel yöneticiler, ilgili kurum yetkilileri ve uygulanması için talep ve denetim gücünü, seçmen gücünü kullanmayan sivil toplum örgütleri, aileler ve engellilerdir. (AK/NV)
* Adem Kuyumcu, Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği Başkanı