Doğu Karadeniz'in en güzel ilçelerinden biridir Sürmene. Dünyada Kafkas sediri ağaç türünün denizde sıfıra indiği tek yer Çamburnu, Sürmene'dedir. Bu bile ne kadar müstesna bir yer olduğunun ispatıdır. Sürmene Lisesi de bunun farkına varmış olacak ki, yaşadıkları bu güzide memleketin ekmeğini denizden kazanan halkının çocukları olarak, ismini Tekne koydukları kültür-sanat dergisiyle bambaşka bir yaşamın kapılarını aralamaya çabalıyorlar. Bugün tekne yapımı Çamburnu ve Yeniay beldelerindeki küçük çaptaki tersanelerde hâlâ sürüyor ve yöre ekonomisi için son derece önemli bir yere sahip. Burada büyük bir tersane kurulması da gündem de. Bunlar da dergiye neden Tekne ismi koyulduğunu gösteriyor. Bir de gazetecilikteki bir kuralı çağrıştırdığından olsa gerek: 5N 1K. Onların ki de "tek N". Sonra tekne imgesi de çok güçlü. Aynı zamanda "techne" Yunanca "sanat, beceri, zanaat" demek. Sanırım, 'neden Tekne' sorusunun karşılığı açıklığa kavuşuyor.
Beklenmedik ilgi
Trabzonlu Şair Yaşar Miraç Tekne'ye dair, "Bir lise için fazla lüks" demiş. Karikatürist Tan Oral ise Tekne okumadan rahat edemiyormuş. Kimi yerlerden, dergiyi nasıl çıkardıklarını merak edip konferans isteyenler olmuş. Kim yerlerde de derginin mizanpajını taklit edenler. Belli ki Tekne ilgi görmüş, görmeye de devam etmeli.
2004'ün son ayında ilk sayısını çıkararak yayın dünyasına merhaba diyen Tekne kültür-sanat dergisi, Sürmene Lisesi'nin üç ayda bir yayınladığı yöre kültürünü, tarihini, folklorunu, coğrafyasını kendine özgü bir üslupla inceleyip sayfalarında yer verirken, yayın kurulunda yer alan öğrencilere de bir okul görevi görüyor adeta. Yayın yönetmenliğini lisenin resim öğretmeni ve aynı zamanda karikatürist Hakan Sümer'in yaptığı Tekne'nin yayın kurulu da okulun eski öğrencilerinden Elif Yılmaz, Gamze İlaslan, Hacer Kol ve Selami Öksüz'den oluşuyor. Eski öğrencilerin yanı sıra okulun edebiyat öğretmeni Yasemin Uzun, okulun tarih öğretmeni Metin Hamzaçebi ve Balıklı Mahallesi Muhtarı Rıfat Karabacak da ekibin diğer önemli isimleri. Ali Aydın'ın halkla ilişkiler görevini üstlendiği derginin sahibi ise Sürmene Lisesi Müdürlüğü adına Osman Nuri Alioğlu. Tekne'nin, örneklerini sıkça gördüğümüz diğer okul dergilerinden oldukça farklı yayın anlayışı ve görselliği dikkat çekici. Bu anlamda bir okul dergisinden ziyade, ciddi ve kalıcı bir kültür-sanat dergisi mahiyetinde. Geçmiş sayılara bakarak, işlediği belgesel konular, fotoğraflar ile önemli bir arşiv haline geldiğini ve yöre kültürü ile ilgilenenler için şimdiden bir kaynak doküman olduğunu söylemek mümkün.
Derginin özgün yanlarından biri de sayfa tasarımı ve görselliği. Doyurucu bir estetiğe sahip sayfalarını karıştırdığınızda, her bir sayfaya verilen emek hissediliyor. Derginin sayfa tasarımının ve fotoğrafların da Hakan Sümer'in elinden çıktığını hatırlatalım.
Tekne, işlediği yöresel konuların yanı sıra deneme, öykü, şiir ve karikatüre de yer veriyor. Bunların yanında Hilmi Yavuz, Volkan Konak, Sunay Akın ve son sayılarından birinde yer alan yönetmen Fatih Akın gibi önemli isimlerle yapılan söyleşiler de sayfalarında yer alıyor.
"Doğal" dağıtım
Anadolu'nun birçok ilinde bir sürü yayın hazırlanıyor, ancak ne kadarı Tekne kadar nitelikli, tartışılır. Bu nedenle Sürmene bıçağı gibi keskin konuları ve özellikle edebiyat sevenlerin es geçmemesi gereken yazılarıyla Tekne, ileride çok önemli bir yerde duracak. Tekne, 1500 adet basılıyor ve yarısı il dışındaki okurlara postalanıyor. Bazı okurlar da Sürmene'de böyle bir derginin çıktığından arkadaşını haberdar etmek için, kendisine gelen dergiyi arkadaşına postalıyor. Böylelikle kendiliğinden bir okur profili oluşuyor ve zaten yayın nitelikli olduğu için insanların ilgisi daha da katlanıyor. Buradan da ilginç öyküler çıkıyor haliyle. Yayın Yönetmeni Sümer, bu durumu "Mesela bir okurumuz cezaevinde yatan bir mahkûma gönderiyormuş dergiyi, dergi sayfa sayfa parçalara bölünüp koğuşlara dağıtılıyor ve her sayfa koğuş koğuş dolaştığından tüm dergi okunmuş oluyor. Ya da huzurevine yerleşmiş önemli bir tarihçi olan Orhan Koloğlu'nun bize anlattığı gibi; dergiyi diğer huzurevi sakinleri de ilgiyle okuyormuş. Ya da İstanbullu yaşlı bir kadın; o da dergiyi postaladığımız okurumuzun dükkânına sık sık uğrayıp, yeni sayımızın gelip gelmediğini soruyormuş. Tekne, insanlar üzerinde ilginç bir etki yapıyor. Mesela İstanbul'un bir ilçesindeki Milli Eğitim Müdürü dergiyi görünce okulu arıyor, dergiden söz ederken ağlamaya başladığından telefonu kapatmak zorunda kalıyor. Tekne'de yer verdiğimiz konular okurlarımızı derinden etkiliyor. Gurbette yaşayan bir aile, büyüyünce çocuklarına okutmak üzere Tekne sayılarını sakladıklarını yazmıştı bize. Ait olduğu toprakları bu dergiyle tanımasını istiyorlar" sözleriyle örnekliyor.
Reklamsız dergiye destek gerek
Günümüz medyasında sermaye destekli birçok yayın reklam almadan hayati fonksiyonlarını yitirirken, ötelerde bir avuç gönüllünün çıkardığı dergideki hakkaniyet de insanı umutlandırıyor. Tekne hiç reklam almadan yoluna devam ediyor, üstelik yazı yazan öğrencilerine de telif ödemeyi başarıyor. Bunda dergiye sahip çıkan okurlarının payı büyük elbette. Sürmene'nin küçük bir yer olması konu sıkıntısı çekileceğini düşündürse de kazın ayağı hiç öyle değil. Çünkü bir konu ele alınırken başka bir detay yakalanıyor. Keza Sürmene'nin M.S. 100'lü yıllarda adının Hyssus ve Roma İmparatorluğu'nun önemli bir askeri garnizonu olduğunu Tekne sayesinde öğrenmiş oluyoruz. Haliyle, tarihi bu kadar eskiye dayanan köklü bir kültürde de konu sıkıntısı çekilmiyor.
Tekne dergisinin web sitesinde (www.teknedergi.com) çok yakında 18. sayının çıkacağı duyuruluyor. Bu derginin yaşaması için desteğe ihtiyaç var, o nedenle bilhassa Trabzonlular'ın, ama her şeyden önce bir avuç öğrencinin bu çabasını görmek isteyenlerin desteğini esirgememesi şart. Tekne yazarı öğrencilerden biri, "Henüz Tek N'deyiz. Yani önümüzde daha dört tane daha N var, yol almamız gereken" diyor. Evet, belki kat edecek mesafe fazla ama bu haliyle ve bu zamana kadar yapılanlarla bile Tekne içten bir teşekkürü hak ediyor. (UB/YY)