36 Avrupa ülkesinde 85 sendikada 60 milyon işçiyi temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) 14 Kasım 2012'yi "Avrupa Eylem ve Dayanışma Günü" olarak ilan etti.
Avrupa Birliği tarihinin en büyük protesto eylemlerinden biri düzenlendi. İşçiler, ekonomik krizin ardından uygulanmaya başlayan kemer sıkma politikalarına karşı sosyal haklar ve istihdam talebiyle sokakları zapt etti.
Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Malta ve Litvanya'da grev, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Almanya'da büyük mitingler vardı. Genel grev, grev, iş yavaşlatma, miting, yürüyüş, yol kesme, konser, oturma eylemi, blokaj, bildiri dağıtma... Sendikaların eylem hazinesinde ne varsa hepsi gerçekleşti. Günün sonunda görüldü; işçi sınıfının muhtaç olduğu kudret üretimden gelen gücünde mevcuttur.
Krize karşı kemer sıkma
Küresel ekonomik krize karşı dünyayı yöneten "akil" insanların aklına gelen tek yöntem kemer sıkma uygulamalarıydı. Ücretleri düşürmek, eğitim ve sağlıkta sosyal harcamaları azaltmak, emeklilik yaşını yükseltmek ve gençleri işsizliğe veya kötü işlere mahkum etmek... Zenginlerin rahatı bozulmasın diye krizin bedelini yoksullar ödetmek, mülk sahiplerin huzuru için çalışanlara savaş ilan etmek...
Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası'ndan (ECB) oluşan Troyka'nın kemer sıkma politikaları Avrupa'da milyonlarca kişiyi yoksulluğa sürükledi. ETUC'a göre kemer sıkma politikaları Avrupa ekonomisinin içinde bulunduğu bunalıma bir çözüm sağlamadığı gibi durumu daha da kötüleştiriyor. Alınan önlemler yurttaşlar arasında eşitsizliğe yol açarken halkları güvensizliğe sürüklüyor ve temel sosyal haklar yok oluyor.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreteri Sharan Burrow'a göre; "Avrupa'da işçi haklarına yönelik saldırıların ve kemer sıkma örneklerinin bütün Dünya'da refahı ve sosyal uyumu tehdit ediyor. Yunanistan ve İspanya'da gençlerin yarısından fazlasını, İtalya ve Portekiz'de üçte birini işsizliğe sürükleyen "kemer sıkma ekonomisi" Avrupa'nın yüzkarasıdır. Durum beterin beteridir. Bu politikanın mimarları ekonomik büyümeyi nasıl yeniden sağlayacaklarını bilmiyorlar ve sadece finans piyasalarını mutlu etmeye odaklanmış durumdalar, programın sosyal sonuçlarını hiç düşünmüyorlar."
Kemer sıkmaya karşı grev
Bütün bu uygulamalar Avrupa'da sendikaların, siyasi örgütlerin ve toplumsal hareketlerin tepkileriyle karşılandı. Grevler peşi sıra geldi. Örgütlü, örgütsüz güçler kah sokaklarda yürüdü, kah meydanlarda oturdu. Yunanistan'da grev günlük bir olay haline geldi. İspanya'da gençler meydanlarda polisle çatışarak sabahladı. Hükümetler devrildi, meclisler basıldı.
Sendikalar ve emekten yana siyasi güçler, simgesel uyarı eylemlerinin yetersiz kaldığını hayatın akışını etkileyen yaygın ve güçlü eylemlerin gerektiğini tartışmaya çok uzun süre önce başladı. "Avrupa Grevi" fikri uzun uzun konuşuldu. Madem Avrupa'yı şekillendiren ortak bir sorun ve ortak bir program var işçilerin de ortak bir tavrı olmalıydı. İspanya, Portekiz ve Yunanistan'daki emek ve demokrasi güçleri ısrar etti. Avrupa Sendikal İşkolu Federasyonları konuyu yüksek sesle tartıştı.
Kolay değildi ama imkânsız olmadığı da görüldü. Güney Avrupa'daki sendikalar genel grev konusunda yeterince deneyim elde etti. Genç işsizlerden maaşlarını alamayan emeklilere, kadın hareketlerinden göçmen örgütlerine çok sayıda farklı kesim birlikte hareket etmeyi öğrendi. ETUC, Eylül 2010, Haziran 2011 ve Şubat 2012'de düzenlediği "Avrupa Eylem Günleri" sayesinde ortak taleplerle, aynı anda, farklı ülkelerde eylemler gerçekleştirdi. Yine de Konfederasyon bir "Avrupa Grevi" çağrısı yapmaktan kaçınarak sadece "Avrupa Eylem ve Dayanışma Günü" ismini kullandı. Ancak beklenenin çok üstünde bir katılım oldu ve herkes 14 Kasım'dan "Avrupa Grev Günü" olarak bahsetti.
Avrupa grevi
ETUC üyelerini, "Kemer Sıkma Politikalarına Hayır: Avrupa'da İstihdam ve Dayanışma" sloganıyla "İstihdam ve Sosyal Adalet" talebiyle eylemler düzenlemeye davet etti. Portekiz, İspanya, Fransa İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, Malta ve Litvanya'da grevler düzenlendi. İngiltere, İrlanda, Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Bulgaristan, Macaristan, Avusturya ve Türkiye gibi çok sayıda ülkede destek eylemleri düzenlendi. Avrupa dışında ABD, Kanada, Brezilya, Güney Kore, Filipinler, Japonya ve Avustralya'dan destek haberleri geldi.
Güney Avrupa'da hayat tamamen dururken, diğer ülkelerdeki dayanışma eylemleri de üretimi ve hizmetleri önemli ölçüde engelledi. Yaralananlar ve gözaltına alınanlar oldu. Grev kapsamında olmamasına rağmen Londra ve Brüksel arasındaki tren seferleri durdu, uçak seferleri aksadı. Uzun süredir hükümet eliyle "Tembel Yunanlar"a karşı kışkırtılan 'Almanya İşçi Sınıfı' "Hepimiz Yunanız" başlıklı bildiriler dağıttı. Atina'da göstericiler Portekiz ve İspanya bayrakları taşıdı. İspanya, İtalya ve Portekiz'in tamamı gün boyu mitinglere sahne oldu. Fransa'da eylemsiz şehir yoktu. Hollanda'da sosyal hareketler ön saflardaydı. Göçmen işçiler çalıştıkları ülkelerde eylemlere katıldılar. İskandinav ülkelerinde paneller ve elçilik ziyaretleri düzenlendi. AB üyesi olmayan İsviçre'de işçiler grevci ülkelerin konsoloslukları önünde oturma eylemi yaptı. Türkiye'de DİSK/Nakliyat-İş Sendikası iş bıraktı. DİSK Ankara, İstanbul ve İzmir'de kitlesel gösteriler düzenledi. Euronews'ün anketine göre greve yüzde 64'lük bir halk desteği vardı.
ETUC Genel Sekreteri Bernadette Segol yaptığı değerlendirmede "Avrupalı liderlerin, kemer sıkma önlemlerinin acımasızlığına karşı yapılan, 14 Kasım Avrupa Sendikal Eylem Günü'nün büyüklüğünü tanımak zorunda olduğunu ve zaten başlı başına bir hata olan bu yöntemlerinin artık uygulanamaz hale geldiğini" belirtti. ILO'nun yayınladığı son rapora atıfta bulunan Segol "kemer sıkmanın temel hakların çiğnenmesine yol açtığını ve Avrupa'nın acilen rota değiştirmesi gerektiğini" söyledi. Avrupa sendikaları "Bankalara Değil Halka Yardım Edin" sloganını 20'den fazla dilde haykırdı.
Eylemlerin hedefindeki isimlerden Angela Merkel akşam saatlerinde eylemleri değerlendiren bir basın toplantısı yaptı ve "göstericilerin endişelerini dikkate alacaklarını" ifade etti. "Daha fazla istihdam yaratılması için bir program hazırlanması gerektiğini ve bunun için sendikalarla görüşüleceğini" söyledi. Avrupa Komisyonu Başkanı Manuel Barroso da Aralık ayında ETUC'u ziyaret edecek.
Grevler devam edecek
ETUC belki de planlarının ve iradesinin ötesinde ilk defa bu kadar büyük çapta bir eyleme vesile oldu. Gelecekte ekonomi ve siyaset kitaplarında yer alacak bir gün yaşandı. 14 Kasım işçilerin uluslararası eylem kapasitesini göstermiş oldu. Ayrıca örgütsüz işçilerin ve işçiler dışındaki toplumsal kesimlerin 14 Kasım'a verdiği destek sendikaların yalnız olmadığını gösterdi.
14 Kasım 2012 Güney Avrupa Grevi ve Dayanışma Eylemleri bir ilham kaynağı olacak. Hükümetler geri adım atmazsa benzer eylemler devam edecek. Sırada nakliyat ve kamu hizmetleri sendikalarının işkolu düzeyindeki grev planları var. Nakliyat sendikaları bütün Avrupa'da aynı gün greve giderse, kıta içinde uçaklar, trenler ve gemiler çalışmayacak. Ürünler, hammaddeler ve insanlar taşınmayacak. Kamu hizmetleri işkolunda bir Avrupa grevi ise çöplerin toplanmaması, suların akmaması veya devlet dairelerinde resmi işlemlerin sekteye uğraması anlamına geliyor.
Kemer sıkma politikaları eşitsizliği, eşitsizlikse ülke içinde ve ülkeler arasında ayrımcılığı ve düşmanlığı körükledi. Şirketler ve bankalar Avrupa'yı birleştiremedi ama işçilerin grev çağrısı birleştirdi. Ne Avrupa Komisyonu'nun ne de Avrupa Parlamentosu'nun hiç bir faaliyeti bu kadar geniş bir yurttaş desteğiyle karşılanmamıştı. Böylece Avrupa işçileri Nobel Dayanışma Ödülü'ne hak kazandılar.
İşçilerin ve müttefiklerinin insanca bir yaşam için mücadelesi devam edecek. Talepler listesi uzun... Bankaların denetlenmesi, servet vergisi, herkese eğitim, sağlık ve barınma hakkı, insan onurunu yakışan ücretler, eşit işe eşit ücret, onurlu bir emeklilik, gençlere istihdam... (KE/HK)