Şanlıurfa'nın sıcağı, hamam sıcağına benzemez, fırın sıcağı gibidir. Bu sıcağı dilekçeler ile anlatamayan tutuklu ve hükümlülerin seslerini duyurabilmek için yatakları yakmayı seçmeleri çok ciddi bir mesaj.
Şimdi kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Bu isyan sadece devlete değil, bütün topluma yöneliktir, çünkü onların bu koşullarda olması elbette başta devletin, ama asıl olarak hepimizin sorumluluğudur. Kısaca, şu gerçeği bir yerlere yazalım: Ceza infaz kurumlarındakilerin isyanı hepimize.
Eğer, 2005 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu değişirken, bu kanun tutuklamaların artmasına neden olacak diyenlere kulak verip, devlet yetkililerine, var mı planınız, diye sorsaydık ve somut, ölçülebilir bir plan talep etseydik, o olmadan olmaz deseydik, o zaman bugün bu konu devletin asli yükümlülüklerinden demekle yetinebilirdik.
Her gün bir başka kurumda bir başka sorun gündeme geldiğinde, "çocuklar başka kuruma nakledildi, infaz ve koruma memurları hakkında soruşturma açıldı" savunmaları ile yetinmeyip; burada bunu yaptınız ama ya diğerlerinde durum nedir diye Şanlıurfa Barosu'nun yaptığı gibi sorsaydık ve unutup gitmeyip takip etseydik, o zaman bugün bir kenara çekip devlet yetkililerine, hadi hesabı siz verin, diyebilirdik.
Bağımsız izleme kurullarının sorumluluğu ne olacak mesela? Her ilde bir tane kurul var. Görmediler mi, gördüler de söylemediler mi, söylediler de dinletemediler mi? O zaman ne yaptılar?
Peki onlar böyle de, biz bağımsız izleme kurullarının Paris İlkeleri'ne uygun biçimde topluma açıklama yapma yetkisini talep ettik mi? Biz kendi kendini yönetme yetisine sahip bir toplumuz, "bilelim bize hizmet sunan kurumlardaki durumu" dedik mi?
Bitmedi; avukatlara ne diyeceğiz? Tutuklu müvekkili olan kaç avukat cezaevinin bu koşullarını dava konusu yaptı? Barolar, bu olaylar sonrasında dönüp meslektaşlarına soracak mı, ne yaptınız diye?
Bu kurumlarda yaşanan olayların arkaplanında yatan toplumsal sorumluluğu görmeden soruna çözüm bulamayız.
Ne olacak? Yetkililer şimdiden olacakları gösteriyor: Sorumluları tespit etmek üzere soruşturma başlatıldı, yangını çıkaranlar bulunacak. Sonuçta, birkaç memur hakkında görevi ihmal soruşturması yapılacak, asıl olarak hayatta kalan yaralı tutuklu ve hükümlüler "isyan" suçlaması ile yargılanıp ağır cezalar alacak. Sorun çözülecek mi?
İsteniyor ki sorumluluğu olan yetkililer belirlensin ve istifa etsinler. Bu sorunu çözecek mi? Evet, biraz daha yol alınmış olur ama bu da sorunu çözmeyecek.
Sorunu ne çözer? Yaşananlardan ders çıkarmak. Bu kadar vahim bir olayı birkaç kişinin cezalandırılması, hatta istifası ile geçiştirmeyi reddetmek. Gerçek bir reformu acilen talep etmek. Plansız, programsız yasa veya uygulama değişikliklerine kuşku ile bakmak. Ülkenin bütün ceza infaz kurumlarında yapılacak iyileştirmelerin kalem kalem açıklanmasını, tarih tarih taahhüt edilmesini talep etmek.
Bağımsız izleme kurullarından sivil toplum kuruluşlarına ve meslek örgütlerine kadar herkesin oturup bu sonuca ilişkin sorumluluklarını hesap etmesi gerekir.
Bu topyekun bir sorumluluk, kolay değil bu sorumluluktan kurtulmak. (SA/BA/YY)