8 Haziran sabahı rüzgar AKP’nin Tayyip Erdoğan’ın egemenliğinden kurtulamayan baskıcı yönetimi altüst etmek isteyenlerden yana esmeye başladı. Cumhurbaşkanı ortalıktan kayboldu. HDP barajı geçti. Hatta rahat, rahat geçti. Birçok il ve ilçede oylarını ikiye, üçe hatta yüz küsurlu oranlarda katladı. Bu başarıyı sandıktan sandığa, ilçeden şehirlere artan bir oran izledi.
Bunun yanında AKP hiç bir şehirde oyunu arttıramadı, düşüşe geçti ve 13 yıllık tek başına iktidar olma özelliğini kaybetti. Saltanat duraklamadan, düşüşe geçerken seçimin bariz kazananı HDP oldu.
Seçimin sonuçları büyük bir sevinç yarattı fakat bu kesinlikle ‘buruk bir mutluluktu’. Çünkü bu seçimi diğer seçimlerden ayıran en büyük nedenlerden biri de HDP’ye yapılan ‘provokasyonlardı’.
HDP’nin seçime parti olarak girme kararı alındıktan ve başarılı, kapsayıcı bir çalışmaya başlanmasının ardından bir dizi provokasyonlar silsilesi gerçekleşti. Seçim özelinde12 Nisan’da Ağrı’da başlayan ve Diyarbakır’a uzanan süreçte arkadaşlarımızı kaybederken, barış iradesinin ne kadar güçlü olduğuna bir kez daha tanık olduk.
Bu nasıl bir katliam?
İki sene önce Gezi’nin ortasına bir bomba konulduğunu düşünün. Çocukların, bebeklerin ve demokratik bir hak olarak eylem-miting-piknik yapan bir insan topluluğunun arasına konulan bombaları düşleyin. Diyarbakır’da gerçekleşen olay buydu. Sivil bir kitlenin arasında bombalar patladı. Kasıtlı olarak öldürülmek istendiler. Elleri kolları kopan insanların üzerine gaz sıkıldı. Üç kişi öldü. Yüzlerce yaralı vardı. İnsanlar can haliyle koşarken polis de bir yandan gaz bombaları ile saldırdı.
Diyarbakır aslında bu döngünün son ayağıydı. Roboski’de katledilen katırlardan sonra 11 Nisan’da Türkiye tarihinde akıl almaz bir olay gerçekleşti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Diyadin’deki bahar şenliği kapsamında düzenlenen fidan dikme etkinliğine “halkın seçim öncesi HDP’ye oy vermeye yönlendirildiği” iddiasıyla müdahale etti. Dört askerin yaralandığı olayda, sivil halk çatışmayı engellemek istedi ve canlı kalkan olan DBP Diyadin İlçe eski Eş Başkanı Cezmi Budak yaşamını yitirdi.
Bu süreçte başta Erdoğan ve diğer partililer HDP’yi hedef gösterdi.
18 Mayıs’ta Adana ve Mersin'de HDP İl Başkanlıklarının bulunduğu binalarda patlamalar meydana geldi. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, yaptığı değerlendirme toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, "Bu saldırıyı aydınlatmak için özel birim kuruldu. Her bakımdan inceliyoruz" açıklaması yaptı. Fakat kimse yargılanmadı, tutuklanmadı, sorgulanmadı.
Erdoğan ve diğer partililer HDP’yi hedef göstermeye devam etti.
3 Haziran’da Bingöl'ün Karlıova ilçesinde, Şoför HDP seçim aracının şoförü Hamdullah Öğe’nin cansız bedeni silah ile taranan seçim arabasında 50 metre kadar uzaklıktaki bir taş yığınının içerisinde bulundu. Öğe'nin çenesinde ve kolunda kırıklar vardı, boyun kısmı başta olmak üzere vücudunun farklı yerlerine onlarca kurşun isabet etmişti. Failleri bulunamadı.
4 Haziran’da Erzurum‘da HDP seçim aracının şoförü Aydın Taşkesen dövülerek araç içinde ateşe verildi. Taşkesen, zorlu bir yaşam mücadelesi verirken İçişleri bakanı Sebahattin Öztürk, "Çok şükür önemi bir olay olmadı" dedi.
Sonrası Diyarbakır.
Genelkurmay’ın teşekkürü
Yalçın Akdoğan bugün yaptığı açıklamada savaş diliyle "HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar" demiş. Barış adına gerçekleşen en somut örnek Ağrı değil miydi? Ağrı barışın nasıl aşağıdan inşa edilebileceğinin kanıtı oldu. Askerler orada ölüme bırakılırken "Biz size insanlığı öğreteceğiz" sözleriyle halk barış dalını uzattı. Askerler ise “Kardeş bizi suçlu görebilirsiniz ama biz görev icabı buradayız" dedi. Genelkurmay Başkanlığı Kürt halkına teşekkür açıklamasında bulundu.
Bu seçim sonucu da barış sürecinin, barış inşasının tekelinin AKP’nin elinden alındığına ve halka emanet edildiğine işaret ediyor. Barış halkların elinde kaldıkça kalıcı olabilecek.
Buruk mutluluk
Bugün buruk bir mutluluk var çünkü yine mücadele ve saldırı sonucu bir çok hayat kaybedildi. Bombaların patlaması AKP’ye mi yaradı? Hayır, HDP Diyarbakır’da oylarını haylice arttırdı.
AKP, Diyarbakır’ın insanları öldürülürken oradaki halkın acısını paylaşmayanların, samimi bir başsağlığı bile dileyemeyenlerin mi destekleneceğini düşünüyordu? Kürt sorunu var, yok diyerek süreci ağzında sakız yapanlara seçmen cevabını verdi.
Fakat birçok sorunun cevabı zaferle gelmeyecek. Baraj aşıldı, şimdi mücadele devam ediyor.
Ekmeğini kazanmak için şoförlük yapan Öğe neden öldürüldü?
Neden çocukları babasız kaldı?
Çatışmayı engellemek için kendini siper eden Budak nasıl katledildi? AKP neden çatışmasızlık döneminde savaşı alevlendirmeye çalıştı?
Neden insanlar ve binalar ateşe verildi? Ve neden faillere ulaşılamadı? İnsanlarla beraber doğa ve hayvanlar neden katledildi? Toplu katliam neden hedeflendi?
Bu soruları hiç unutmayalım, unutmayalım ki faillerden hesabını soralım.
HDP kazandı, 12 Eylül barajını aştı, AKP geriledi, evet ama şimdi bu sevincin yanında HDP’nin yanında olan herkesi çok kapsamlı bir adalet mücadelesi bekliyor. (BZ/HK)