İstiklal’de Türk Alman Kitabevi’ndeyiz. bianet’ten staj arkadaşım Volkan birkaç saniye önce ayrıldı yanımdan. Almanya’dan gelen kardeşiyle birlikte İstanbul’u gezecekler.
Volkan, bianet’in bana kattığı şahane insanlardan yalnızca biri. Stajım esnasında çokça dile getirdiğim gibi, hayatımda tanıdığın en ‘çok kültürlü’, yani farklı kültürleri karakterinde barındıran insan. Türkiyeli ailesinden öğrendiği Türkçeyi, doğup büyüdüğü Almanya’da korumaya çalışmış. Bu sayede iletişim kurabildik ve sayılı günlerimizde güzel şeyler paylaştık.
Ama asıl olarak stajımızın son gününde, Cumartesi Anneleri’nin 570. eyleminde Galatasaray Meydanı’nda yaşadıklarımızdan bahsetmek istiyorum.
Farklı coğrafyalarda yetişmiş ve gazeteciliğe hevesli iki genç ilk önce bianet’te buluştu, ardından son yılların Türkiye’sinde en kuvvetli gazetecilik mücadelesi veren gazetecilerden Can Dündar ve Erdem Gül ile Galatasaray Meydanı’nda. Tahliye olmalarından hemen iki gün sonra, Cumartesi insanlarına destek olmak soluğu burada almışlardı.
Eyleme yetişebilmek hızlı adımlarla yürürken, böyle bir karşılaşma aklımdan geçmiyordu. Kalabalığın içinde Volkan’ı ararken, ilk önce Erdem Gül’ü ve sonra da etrafını saran gülen yüzleri fark ettim. Birbirini hiç tanımamış ancak ortak acıların yakınlaştırdığı insanlar gibi karşıladım onları: “Hoş geldiniz!”
Ardından sanki birbirimizi yıllardır tanıyor gibi sarıldık Can Dündar’la. Buna şahit olan Volkan’ın da ilk sorusuydu aynı zamanda: “Tanışıyor muydunuz?” Elbette hayır...
Gazetecilik aklıma düştüğünden beri, - ki bu aslında kendimi bilmeye başladığım yaşlarıma tekabül ediyor- başarılı ve onurlu gazetecilik hikayeleri en önemli motivasyon kaynağım oldu. Tutuklanmalarından bu yana, özgürlüğü haksız yere hapsedilmiş bu iki insanın kaygısını taşıdım. Bu, gazeteciliğe olan inancımı sınayan gelişmelerin ardından çok sarsıcı olmuştu benim için. Birçok açıdan nefes alamadığımı hissettiğim bu zamanlarda, her şeyin hala bir nebze ‘anlamlı’ olduğuna dair hislerimin desteğiyle, derin bir nefes aldım...
bianet stajımızı Cumartesi Anneleri mücadelesi, Erdem Gül ve Can Dündar ile bitirmek Volkan ve benim için çok özeldi. Yan yana oturup bu anın haberini yetiştirmeye çalışmak unutamayacağım bir anı olarak kalacak.
Her şey bir yana, bianet sayesinde geçen yine çok duygusal bir an yaşamıştım. Ve işin ‘rastlantısal’ yanı, bu anın önemli aktörünün yine ‘MİT Tırları’ olmasıydı.
Radikal’de staj yaptığım dönemden canım arkadaşım Fatih Yağmur, MİT Tırları haberiyle Avrupa Birliği Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri’nde 2014 yılı büyük ödülünü kazanmış, ve ben de bu töreni izlemek için gönderilmiştim.
Yaptığı haberler dolayısıyla işten çıkarılmasından bu yana bir senedir görmemiştim Fatih’i. İşten çıkarıldığı gün Radikal’deki stajımın sıradan bir günü kabusa dönmüştü. Ve orada, Cezayir Restoran’da aynı haberin kendisine ödül getirdiğini izleme şansı yakaladım. bianet gider ayak bana çok güzel bir süpriz yapmıştı.
Ve gelelim bianet’te tanıdığım diğer güzel insanlara...
bianet, günümüz şartlarında çok da şaşılamayacak bir şekilde gazetecilik mücadelesinin çok güçlü verildiği alanlardan biri. Gazeteciler kendi varlıklarını korumaya çalışırken, hem de başkalarının varlık haklarını gözeten, insan haklarına saygılı bir gazetecilik icra ediyorlar. Omuzlarının çöküşü, yüzlerindeki yorgunluk elbette bu yüzden. Fakat neyse ki bianet, hayatın zorluğuyla aynı ölçüde dalga geçmesini, mücadele etmesini ve eğlenmesini bilen insanlarla dolu.
Ekin penceresinin kenarından karşı çatıdaki kedileri beslemenin naifliğiyle, Haluk her daim gülen ve anlayışlı haliyle, Evren insana huzur ve güven veren duruşuyla, Çiçek inatçı ve kendinden emin tavrıyla, Tamer tam yerini bulan espirileriyle, Leyla telaşlı ancak iyi niyetli karakteriyle, Yüce dünyanın en iyi babası olarak mücadele ediyor. Korcan ve Baran’ın ise sadece var olması, dünyanın daha güzel bir yer olması için yeterli.
Yazabildiklerim yazmak istediklerimin sadece bir kısmı. Gerisini siz kendi deneyimlerinizle doldurursunuz diye düşünüyorum. (FÖ/EA)