Bundan birkaç ay önce cinsiyet eşitliği mücadelesi verenler olarak kulağımıza şöyle bir haber geldi: “AKP, aile kurumunun güçlendirilmesi için komisyon kurmaya hazırlanıyor.” Fakat o zamanlar, Kadın Bakanlığı'nı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine dahil ederek kadının tek yerinin aile içerisinde olabileceğini vurgulamış olan AKP'nin, kadınlara tüm haklarını gasp etmeye girişecek kadar büyük bir darbe vurmaya hazırlandığını görememiştik.
Geçtiğimiz gün “Boşanma Araştırma Komisyonu” raporu açıklandı ve anladık ki eğer rapordaki tasarılar Meclis'ten geçerse, gelecekte bugünü Türkiye'ye şeriatın geldiği gün olarak hatırlayacağız. Çünkü rapora göre boşanmaların en büyük nedeni olan şiddeti engellemek yerine boşanmalar zorlaştırılacak, çocukların istismarcılarla evlendirilmesine göz yumulacak, kadınların nafaka hakkı sınırlanacak ve tecavüzcüler hadım edilecek, şiddet durumunda kadının beyanı yeterli olmayacak ve delil ve belge istenecek, aile hukukuyla ilgili duruşmalar gizli yapılacak.
Çocukları istismarcı ile evlendirecekler
Çocuk istismarında “ilişki rızaya dayalı olabilecek” ve eğer istismarcı, istismar ettiği çocukla beş sene boyunca “başarılı” bir evlilik yürütebilirse ceza almayabilecek. Peki bu ne demek? Tecavüz kağıt üzerinde hâlâ bir suç olarak kalsa dahi uygulamada istismarcı aslında cezalandırılmayacak, aksine mükâfatlandırılacak, yasalar istismara teşvik edecek. Çocuklar birer birey olmaktan çıkarılıp, erkeğin istediği gibi tahakkümü altına alacağı birer ürün haline getirilecek. İstismardan sağ kalmış çocuk, zorla evlendirilmesinden itibaren yasal biçimde istismar edilecek, yani evet yanlış anlamadınız, çocuk istismarı suç olmaktan çıkarılacak, yasallaşacak. “Bir kere rastlanan bir olay Ensar Vakfı'nı karalamaya gerekçe olamaz” diyerek çocuk istismarını hoş gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun söyleminin ardından çocukların tekrar tekrar istismar edilmesinin de önü hükümetin eliyle açılmış olacak.
Kadınları şiddetle yaşamaya ikna etmeye ve boşanmalarına engel olmaya çalışacaklar
Rapordaki bir başka madde ise kocaları tarafından şiddete maruz bırakılan kadınların, kolluk kuvvetlerine başvurduklarında veya boşanma davası açtıklarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulamasına tabii tutulmaları. Yani bugüne dek sığınakları teker teker türlü bahanelerle kapayan ve adına ısrarla “konuk evi” diyerek kadınlara dönüp dolaşacakları yerin dayakçı kocalarının yanı olduğunu telkin eden erkek devlet, bu sefer de şiddet gören kadının başvuracağı birime erişimini zorlaştıracak ve kadını en başından şiddetle yaşamaya mecbur bırakacak. Kadın türlü zorlukları aşıp boşanma davası açtığındaysa onu boşanmamaya ikna etmeye çalışacak. Bu uygulamayla evliliklerde ve birlikte yaşamlarda erkeğin kadına şiddet uygulaması normalleştirilecek, kadının şiddete karşı çıkması veya şiddetten kurtulması neredeyse imkansız hâle getirilecek.
Adalet Bakanı: Aile içi şiddet özel meseledir
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın “Aile içi şiddetin kadınla erkek arasındaki uyuşmazlıklarda devletin bu kadar polisiyle, askeriyle, hakimiyle, psikoloğuyla, sosyal çalışmacısıyla, uzmanıyla bu kadar kadınla erkeğin arasına girmesi ne kadar doğru?” dediğini hatırlıyor musunuz? Yani aile içi şiddetin şiddet değil uyuşmazlık olduğunu iddia eden ve devletin tüm kapasitesiyle vatandaşlarını korumasını fuzuli ve ölçüsüz bulan Adalet Bakanı'nın bu söylemi, aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması yasa tasarısında “aile mahremiyetinin korunması” bahanesi altında hayat bulacak. Kadın örgütleri bundan böyle mahkemelere müdahil olamayacak ve yargıda şeffaflık tarihin tozlu, sarı sayfalarına karışacak. Şu anda kadın katillerine göstermelik cezalar veren erkek adaletin önü bu uygulamayla tamamen açılmış olacak.
Ekonomik özgürlüğü olmayan kadının nafakasını gasp edecekler
İstihdam oranı yüzde 27 olan ve neredeyse yüzde 10'u okur-yazar olmayan kadınların, evlilikten doğan nafaka hakları da yeni yasa tasarısıyla ellerinden alınacak. Boşandıktan sonra nafaka hakkını evlilik süresine bağlı olarak kısıtlayan uygulamanın asıl amacı, zaten görece fakir olan kadınların nafaka hakkını ellerinden alarak boşanabilmelerinin önüne geçmek. Ayrıca yasal mal rejiminin sona ermesi nedeniyle açılacak davalardaki zaman aşımı süresi 10 yıldan 1-2 yıla indirilerek kadınların mal rejimine ilişkin haklarını kısa sürede kaybetmeleri de hedeflenmekte.
İlahiyat mezunları aile danışmanlığı hizmeti sunabilecek
Raporda bir başka düşündürücü madde olarak aile danışmanlık hizmetinin artık İlahiyat fakültesi mezunlarınca da verilebilecek olması yer alıyor. Peki aile içi yaşanan sorunlar neden din çerçevesine oturtulmak isteniyor? Çünkü AKP hükümeti de tıpkı ataerkil ilahî dinler gibi erkek olmayan her şeyi erkeğin malı olarak kabul ediyor ve bunu yasal çerçeveye oturtarak kadının yaşam ve bedeniyle ilgili her türlü söz hakkını gasp etmeyi hedefliyor. Diyanet'in şiddet gören kadınlara verdiği telefon danışmanlık hizmetini arayanlara verdikleri “Bol bol dua edin inşallah”, veya “Eşin nasıl istiyorsa ona göre davranacaksın” gibi tavsiyeleri hatırlarsak eminim İlahiyat mezunu aile danışmanlık hizmet görevlilerin tavsiyelerini de iyi kötü aklımızda canlandırabiliriz.
Kadın ve çocuklar için şeriatın ilanı
Eğer bu raporun öngördüğü yasa değişiklikleri uygulamaya konulursa bu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve demokratik değerlerle tamamen çelişecektir. Anayasa'ya göre “hürriyet” kavramı, kişinin “serbest hareket etme gücü” olarak tanımlanır. Buna seyahat ve yerleşme hürriyetleri de dâhildir. Boşanmasına engel olunan kadının veya bir istismarcı ile evlendirilen çocuğun bu hakları devlet eliyle darp edilecektir. Haklar, hürriyetlerin somut halidir ve bunlar Anayasa tarafından “Bir kişinin bir konuda hakkı var ise, devletten veya diğer kişilerden onun yerine getirilme yetkisi” olarak güvence altına alınmıştır. Haklar cinsiyetinden ve yaşından bağımsız olarak tüm vatandaşlar için uygulanmak zorundadır.
Kadın ve çocukların bedensel bütünlüklerinin, irade ve söz haklarının tamamen erkeğin ve dinî yasaların eline bırakılması tüm ülke için büyük bir yenilgi olacaktır. Çok geç olmadan herkes bu rapora tepkisini koymalı, dönüşü olmayan bu tehlikeli yol ayrımının bir an önce farkına varılmalıdır. (SS/ÇT)