Evo'nun kovulduğu dönemde, Kızılderili bir milletvekili, yeşil bir köpekten daha ender rastlanan bir şeydi. Dört yıl sonra, yasa koyucuların çoğu koka çiğniyor -bir zamanlar kutsal parlamento alanında yasaklanmış olan bin yıllık bir adet.
Evo'nun kovulmasından çok daha önce, halkı, yerliler, zaten resmi ulustan dışlanmış durumdaydı. Bolivya'nın çocukları değildi onlar: Yalnızca elleriydiler. Yarım yüzyıldan biraz daha öncesine dek, Kızılderililer ne oy kullanabiliyordu ne de kentlerin kaldırımlarında yürüyebiliyordu.
Evo, gayet haklı olarak, ilk başkanlık konuşmasında, Kızılderililerin 1825'te de Bolivya'nın kuruluşuna davet edilmediğini söyledi. Bu, aynı zamanda, ABD dahil, bütün Amerika'nın tarihidir. Uluslarımız tamamen yanlış doğmuştur. Amerika ülkelerinin bağımsızlığı, daha baştan, çok küçük bir azınlıkça gasp edilmişti. Bütün ilk anayasalar, istisnasız, kadınları, yerlileri, Siyahları, genelde yoksulları dışladı.
Morales'in seçilmesi, en azından bu anlamda, Michelle Bachelet'in seçilmesine denk. Evo ve Eva. Bolivya'da ilk kez bir yerli başkan, Şili'de ilk kez bir kadın başkan var. Aynı şey, Kültür Bakanı'nın ilk kez bir Siyah olduğu Brezilya için de söylenebilir. Brezilya'yı üzüntüden kurtarmış olan kültürün Afrikalı kökleri yok mu?
Irkçılık ve haşin erkeklik hastalığına tutulmuş bu topraklarda, bütün bu olup bitenin bir skandal olduğuna inananlar olacaktır. Asıl skandal, bütün bunların daha önceden gerçekleşmemiş olması. Maske düşer, yüz görünür ve fırtına gürler.
İnanmaya yaraşır tek dil, konuşma zorunluluğundan doğan dildir. Evo'nun en vahim kusuru, insanların ona inanması; çünkü Castellano (İspanyolca) konuştuğunda bile ifade ettiği şey doğruluk oluyor -Castellano ana dili değil, küçük hatalar yapıyor. Başkalarının seslerini yankılama ustası doktorlar onu cahillikle suçluyor. Vaat işportacılarıysa demagojiyle. Amerika'da tek bir tanrıyı, tek bir kralı ve tek bir doğruyu dayatanlarsa, onu caudillismo'yla* suçluyor. Kızılderililerin katilleriyse, kurbanlarının kendileri gibi olmasından korkarak panik içinde titriyor.
Bolivya, onu yönetenlerin, milli marşını söylerken bile suyunu sıkıp çıkaranların takma adından başka bir şey değilmiş gibi görünüyordu. Kızılderililerin aşağılanmasıysa, adet haline getirilmiş, bir kader gibi görünüyordu. Ama şu son zamanlarda, aylarda, yıllarda, bu ülke bitmek tükenmek bilmez bir halk ayaklanması halinde yaşadı. Ardında ölülerden bir iz bırakan kesintisiz ayaklanmalar, gaz savaşlarında doruğa çıktı; ama bu süreç çok daha önce başlamıştı. Son ayaklanmalardan çok uzun zaman önce de vardı, onlardan sonra da devam etti; ta ki Evo'nun her şeye rağmen seçilmesine kadar.
Dört yüz yıldan fazladır, on altıncı yüzyılın ortalarından beri süren hazinelerin yağmalanmasına dair o eski hikaye, Bolivya gazı olayında tekrarlandı:
Potosi gümüşü çorak bir dağ bıraktı ardındaBıraktıkları, sadece ve sadece bunlardı.Pasifik kıyısının güherçilesi denizsiz bir harita bıraktı
Oruro kalayı bir yığın dul bıraktı
Şu son yıllarda ayağa dikilen insanlar mermilerle delik deşik oldular, ama gazın başkalarının ellerinde buharlaşmasını engellediler, Cochabamba ve La Paz'daki suyun özelleştirmesini geri aldılar, dışarıdan yönetilen hükümetleri devirdiler ve gelir vergisine, Uluslararası Para Fonu'nun diğer bilgece buyruklarına hayır dediler.
Uygar kitle iletişimin bakış açısıyla, halkın vakarının bu patlamaları, barbarlık eylemleriydi. Bin kez gördüm, duydum, izledim bunu: Bolivya anlaşılmaz bir ülkedir, yönetilemez, dik kafalıdır, yürüyemez. Bunu söyleyen ve tekrar eden gazeteciler yanılıyor: İtiraf etmeliler, onlar için Bolivya görünmeyen bir ülke.
Fevkalade bir şey değil bu. Bu körlük, yalnızca küstah yabancılara ait kötü bir adet değil. Bolivya kendine kör doğdu; çünkü ırkçılık gözleri bağlayan bir ağ örer; üstelik kendilerini onları horlayanların gözleriyle görmeyi tercih eden Bolivyalıların eksikliği de çekilmiyor elbet.
Ama, And dağlarının yerli bayrağının dünyanın çeşitliliğine saygı gösteriyor olmasının da bir nedeni olmalı. Dişi gökkuşağıyla eril gökkuşağının çiftleşmesinden doğmuş bir bayrak o. Ve yerel dilde adına kanın yalımlı örtüsü denen bu dünyevi bayrağın, gökyüzündeki gökkuşağından daha fazla rengi var. (EG/TK)
* caudillismo: Güçlü olanın, liderin, diktatörün, patronun yönetimi
* Eduardo Galeano'nun İngilizce çevirisi Zmag'de yayınlanan metnini, Tolga Korkut Türkçeleştirdi. Vurgular ve İnternet bağlantıları, Türkçeleştirmede eklendi.