*Fotoğraf: Ahmet Emre
Can Candan’ı meslektaş olarak Boğaziçine geldiği yıldan, 2007’den beri tanımaktan onur duyduğumu söyleyerek başlamak istiyorum. Biz tanışmadan gelmişti, biraz maceralı bir biçimde.
O dönemki rektörümüz karşısında yurtdışı ve yurt içi tecrübesiyle, birikimiyle böyle kıymetli bir aday görünce rektörlükte bulunan bir kadroyu Güzel Sanatlar birimine kaydırmış ve Ankara’daki Denklik Komisyonu'na başvurmuş. Ama komisyon MFA dercesinin sanatta doktoraya eşit olduğunu anlamak istemediğinden Can Candan, öğretim üyesi değil öğretim görevlisi olarak atanmış. Kadroyla, unvanla ilgilenmeyen, sadece işine odaklanan bir kişiliği olduğundan kendisi bunu hiç sorun etmedi.
Bölüm başkanıydım
Can Candan’a asıl ihtiyaç duyan yer aslında Fen Edebiyat Fakültesi'nin Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü olduğundan hep benim de üyesi olduğum bu bölümde ders verdi. Bizim bölüm üniversite adına Kültür Derslerini organize eder ve yürütür. Can’ın katkı yapabileceği bir film sertifikası programımız olduğundan bize çok uygundu. O sırada bölüm başkanıydım. Rektör konuyu bana açınca bizde ders vermesi önerisini bölüm kuruluna götürdüm, özgeçmişine bakınca öneri hemen kabul edildi.
Düzenlediği etkinlikler
Film sertifikamız için Can Candan bulunmaz bir nimetti, hala da öyle. Başka kıymetli film hocalarımız da var, ama Can işlerin merkezinde, adeta bir çapa konumunda. Ekip çalışmasına yatkınlığıyla Mithat Alam Film Merkezi'yle, kabiliyetli öğrencilerle pek çok etkinlik düzenledi. Geldiğinin üçüncü yılında kampusumuzda düzenlediği uluslararası “Visible Evidence” başlıklı belgesel film çalışmaları konferansına dünyanın her yerinden inanılmaz bir katılım sağladı, ben bile içeriye zor attım kendimi. "Boğaziçi Chronicles” serisine de değerli katkıları vardır.
Çalışkan ve heyecanlandıran
Her dönem ikişer ders vererek sanatçı kişiliğinin yanı sıra öğrencilere şevk aşılayan, heyecanlandıran bir hoca oldu Can Candan. Öğrenci projelerine nasıl bu kadar vakit ayırabiliyor diye merak ederdim. Meğer kendi projelerini ertelemek pahasına ayırıyormuş. Sadece proje ve derslere değil, Boğaziçi’nin değer verdiği konulara da büyük katkısı oldu. Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu'nda (CİTÖK) yer aldı, hatta başkanlığını yaptı, LGBTİ+ öğrenci kulübüne danışman hocalık yaptı. Boğaziçi de onun filmlerinin tanıtımı ve galalarını gururla üstlendi.
Can barış, ifade özgürlüğü, akademik özerklik, insan ve kadın hakları için mücadele ederken kampusta sosyal ve kişisel vicdanın önde gelen temsilcilerinden biri haline geldi. Bu yüzden mahkeme önüne çıkmıştı, şimdi de işine son veren ve hakkında soruşturma açıldığını bildiren bir yazı aldı! Rektör vekilinin ileri sürdüğü gerekçelerin geçersizliğini başka bir yazımda ayrıntılı olarak açıkladım, burada tekrarlamayacağım. Boğaziçi kamuoyuna göre suçu, 2 Ocak’tan beri olan biteni görsel kayda almaktan ibarettir.
Bu yazıda Can Candan’ın 14 yıl boyunca Boğaziçi’ne bir kişinin değil, ancak üç kişinin yapabileceği katkılarına değindim, hepsini tek bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Onu kaybetmenin maliyetinin kurumumuza ve öğrencilere ne olacağı konusunda bir fikir verebildimse, bu beni mutlu eder.