Çocuklarımızı klorpirifos’un zararlı etkilerinden koruyabiliyor muyuz, sorusu ile bu yazıya başlamalı.
Ama önce yukarıdaki grafiğe bakalım ve ne oldu da 2016 yılı haziran ayından itibaren ülkemizin ihraç ettiği gıda ürünlerinde klorpirifos zehri içerdiği belirlenen gıda ürünlerinin sayısı önceki yıllara kıyasla anormal seviyelere tırmandı sorusuna yanıt arayalım.
Klorpirifos (Chlorpyrifos) bir pestisit (telaffuz kolaylığı sağlamak için yazı boyunca klorpirifos sözcüğünü kullanacağım). Pestisitler tarımsal üretimde kullanılan zehirli maddeler. Klorpirifos tarımsal ürünlerin üretiminde böcekleri öldürmek için kullanılan ve organik fosfatlı olarak nitelenen kimyasal gruba ait bir zehir.
Organik fosfatlı tarım zehirleri insanlar ve hayvanlarda nörolojik sisteme zarar veriyor. Yani beyin, omurilik, motor gelişim ve bilişsel yetenekler üzerinde olumsuz etkileri var. Olumsuz etkilere en duyarlı olanlar ise bebek ve çocuklar. Çocuklar özellikle anne karnında iken klorpirifos’a maruz kaldığında entelektüel yetilerimize kaynaklık eden beynin serebral korteks bölgesinin gelişimi olumsuz etkilenmekte.
Klorpirifos Avrupa Birliği’nde yasak
Geçtiğimiz yıl Ocak ayında yayınladığı bir mevzuat ile Avrupa Birliği tarımsal üretimde klorpirifos kullanımına ciddi yasaklar getiren bir karar aldı. Son yıllarda klorpirifos’un çocuklarda nörolojik sistemin gelişimi üzerinde olumsuz etkilerine işaret eden pek çok bilimsel yayının çıkmasının bu karar üzerinde etkili olduğu söylenebilir.
Avrupa Birliği’nin Gıda Güvenliği Uygulamaları kapsamında 19.01.2016 tarihli Resmi Gazetesi’nde yayımlanan 2016/60 sayılı kararı ile chlorpyrifos etken maddesi içeren tarım zehrinin çeşitli gıdalardaki maksimum kalıntı limiti (MRL) değeri 0.01 mg/kg değerine düşürüldü. Bu değer, kalıntı limit değeri olarak belirlenebilecek en düşük değerlerden biri.
Maksimum kalıntı limiti bir kimyasal maddenin bir gıda ürününde bulunmasına izin verilen en yüksek değerini ifade ediyor; bu değerin aşılması halinde yenilen gıda maddesinin sağlığa zarar verici olduğu kabul ediliyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ne yaptı?
Bu gelişmeler üzerine ülkemiz Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı geçen yıl Nisan ayında resmi bir yazı yayınlayarak pek çok tarımsal üründe klorpirifos kullanımını sonlandırdı. Klorpirifos kullanımına devam edilecek az sayıdaki üründe ise kalıntı limit değerlerini yeniden düzenledi.
Bakanlığın aldığı karar ile klorpirifos ithali ve klorpirifos kullanılarak yapılacak tarım zehri üretimi 2016 Nisan sonu itibariyle durduruldu. Klorpirifos aktif maddesini içeren tarım zehirlerinin “Elma, armut, şeftali, bağ, patates, domates, biber, patlıcan ile meyve ve sebze” ürünlerinde kullanılmasını düzenleyen hükümlerin 08 Nisan 2016 tarihi itibariyle iptal edilmesine karar verildi. Bu ürünlerin üretiminde kullanılacak klorpirifos içerikli tarım zehirlerinin 31 Mayıs 2016 tarihine kadar piyasadan toplatılmasına ve satışının sonlandırılmasına karar verildi.
Alınan bu kararlara rağmen ülkemiz tarımında klorpirifos kullanımı sona erdi mi? Bu soruya nasıl yanıt ararız?
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ülke genelinde yaptığı kalıntı izleme çalışmalarında klorpirifos kalıntısı tespit ettiği gıda ürünleri ile ilgili verileri açıklarsa bu soruya yanıt almak olanaklı. Ama bu veriler açıklanmıyor. Bağımsız saha çalışmaları ise yapılamıyor.
Ancak bakabileceğimiz ve bir fikir sahibi olabileceğimiz bir yer daha var: Ülkemizden Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilen gıda ürünleri ithalatçı ülkenin gümrük kapısında analiz ediliyor. Analiz sonucu uygun çıkarsa gıda maddesinin o ülkeye girişine izin veriliyor; aksi durumda ürünler ihracatçı ülkeye geri gönderiliyor. Ürünler üzerinde yapılan pestisit kalıntısı analiz raporları “Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi (RASFF)” olarak da bilinen bir internet portalında tutuluyor. Bu kayıtlar kamusal erişime açık; yani isteyen herkes görebilir.
RASSF kayıtlarında klorpirifos sıçraması
Aşağıdaki tabloda 2014-2017 yılları arasında RASSF kayıtlarında klorpirifos içerdiği için ülkemize geri gönderilen gıda ürünlerinin sayısı ve parantez içinde de hangi gıda ürünleri olduğu görülebilir.
| 2014 | 2015 | 2016 | 2017 |
Ocak | - | - | 2 (Asma yaprağı) | 4 (3 Biber 1 Limon) |
Şubat | - | 2 Asma Yap. | - | - |
Mart | - | 1 Biber | 1 (Hıyar) | |
Nisan | - | 1 Nar | 3 (2 Biber, 1 Limon) | |
Mayıs | - | 3 (2 Biber; 1 Asma Yaprağı) | 1 (Armut) | |
Haziran | - | - | 2 (Biber, Limon) | |
Temmuz | - | - | 1 (Biber) | |
Ağustos | 1 Asma Yaprağı | - | 3 (Biber) | |
Eylül | - | - | 10 (6 Biber, 4 Limon) | |
Ekim | - | - | 7 (6 Biber, 1 Limon) | |
Kasım | 1 Ayva | - | 5 (3 Biber, 2 Limon) | |
Aralık | - | 1 Asma yaprağı | 6 (5 Biber, 1 Limon) | |
Toplam | 2 | 8 | 41 | 4 |
Tabloda da görüldüğü gibi 2016 yılında yasaklama kararının alındığı tarihten sonra klorpirifos ile ilgili kayıtların sıklığında bir sıçrama olduğu gözleniyor.
Klorpirifos için 2014 yılında 2, 2015 yılında 8 ve 2016 yılı Ocak-Mayıs ayı arasında 7 kayıt varken; 2016 Mayıs sonu ile 2017 Şubat arasındaki 8 aylık dönemde 38 kayıt olduğu gözleniyor. Yani klorpirifos kalıntısı içerdiği belirlenen ihraç gıda ürünlerinin sayısında çok ciddi bir artış var. Bir anormallik olduğu kesin. Ama bu anormalliğin bizi ilgilendiren kısmı iç pazarda ne olduğu yani yediğimiz gıda ürünlerinde klorpirifos kalıntısı olup olmadığı.
RASSF kayıtlarındaki bu anormallik ülkemizde tüketilen, yani iç pazara sunulan gıda ürünlerindeki klorpirifos kalıntısına dair neler söyler? Ne gibi tahminler yapabiliriz? Bu önemli sorunun üzerinde duralım.
İhraç ürünlerde bile durum buysa…
Klorpirifos 2016 yılında Türkiye’den Avrupa Birliğine ihraç edilen gıda ürünlerinde kalıntısı en fazla tespit edilen pestisit. RASSF portalındaki 77 adet pestisit kaydının 41 tanesi klorpirifos ile ilgili. Üstelik klorpirifos kalıntısı içerdiği tespit edilen ihraç ürünleri taze yeşil biber (sivri biber, dolmalık biber vs) ve limon gibi klorpirifos kullanımının tamamen yasak olduğu ürünler. Bu ürünlerdeki klorpirifos kalıntısı o kadar çok ki herhangi bir bulaşma değil de kasıtlı olarak kullanıldığını gösteriyor.
İhraç ürünlerde durum buysa ülkemizdeki tarım ürünlerinde de yaygın olarak klorpirifos kullanıldığını ve kalıntısının bulunduğunu düşünmek akla uygun. Benim hiçbir kuşkum yok. Yasaklama kararı sonrası elde kalan klorpirifos stoklarını eritmek için bu tarım zehrinin bolca kullanıldığına inanıyorum. Bu düşüncemi doğrulayacak kesin bir kanıt elde etmek ancak saha çalışması ile mümkün ancak bunu yapma olanağı ne yazık ki yok.
Ama Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın aşağıdaki sorulara yanıt vermesi gerçek durumun ne olduğuna biraz ışık tutabilir. Böyle kritik bir konuda bu basit soruların bile bir yanıtı yoksa o zaman pestisit kalıntı izleme çalışmaları adı altında gerçekte ne yapıldığını sorgulamak gerekli olacaktır; ya da halk sağlığı adına nelerin yapılmadığını…
Yanıtlanması gereken sorular
Eğer çocuk sağlığını, sağlıklı bir neslin oluşmasını önemsiyorsak yanıtı aranması gereken bir dizi soru var.
Soruların muhatabı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı;
1) Avrupa Birliği ülkeleri klorpirifos kalıntısı içeren gıda ürünlerini iade ediyor; yani vatandaşına yedirmiyor. İade edilen bu ürünlere ne oldu-oluyor? İç piyasaya sunuluyor mu?
2) 2016 yılında ülkemizde yürütülen kalıntı izleme çalışmalarında il bazında kaç adet gıda ürününde pestisit analizi yapıldı?
3) Pestisit analizleri sonucunda kaç adet üründe klorpirifos kalıntısı tespit edildi?
4) Yasaklanmış olduğu halde Avrupa Birliği ülkelerine gönderilen ihraç gıda ürünlerinde klorpirifos kalıntısı çıkması nasıl açıklanır?
5) İhraç gıda ürünlerinin yarısından çoğunda klorpirifos kalıntısı çıkması normal midir? Biber ve limon gibi klorpirifos kullanımı yasak olan ürünlerde bu kadar yüksek bir oranda klorpirifos kalıntısı çıkması nasıl açıklanır?
6) Klorpirifos kalıntısı tespit edilen ürünlere ne yapıldı?
7) Klorpirifos etken maddesini içeren tarım zehri ürünleri piyasadan toplatıldı mı?
8) 2016 yılında ülkemize ithal edilen ve ülkemizde üretilen klorpirifos etken madde esaslı tarım zehri miktarı ne kadardır?
9) Tarım ilacı satan bayilerin 2016 yılı için aylık bazda klorpirifos satış miktarları nedir? 2016 yılı haziran ayından sonra yapılan bayi denetimlerinde klorpirifos stoğuna ve satışına rastlanmış mıdır? Rastlandıysa kaç tane satış bayisine ne gibi idari işlem yapılmıştır?
10) Piyasadan toplatılan klorpirifos içeren tarım zehri miktarı nedir?
11) İthal edilen ve ülkemizde üretilen klorpirifos miktarının toplamı ile kullanılan ve piyasadan toplatılan klorpirifos miktarının toplamı nedir? İki toplam arasında bir fark açığa çıkıyorsa bu nasıl açıklanır?
“Çocuklarımızı klorpirifos’un zararlı etkilerinden koruyabiliyor muyuz?” sorusunu “çocukların sağlığının bozulması bile bizi harekete geçirmiyorsa; ne geçirir? sorusu ile değiştirerek bu yazıya son vermeli.
Meraklı okur için |
Klorpirifos sayıları yaklaşık 100 civarında olan organik fosforlu pestisitlerden sadece biri. Organik fosforlu pestisitlerin herhangi biri üzerinde yapılan bir çalışmadan elde edilen sonuçların diğer organik fosforlu pestisitler için de geçerli olabileceğini düşünmek mantıklı bir yaklaşımdır. Klorpirifos’un sinir sisteminin gelişmesine zararlı etkileri olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar 20 sene öncesine kadar gidiyor. Yapılması gereken şey şüpheci davranıp klorpirifos kullanımını derhal yasaklamak olmalıydı. Ama ne yazık ki, gıda güvenliği konusunda faaliyet gösteren ulusal-uluslararası kurumlar, bu yazının çerçevesini aşan pek çok nedenden ötürü yeterli kanıtlar sağlanana kadar eyleme geçmiyor. Bir örnek vermek gerekirse, Amerika’da gıda güvenliği ve çevre sağlığı ile ilgili konularda faaliyet gösteren Çevre Koruma Ajansı (EPA) 1972 yılında tarımsal üretimde kullanılan ve sağlığa zararlı olduğundan şüphelenilen 600 adet kimyasal maddeyi gözden geçirme kararı almıştı. EPA 1987 yılına kadar geçen 15 yıl içinde, bu 600 adet kimyasaldan 30 tanesini inceleyebildi ve bunlardan da sadece beş tanesini yasakladı. Ne var ki 1972 ile 1987 yılları arasındaki sürede bu kimyasalların kullanımı devam etti. Bu örnek gıda güvenliğini sağlama konusunda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası akademik-politik kurumların mevcut sorunları teşhis etme ve çözmede çok yetersiz kaldığını gösteriyor. Kanımca sorunun çözümü de daha farklı bir toplumsal hayatın var edilebilmesi ile ilgili. Aristoteles Nikomakhos’a Etik kitabında bir şeyin nasıl üretildiği değil niçin üretildiği ile ilgili bilginin kıymetli olduğunu belirtir. Aristoteles düşünceleri üretim ile ihtiyaçlar arasındaki bağlantının kopmadığı bir zamana ait bilgece düşünceler; bizler ise teknolojik donanımımız ve kapasitemiz ile yaptığımız -ve yapabileceğimiz- şeylerden büyülenmiş insanlarla dolu bir çağda yaşıyoruz. İnsanın rasyonel değil irrasyonel yanına daha çok seslenen bir çağ bu. Yapılabilir olanı yapıyoruz; acemi büyücü çırakları gibi, ötesini berisini çok da düşünmeden. Sonra ortaya çıkan sorunları çözmeye çalışıyoruz; ama gerçek nedenleri üzerine hiç kafa yormadan. |
* Fotoğraf: Yavuz Karaduman - Takirdağ/AA
(BŞ/HK)