"Çözüm süreci bitti, anlamsızlaştı" açıklamaları geldiğinde Yalçın Akdoğan "blöf yapıyorlar," demişti.
Son birkaç günde yaşananlardan sonra şimdi anlaşıldı ki "blöf" yapmıyorlar; altı ilde ve bu illere bağlı birçok ilçede sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve anlaşılan o ki, IŞİD destekçisi grupların Diyarbakır, Batman, Siirt gibi illerde 11 kişiyi katletmesi ardından, eğer durumun seyrini değiştirecek ciddi politik hamleler gelmezse, bir sonraki aşama "Her yerin Kobanê'ye dönüşmesi", yani eylemcilerin silahlanması ki "Kürdistan Halk İnisiyatifi" isimli grubun bu yönde bir çağrısı var.
Darbe manzaraları
Sokağa çıkma yasağından sonra Diyarbakır'a sevkedilen askeri araçlar, tank ve panzerler kentte darbe manzaraları ortaya çıkardı.
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Vali'siyle birlikte yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının bu akşam yetkililer tarafından tekrar gözden geçirileceğini söyledi ancak bilindik devlet ağzından dökülen cümleler dışında bir şey söylemedi.
"Barışın dilini kullanmalıyız," dedi ama Yalçın Akdoğan'ın ortamı geren açıklamalarına dair bir eleştiri yapmadı.
Olup biteni 'akıl tutulması' olarak değerlendiren Eker, üç gündür hemen her mahallesinde protestoların olduğu Diyarbakır'da vatandaşların yapılan eylem çağrılarına itibar etmediğini iddia etti.
AKP'nin yaklaşımı değişmiyor
Devlet ve hükümet yetkililerinden meseleye güvenlik perspektifi dışından bir bakış henüz gelişmediği tüm açıklamalarından anlaşılıyor.
Rojava'nın çözüm sürecinin dışında olmadığı yönündeki KCK yetkililerinin ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın açıklamalarına rağmen, hükümet ve devlet yetkililerinden aksi açıklamalar gelmesi, "çözüm süreci"ne zaten duyulmayan güveni sıfırın altına çekti.
Eğer aklı selim devreye girmez ve bu aşamada artık "Biz Rojava politikamızda yanıldık," deyip yeni bir yaklaşım ortaya çıkmaz ise, yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türkiye'de çözüm süreci namına hiç bir şey kalmayacak.
Empatide çifte standart
Devlet ve hükümet terör örgütü, diyemediği o "öfkeli ve dışlanmış topluluk"a karşı yaptığı empatiyi 40 yıldır Kürtlere karşı yapamadı. Nitekim Tayyip Erdoğan Antep'teki konuşmasında "IŞİD de, PKK de bir bizim için," demesi, devlet zihniyetinin söz konusu Kürtler olduğunda hep aynı reflekslerle hareket ettiği gerçeğinin henüz değişmemiş olduğunu gösteriyor.
Oysa çözümün gelişmesi için önce bu standart algının değişmesi gerekiyor, üslubun değişmesi gerekiyor.
AKP'lilerin açıklamaları geriyor
Devlet ve hükümet yetkililerinin ortam bu kadar gerginken yaptıkları açıklamalar sorumlu devlet adamına yakışır açıklamalar olmadığı gibi ortamı da bir hayli geriyor.
Günlerdir Kobanê'yle yatıp kalkan insanların arasındayım. Sohbet ettiğim herkes "Hani çözüm süreci?" deyip telefonuna uzanıyor ve Türkiye'den vahşet örgütüne "silah götürdüğünü söyledikleri araçların görüntülerini" izletiyorlar, AKP yetkililerinin açıklamalarına da tepki gösteriyorlar.
Spor ayakkabılarıyla belli ki her şeye hazır olan bir anne, “Yaz” diyor bana, “çocuklarımızı sonuna kadar savunacağız.”
“Çocuğun var mı Kobanê'de” diyorum, “Hayır, hepsi benim çocuğum,” diyor.
Şimdi ne olacak?
Herkes bunu soruyor.
Siyasi atmosferin değişmesi için siyasilerin üslûplarını, daha önemlisi politikalarını değiştirmeleri ve bunları güven verecek bir şekilde anlatmaları gerekiyor.
Yoksa kibirli yaklaşımlar, tehditler, çarpıtmalar, köhne taktikleri devreye sokmalar gidişatı alt üst edeceğe benziyor.
Ne yapılabilir?
Günlerdir Kobanê'de Kürtler direniyor. Önce Suruç'ta, son birkaç gündür de hemen her yerde Kürtler ve dostları, Kobanê'deki Kürtler için sokaklarda.
Hükümet yetkililerinden de Kobanê düşsün istemeyiz, Rojava'daki Kürtler akrabalarımız, gibi açıklamar geldi ancak PYD Lideri Salih Müslim başta olmak üzere Kobanê'de temaslarda bulunan HDP yetkilileri de, Rojava'daki Kürtlerin sadece silaha ihtiyacı olduğunu söyledi.
Müslim'in son açıklaması şöyle: "Türkiye Kobanê’nin düşmemesi için elimizden geleni yaparız, dedi. Kobanê’nin düşmesinden yana değiliz, dediler. Ama şimdiye kadar bir şey yapmadı. Bekliyoruz. Başka ülkeler Türkiye üzerinden silah yardımını Türkiye üzerinden yapmak istiyor. Türkiye buna müsaade etsin."
Hadi Türkiye, yaptıkların, yapmadıklarını bir yana dursun, bari bunu yap!
Yap ki 'çözüm süreci' namına umutlar yeniden yeşersin.