Darı taneleri gibi saçıldık Hindistan'dan yeryüzünün dört bir köşesine.
Göç yollarında geçti atalarımızın nenelerimizin ömrü.
Yokluğun yoksulluğun ince kederini, müziğin ve dansın kıvrak ritmini taşıdık her zaman genlerimizde.
Gökyüzünün altında uzanan bütün topraklar vatanımız oldu.
Nereye yerleşsek, oralı olmak istedik. Dilimizi unuttuk, dinimizi değiştirdik bu yüzden.
İncindiğin yerdir gurbet1 diyor ya şair, yerleştiğimiz memleketlerde çok incindik biz de.
Nazilerin gaz odalarında yakılıp, "tıbbi deneylerinde" kobay olarak kullanıldığımızda kılı kıpırdamadı kimsenin.
Yine de küsmedik; doğan güneşe, açan çiçeğe, uçan kuşa. Ve insana.
Kağıtlara yazmadığımızdan belki, geçmişi çabucak unuttuk.
Ölümü değil, hayatı güzelledik hep.
Yakıp yıkmadık, kendi yüreklerimizden başka hiçbir ülkeyi.
Şarkı söyleyerek uzak tuttuk kendimizi kötü düşüncelerden. Dans ederek açlığı unuttuk.2
Falına baktık, kaplarını kalayladık, ayakkabılarını boyadık, çiçeklerini sattık, faytonlarını sürdük, yüklerini taşıdık, sirklerinde cambazlık yaptık, evlerinin kirini pasını temizledik, sepetlerini ördük, demirlerini dövdük,çöplerini karıştırıp hurdalarını topladık, bohçayla kapısına götürdük çeyizlerini, söyleyip oynayarak düğünlerini neşeledik dünyanın bütün gacolarının.3
Yeryüzünü dolaşan nehirler içeri akan su damlaları kadar duru kaldık, hayatın dokusunda.
Bataklıkta açıp da yaprağına kir bulaştırmayan lotus çiçekleri kadar heveskar olduk, yaşamaya.
Dokunulmaz anlamına gelen Çingene sözcüğüyle anıldık bütün dillerde.
Gün geldi, yüklenen anlamlarla öylesine kirlendi ki bu güzelim sözcük, çaresiz kalıp Roman'laştık.
Esmer tenli ve yoksuluz. Esmer tenli ve işsiz. Esmer tenli ve unutulmuş. Esmer tenli ve itilmiş. Esmer tenli ve öteki...
Ayrımcılığı, ayrımcılığa uğrayanlar duyar yüreğinde en çok.
Kentlerin dokusunda biz, sonradan işlenen renkli nakışlar gibi eğreti duruyoruz. Bu yüzden.
Yerlisiyiz oysa bu güzelim yeryüzünün.
Herkes kadar payımız var; gün ışığında, bulutların beyazında, sesinde rüzgarın, dağların morunda, çiçeklerin kokusunda, yıldızların ışıltısında, gölgelerinde ağaçların.
Cümle kalabalıklar şarkılarımızla eğleniyor, alıp şıkır şıkırlığını sesimizin.
Kıpır kıpır gövdelerimizin ritminde siliyor gövdelerinin pasını.
Yine de; yaşadığımız mahalleler rant getirdiği anda, "kenti dönüştürmek" gerekçesiyle evimizi barkımızı başımıza yıkıp, uzaklara sürüyorsunuz bizi.
Bilmezden geliyorsunuz yokluğumuzu, yoksulluğumuzu.
İnsana yaraşmayan yaşam koşullarımızı görmezden geliyorsunuz.
Uzak duruyorsunuz hayatlarımızın acı gerçeklerinden.
Önyargıları yıkmak daha zor, demiş atomu parçalayan adam.4
Yine de.
Tanışalım artık. Ne dersiniz? (Gİ/EKN)
*Ege Mahallesi
**2011 Nisan, Heyamola Yayınlarından çıkan "Bizim Mahalle Tenekeli Mahalle" kitabından alıntıdır.
1 Yüksel Pazarkaya
2 Esma Redzepova
3 Yabancı, Çingene olmayan
4 Albert Einstein