Bu kaygı kısmen siyasal, kısmen ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor.
* Siyasal etkenler, Ankara'nın yaşanan krizi yeterince anlayamamış olmasından ve koalisyonu oluşturan siyasi partilerin bildik, dar, partizan yaklaşımlarıyla ilgili,
* Ekonomik etkenler ise, Mayıs ve Haziran aylarına yığılmış borç itfalarının yarattığı sıkıntılardan oluşuyor.
Mayıs ve Haziran'ın borç virajına geçmeden, gündemin iğneli sorunlarını özetleyelim.
Özel bankalar, bir yandan, yaşanan şoklar sonrası iyice bozulan aktif yapılarını onaramamanın sıkıntısı içindeyken; öte yandan verdikleri kredilerin geri dönmemesi nedeniyle de ciddi boyutta zaafiyet geçiriyor.
Evliliğe yönlendirme: Biraz tatlı, biraz sert
Derviş'in kadrosu, özel bankaları gönüllü ya da zorunlu evliliklere yönlendirerek güçlenip toplanmalarını sağlamaya çalışıyor.
Çukurova'nın Yapı Kredi-Pamukbank/ Doğuş'un Garanti- Osmanlı gibi bankalarına, aile içi evliliklerle birleşmeleri öneriliyor. Hatta tatlı sert baskı yapılıyor.
Fon'daki Demirbank ve Etibank'ın satışları yakında bitebilir.
Öteki Fon bankalarının ise kapatılması kaçınılmaz gibi. Yabancı bankaların bazı yerli bankaları çatıları altına alması da gündemde. Ama bütün bunlar bile bankaların taze sermaye ihtiyaçlarına ne ölçüde cevap verecek, bilinmiyor.
Daha vahim durumda olan sanayi-hizmet sektörü ya da moda deyişle reel sektör . Yaşanan iki büyük şok ve döviz kurlarındaki istikrarsızlık, reel sektörü bunalttı. Özellikle dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları üreten sektörlerde üretim düşüşü vahim boyutlarda.
En zorda olanlar
En zor durumda olan ise her düzeydeki çalışanlar. Beyaz yakalısından mavi yakalısına, yüksek ücretlisinden asgari ücretlisine kadar her düzeyde ücretli, iş güvencesi ve geçim derdinde . Bu nedenle de herkesin öfkesi burnunda ve sokak gösterileri her an yeniden alevlenecek gibi.
Bu hükümetin siyaseten iflas ettiğini herkes kabul etmekle beraber, değiştirilecek at bulunamadığı için, yine bu hükümetle gidilecek yere kadar gidiliyor.
TOBB'un önce istifa, sonra revizyon talebi, TÜSİAD'ın revizyon talebi, görmemezlikten gelinmedi ama, ağırdan alındıkça sinirler bozuluyor, zaten olmayan güven iyice yitiriliyor.
Derviş'in programına IMF, Dünya Bankası, G-7'lerden gelebilecek resmi kaynaklar nazlandıkça , gerilim iyice artıyor. Dış odaklar, aç karnımıza havuç gösterip "önce reform yasaları" diyor, bunlar hızlanmazsa yine yiyeceğimiz sopayı gösteriyorlar.
Borçlar kabus gibi...
Yeni bir şok tehlikesini gündeme getiren bir diğer gelişme Mayıs ve Haziran aylarına yığılan iç ve dış borç anapara ve faiz ödemeleri .
Toplamına bakıldığında kabus gibi...
Kamu bankalarının görev zararlarının kapatılması ve sermaye enjeksiyonu için15 milyar dolar gerek .
Dış borç ödemeleri yıl sonuna kadar 30 milyar dolar dolayında ama turizm ve ihracat gelirleriyle bu ihtiyacın 10 milyar dolara indirilebilmesi umuluyor.
İç borç itfaları için 12 milyar dolar dolayında para gerekiyor.
Böylece önümüzdeki iki ayda toplam 37 milyar dolar gerekli.
IMF ve Dünya Bankası'ndan gelecek paraların daha çok kamu bankalarının reformu, tarım reformu v.b . yapısal sorunların finansman ihtiyacını karşılamada kullanılacağı sanılıyor.
İç borç darboğazından nasıl geçilecek?
Mayıs'ın ortası ve sonunda 5 katrilyon liralık ödemeler var. Haziran'ın son 10 gününde de 9 katrilyon TL'lik ödeme yapacak Hazine.
Ödemelerden kısa bir süre önce de yeni borçlanmalara gidecek Hazine. Bankalara yeni tahvil satılabilecek mi? Vadeleri 400 gün dolayında olan bu tahviller bankalar için de, müşterileri için de "uzun vadeli" olmasına karşın, şu sırada kimse bir haftadan daha uzun süre parasını bağlamıyor .
O zaman ne olacak, kimden borçlanacak devlet?
İşte burada bankaların malum teklifine geliyor Hazine. Bankalar diyor ki:
Vadesi gelen kamu kağıtlarımızı döviz cinsi kağıtlarla değiştirsin Hazine . Bu, açık pozisyonlarımızı kapatmamıza da yarar ve bankacılık sisteminin sıkıntısı da azalır. Böylece TL borçlarının dövize çevrilmesiyle bir borç ertelemesi yapılmış olacak. Fakat hangi kurla olacak değiş tokuş? Şimdilik Hazine ile bankalar bunun pazarlığını yapıyorlar.
Ve gözler, açıklanması beklenen meşhur para programında. IMF'ye götürülen niyet mektubu kabul edildikten sonra ve dışarıda yapılacak muhtelif temasların da ardından dış kaynak boyutu ortaya çıkınca , para programının da rengi belli olacak . Evdeki hesap çarşıya uyarsa ne ala. Ama uymazsa, hızla dolara sığınma, sermaye kaçışı ve yeni bir şok!...
Bekleyelim görelim ve dua edelim: Bizi yeni bir şoktan koru!....