"Bu ülkeye neler oluyor? Biz ne zaman dostlarını göz ardı eden ve onları azarlayan bir millet haline geldik? Radikal ve doktriner bir yaklaşımla heybetli askeri gücümüzü kullanmaya, uluslararası düzeni zayıflatma riski almaya ne zaman karar verdik? Dünyadaki kargaşa diplomasi için haykırırken biz nasıl diplomasiyi bırakırız?"
Kimse bu soruyu yanıtlamadı ama şu anda Irak'ta bulunan ABD savaş makinesi huzursuz bir şekilde başka yönlere doğru harekete geçerken, bu sorular demokrasinin başarısızlığına işaret ediyor.
Bu neredeyse demokrasinin tamamen yıkımı demek, bizim demokrasimizin, Irak'ınkinin değil.
Hiç kimse sizden bir şey istememişken ve üstelik asayiş ve düzeni sağlayamadan askeri olarak işgal ederek bir ülkeyi özgürleştirmek ve demokratikleştirmek ne demektir?
13 yıl bombaladıktan ve ambargo uyguladıktan sonra "yerliler"in sizin varlığınızı mutlulukla karşılayacaklarını düşünmek ne gülünç bir stratejik plandır?
Amerikalılar kandırıldı, Iraklılar büyük acılar çekti ve Bush bir kovboy gibi görünüyor. En ciddi öneme sahip konularda anayasal ilkeler çiğnendi ve seçmenlere yalan söylendi.
Demokrasimizi geri getirmek zorunda olansa: Biziz. (ES/ÖD/NM)
* Edward Said'in The Observer gazetesinde 20 Nisan 2003'te yayımlanan yazısını Özlem Direk çevirdi.