*Lesvos (Midilli) adasının alçakgönüllü ve sevilen seslerinden Solon Lekkas geçen ay aramızdan ayrıldı. Türkiye'de de sevilen Lekkas Ayvalık ve İstanbul'da dinleyiciler ile buluşmuş; geçen yıl Çeşme Festivali'ne davet edilmişti. Lekkas ayrıca Derya Türkan, Salih Nazım Peker ve Dilek Koç ile birlikte çalışmalar yapmıştı.
"Sırlarımı söyleyeceğim bir insan arıyorum
Ansızın ölürsem kalbimde kalmasınlar."
Solon, Lesvos'un özgün, alçakgönüllü evladı. Kulağında fesleğeni, kafasında kalpağı, iş yapmaktan hiç kaçınmamış ellerinde sigara ve tesbihi. İnsana nüfuz eden bakışları. Oturur ki; içkisini (raki) koysun, muhabbet ettiklerine amanesini söylesin, tutkusunu ortaya koysun. Dünyada bir yerde sesi ile buluşsun, bizi bir yolculuğa çıkarsın. Kederi ve ahı çıksın, kafasını önüne eğsin, nefes alsın ve bir yürüyüşe çıksın... Sonra abartısız bir çalımla karşılama oynamak için kalksın; elini yere vursun, kendi etrafında dönsün, tam olması gerektiği gibi, hiç kolaya kaçmadan.
İşte onu bu nedenle sevdik. Böyle basitçe. Çünkü sahiciydi, çünkü onu gözlerimizin önünde görüyorduk. Bazen şarkısında, bazen sohbetlerde, bazen mütevazı kökenlerinde. Evet, hepimizin ihtiyacı olan, bulmak istediğimiz, özlediğimiz ve ender karşımıza çıkan sahici insanlardan biri. O sanki kendi dilini konuşurdu, Mitilini (Midilli) dilini. Ölçülü bir şekilde, doğru zamanda ve olması gerektiği gibi dile getirdiği gerçek ve canlı fikirleri ile bilgeliğini ortaya koyardı. Aşırı ve yüzeysel olanı ne isterdi, ne de yapardı.
Lesvos'un köylerinde yoğrulmuş bir insandı. Keçinin sütünü sağmak, peynir yapmak, at nallamak ve sürmek, taşa şekil vermek, taştan çeşmeler inşa etmek, yevmiyesini böyle çıkarmak isteyen biriydi. Köyde, tarlada, bahçede ve kahvedeki her anın, yani yaşamın tadını çıkaran Midillili imgesini temsil ediyordu.
Dinledikleri, eskilerin yanında öğrendiği o eski Midilli ve Küçük Asya şarkıları, amaneler, yerel karnaval şarkıları ve biraz rembetikaydı. Unutulmuş olan amaneleri ve Midilli şarkılarını değiştirmeden günümüze taşıdı ve bizlere öğretti. Şarkı söyleyişi sahiciydi, eski tarzdı; muhabbet ortamlarına, eğlence masalarına özgü o eski tarz. Gösteri ve konser tarzı değildi. Böyle ortamlarda bulunduğu zaman, "Sizlerden saklamayayım; burada yalancıktan şarkı söylüyorum," derdi.
Hep, "Ben paraya alışık değilim, parayı sevmiyorum ve az para ile yaşayabilirim," der gibiydi; alçakgönüllülüğünün göstergesi olarak. Parayı soranlardan, daima para düşünenlerden değildi. Bir gün şöyle demişti: "Bugünkü durumda 100 ile 150 Avro arasında elime geçer. Hiç çok para almadım. Ancak değerini bilenlere bol bol iyi müzik verdim." Şarkının dediği gibi:
"Sırlarımı söyleyeceğim bir insan arıyorum
Ansızın ölürsem kalbimde kalmasınlar."
Onu en son geçen yaz, Midilli'deki eski Panellinion Kahvesi'ne girdiğimde gördüm. Tek başına oturuyor, kahvesini içiyordu. Selam verdim. Daha önce sohbet etmişliğimiz vardı. Önce kim olduğumu çıkarmak için şöyle bir baktı; sonra "Gel, otur. Bir kahvemi iç," dedi. Ellerim alışveriş torbaları ile doluydu. "Çok teşekkür ederim Solon. Bir başka sefere," dedim. Selam etti ve ayrıldık.
Bizler gelip geçiciyiz. Ama Solon gibi insanlar hep yüreğimizde yaşar. Yalnızca söylediği amaney için değil; her şeyden öte Solon gibi bir insan olduğu için.
Çeviri: Çiğdem Kotil ve Serdar M. Değirmencioğlu
Çevirenlerin notu: Solon Lekkas'ı dinlemek ve daha çok tanımak isteyenler Ercüment Gürçay'ın Solon'a adadığı Açık Radyo'daki 27 Temmuz tarihli, Babil'den Sonra programını dinleyebilirler: Solon Lekkas'ın ardından. Solon'un küçük mekânlarda şarkı söyler ve dans ederken çekilmiş görüntüleri yanında, çok sayıda konser görüntülerine ve konuk olduğu televizyon programlarına ulaşmak oldukça kolay. Solon'un yaşamından kesitler içeren kısa bir belgesel de İngilizce altyazı ile izlenebilir.
(PA/AÖ)