Şehir Hatları vapuru Heybeliada iskelesine yanaştığında saat üç buçuğa geliyordu. Konserin başlamasına daha iki saat vardı. Pazar olduğu için kalabalık olduğunu tahmin etmekle birlikte Değirmenburnu'a doğru yürüdüm. Faytonların durduğu yere geldiğimde, konser sahnesinin hazırlıkları tamamlanmak üzere olduğunu gördüm. Sahnenin arka tarafında ise birkaç güneş paneli yüzlerini güneşe çevirmiş, konserde kullanılacak enerjiyi akülere dolduruyorlardı.
Yürümeyi sürdürdüm, şimdi artık özelleşen piknik alanına gittim, giriş ücretini verip buruna doğru yöneldim. Halkımız çevreye bir dolu "kalıcı iz" bırakarak, mangallardaki etlerini, tavuklarını çoktan bitirmiş, şenlik şamata demlenmeyi sürdürüyorlardı. Ben de çam ağaçlarının arasına yer alan, her şeyi "plastik"ten kır lokantasına oturup bir bira söyledim. Otururken de birkaç fotoğraf çektim, martıları izledim, çevrede olan biteni gözlemledim ve Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Dr. Ümit Şahin'in Ankara'da Nükleer Anlaşma'ya karşı yapılan etkinlikle ilgili Radikal 2'deki makalesini okudum.
"Kirli Enerji"ye karşı
Aşağıya indiğimde hazırlıklar aşağı yukarı tamamlanmış gibiydi. Konserin organizasyonu, ön sanatçısı, sahne amiri, sunucusu NTV'de program yapımcısı Nedim Hazar konserin 18:15'te başlayacağını duyurdu. Sahilde bir tur daha atmaya karar verdiğim anda Heinrich Böll Stiftung Derneği yöneticisi Ulrike Duffner'in kalabalık bir grup halinde geldiklerini gördüm.
Hazar'ın söylediği gibi 18:15'te konser başladı. Sahnede akordiyonuyla kendisi ve nefis sololarıyla ona eşlik eden bir de klarinetçisi vardı. Hem çaldılar, hem de söylediler.
Hazar ve arkadaşı özellikle Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin İstanbul, Ramallah ve Beyrut Ofisleri tarafından Heybeliada'da 3-8 Temmuz 2010 tarihleri arasında düzenlenen "İklim Değişikliği, Akıllı Enerji Politikaları ve Nükleer Enerji " başlıklı bölgesel yaz okuluna Mısır, Lübnan, Suriye, Ürdün ve Filistin'den katılan her yaştan öğrencileri kolay ve sık söylenen Türkçe parçalarla coşturmaya çalıştılar. Onların coşkusuna adadan dönmek üzere dolmuş motorlarına binen gençler de katıldılar. Karşılıklı atışmalarla geçen bu "uvertür" Adalar Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu'nun eşiyle birlikte etkinliğe katılmasıyla sona erdi.
Onunla birlikte gelen ekipte Adalar Belediye Meclis Üyesi Raffi Hermon Araks da vardı. Raffi Hermon'u çeşitli toplantılardan ve izlediğim Diyarbakır İletişim Listesi'nden tanıyorum. Kendisi TC vatandaşı Ermeni bir gazeteci. Bir Ermeni olarak yazdıkları söyledikleri yüzünden pek çok şey yaşadığını kendisinden birkaç kez dinlediğimi anımsıyorum. Son olarak Adalar belediye başkanının bir yurt dışı seyahati sırasında kısa süreli "belediye başkanlığı" yaptı. Sanırım cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir belediye başkanlığına vekalet eden bir Ermeni olarak tarihe geçti.
Konserin açılışında önce Duffner ve Farsakoğlu birer konuşma yaptılar. Sonra sahneye "Serap Yağız ve Suların Uğultusu" çıktı.
"Suların Uğultusu"
Yağız'ı son dönemde bianet'in Etkinlikler Rehberi'ne gönderilen etkinlik bilgileri sırasında tanıdım. Son olarak Yeşiller Partisi'nin kuruluş yıldönümünde bir konser verdi. Birkaç kez izlemeye niyetlenmiş ama bu güne kadar dinleyememiştim.
Yağız 1977 yılında Ankara'da doğmuş, babası Erzurumlu annesi Sivaslı. İlköğretimini Ankara'da, lise eğitimini Muğla'da tamamlamış. Saz çalmaya ortaokulda başlamış: sahneye ilk kez Dünya Emekçi Kadınlar Gününde çıkmış. Sonraki yıllarda Kültür Bakanlığı ve TRT Ankara Radyosu Gençlik Korosunda çalışmış. Ali Asker'in birçok konserinde vokalist olarak yer almış, bu arada yurt içinde ve yurt dışında televizyon programlarına katmış, Kardeş Türküler, İlkay Akkaya, Moğollar gibi sanatçı ve gruplarla konserler vermiş.
Şu sıralarda "Suların Uğultusu" adını verdikleri bir grupla söylüyor. Grupta Moğollar topluluğunda yer alan Taner Öngür de var. Öngür, Yağız'ın pek çok parçasının düzenleyicisi ve bestecisi, grupta elektrik ve akustik gitar çalıyor, zaman zaman da sesiyle katılıyor sanatçıya. Topluluğun diğer elemanlarından Ahmet Süngü elektrik gitar ve bas, Ceyhun Tütüncü de davul çalıyor.
Yağız'ın ilk albümü de "Suların Uğultusu" adını taşıyor. Yağız konser sırasında albümünde yer alan Pir Sultan Abdal, Hatayi, Aşık Veysel. Ruhi Su gibi ozanların eserlerinin yanı sıra, "Bir çift turna", "Oy mendil", "Dile yaman", "Hardasan" gibi anonim türküler ve kendisinin söz ve müziğini yazdığı "Nerelere koysam", "Yoktu sevgi" ve Ülkü Tamer'in şiirinden Öngür'ün bestelediği "Üşür ölüm bile" şarkılarıyla birlikte çevreye ve enerjiye yönelik çeşitli şarkılar söyledi.
Serap Yağız ve Suların Uğultusu'nu merak edip dinlemek isteyenler 7 Temmuz Çarşamba günü saat 22'de Beyoğlu'ndaki Haymatlos Cafe Bar'da olabilirler.
"Nükleer Santrallerin hedefi büyük"
Yaklaşık iki saat süren konser bittikten sonra sahne arkasında etkinliği düzenleyen Heinrich Böll Stiftung Derneği temsilcisi Duffner'le konuşma fırsatı bulup ona iki soru sordum.
İlk sorum Türkiye'ye nükleer santral kurulması konusunda Rusya'yla yapılan anlaşmayla ilgiliydi. Verdiği yanıtta bu anlaşmanın aslında daha geniş bir coğrafyaya yönelik bir adım olduğunu ve Rusya'nın şu anda Ürdün'le de böyle bir anlaşma yapmanın arifesinde olduğunu söyledi. Bu nedenle kendilerinin de orta doğu ülkelerindeki çevre ve enerjiyle ilgili kişilere ve gönüllülere yönelik olarak bir haftadır süren bu yaz okulu etkinliğini düzenlediklerini, hem "kirli enerji kaynakları" hem de "alternatif enerji uygulamaları"nı konuştuklarını ve bu doğrultuda bölgede bir kampanya başlatmak istediklerini belirtti.
Başta nükleer enerji olmak üzere kirli enerji kaynaklarının kullanılmasına karşı olduklarını da vurgulayan Duffner'e ikinci sorum da Adalar Belediye Başkanı'nın söylediği gibi İstanbul içinde Adaların güneş, rüzgâr gibi enerji kaynaklarını kullanarak tümüyle "yeşil" bir ortam yaratarak bir "örnek" oluşturmasına ilişkindi. O da bunun mümkün ve gerekli olduğunu belirterek, bunu istediklerini ve olanakları çerçevesinde destek olabileceklerini vurguladı.
Dönerken toplumda da bir duyarlık yaratmaya yönelik bu tür topluma açık faaliyetlerde konunun savunucusu yapılarla, özellikle Yeşiller gibi parti ve platformların, gönüllü örgütlenmelerin orada olması çok önemli ve gerekli olduğunu düşündüm. Konunun kamuoyuna ulaştırmakla görevli olan medyanın yokluğu da her zaman rastladığımız durumdu.
Suların Uğultusu'nun üyesi müzisyen Öngür'ün konserin kapanışında söylediği "ben evimde olabildiğince kirli enerji kullanmıyorum" sözü kulaklarımda bindim vapura. Sonra da Yağız'ın veda ederken izleyenlere "nükleer santrallara karşı bir ses çıkar" dediği aklıma geldi. Bu yazı o sesin kısık da olsa çıkması için yazıldı.
Sağolasın Serap Yağız, sağolasın Suların Uğultusu, sağolasın Ulrike Duffner ve Heinrich Böll Stiftung Derneği, sağolasın Nedim Hazar, tüm emeği geçenler ve izleyenler. (MS/TK)