Yer Hopa. Tarih 31 Mayıs 2011.
Biri dede, diğeri torun Hopa meydanındalar. Dede, Recep Tayyip Erdoğan için orada. Torun, HES'leri protesto etmek için.
Birbirinden habersizler. Malum küçük yer Hopa. Alan da küçük. Dedeyle torun göz göze gelirler. Torun tabana kuvvet kaçmaya başlar. Anlatışına göre o gün polisten korkmamış, dedesinden korktuğu kadar.
Ben bu hikâyeyi dinlediğimde olayın üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. O güne kadar dede ve torunun Hopa sınırları içerisinde kovalamacısı devam ediyordu. Dede, torununun isyan yumruğunu anlatıyordu. Torun, dedenin peşinde düşerken harcadığı olağanüstü çabayı.
Şimdi barışmışlar. Torun Kemalpaşa'da, dede Başoba köyünde. Bu hikâyeyi dinlerken hepimiz gülmüştük. Aynı gün atılan gaz bombaları nedeniyle hayatını kaybeden Metin Lokumcu'ya rağmen... Önümüzde bizi bekleyen acayip-absürt-acı (bu ülkede olan-biten-süren şeyler için 3A kuralı) hikayelerin olduğunu bile bile.
Hopa'da yükselen sese müdahale, iktidarın öncesinde sineye çektiği, hıncını alamadığı olayların son damlası olacak şekilde ayarlanmıştı.
Bundan tam bir yıl önce 26 Kasım 2010'da Halkevci öğrenciler, Başbakan'ı protesto ettikleri gerekçesiyle tutuklanan arkadaşları için Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a yumurta yağdırmıştı. Yumurtalar ziyan olmuştu olmasına ama bir kıvılcım bekleyen muhalif gençlik hareketi bu ilhamla tam gaz işe koyulmuştu.
Yumurtalar bir bir hedeflerine ulaşırken çoğu köşe yazarı yapılan eylemlerin 68 Mayıs'ını çağrıştırdığını yazmıştı. İktidar da bu ara kara defterine notlarını almaya başlamıştı.
İvmesini kazanan, isyan ateşini harlayan öğrenci eylemleri bir iki mücadele alanıyla sınırlı kalmadı. HES mücadelelerinde köylülerle nöbet tutuldu. Birçok platform kuruldu. Festivallerin maksadı salt eğlence olmaktan çıkarıldı.
Ivan Illich'ın "Şenlikli Eylem" dediği günler başladı. Anlatması güzel, yaşanması daha da güzel eylemlilikler, devrim (peri) masalı gibi devam etmedi. Halkevci kadınlardan Dilşat Aktaş polisler tarafından öldüresiye dövüldü.
Tesadüf ki yumurta eylemlerine katılan birçok öğrenci daha sonra Metin Lokumcu'nun öldürülmesini protesto ettikleri gün içerisindeki "faaliyetlerinden" dolayı tutuklandı. Bugün 600'e yakın öğrenci cezaevlerinde tutulmakta.
Diktatöryal rejim alttan alta- yavaş yavaş bizi bu günlere getirdi. Alttan alta diyorum. Sezmeyen belki de sezmeye gönlü olmayan birçok aydın, yazar, sanatçı iktidarın o anki koşullara göre verdiği insaniyet derslerine kanmıştı, kanmak istemişti. "Yetmez ama evet, hayde bakalım yola devam" diyebilmişti. (Halka kesilen fatura elde kalır. Ne yapalım temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp aynı yöne laf saçıyoruz)
Gerçi hakkını vermek gerek. AKP Hükümeti,12 Eylül rejimi gibi asmıyor aksine besliyor.
Tutuklu kalma süresi 1000'inci günlere gelip çatıyor.
Kuşu, kurda da teslim etmiyor. Bizzat kendi ilgileniyor.
"Rutin dışına çıkılabilir" hiç demedi. Rutinde cereyan eden faşizmi herkesle yüz göz ederek kanıksatabildi.
Şimdi herkes kitaplarını suç delili olarak görüyor.
Gazeteciler "Sıra sende" diyerek şakalaşabiliyor.
Bir eylemde gözükmek örgüt üyeliğine fazlasıyla yeterli olacağından, hepimizin ilk vatandaşlık görevi "pısırık olmak" oluyor. Aynı altına yapmaya ramak kalmış "Tuvalete gidebilir miyim?" diyen ilkokul öğrencisinin despot öğretmeni karşısındaki acıklı hali gibi.
Bunun yanında hesaba katılmayan gelecek tahayyülleri var. Hayatlarından aylar, yıllar çalınan tutuklu öğrencilerin gelecekte örgüt kurabilme ihtimalleri yüksek.
İçeride oldukları süre boyunca aleyhlerine delil olarak gösterilen kitapları şimdiye kadar "hazmede hazmede" okuduklarının olasılıkları da yüksek. Puşileri ise bu vakitten sonra iktidarın en korkması gereken nesnesi olmaya aday. Flamalar, şemsiyeler, kırmızı tülbentler... Değil örgüt üyeliği, "Bir Başka Dünya Mümkün Olabilir" bunlarla, benden söylemesi.
Bugün Cihan İçin İstanbul'da, Hopa tutukluları için Ankara'da acele tahliyeler bekliyoruz. Bilmiyorum ama büyük olasılık Hopa'daki dede de tahliye haberlerini bekleyenler arasındadır. İki gün misafirleri oldum. Tek kusuru tarafıydı ve gördüğüm kadarıyla taraf olduğu "temsilcileri" kadar zalim olması mümkün değildi. (FG/HK)