Aydınlanmanın, insan haklarının ve demokrasinin savunucusu hocamız Server Tanilli'yi kaybettik. Işıklar içinde yatsın...
Yolumuzu aydınlatan bir bilim insanının, bir bilgenin hepimize örnek hayatının altında Sayın Server Tanilli'nin imzası vardır.
Doç. Dr. Server Tanilli'nin "Uygarlık Tarihi" isimli ders kitabı, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler akademisi Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu öğretim üyeleri tarafından "Son yıllarda liselerimizden gelen öğrencilerin sosyal bilimler dallarında yapacakları öğrenimlerini hakkile takip edebilmekte maruz kaldıkları güçlükler göz önünde bulundurularak bu noksanı bir dereceye kadar telefi etmek maksadile birinci sınıfta "Medeniyet Tarihi" ismi altında hazırlayacağı bir dersin okutulması zaruri görülmüş..." ve bu yolda karar alınmıştır.
Doç. Dr. Server Tanilli tarafından, "ders kitabı olarak yazılan eserin tamamile konuyu kapsayan bilgileri ihtiva etmekte olduğu, bilimsel gerçeklerin dışına çıkılmadığı ve herhangi bir ideoloji propagandası yapılmadığı görülmüştür" kararının altında Prof. Dr. Reşat Kaynar, Prof. Dr. Süleyman Barda, Prof. Dr. Vakur Versan imzaları vardır (22 Mayıs 1973).
Doç. Dr. Server Tanilli imzalı bu "unutulmaz" eser 1975 yılında güncellenmiş ve " Uygarlık Tarihi Ders Notları" artık ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Aydınlanmanın, kilometre taşlarındandır.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul Cumhuriyet Savcılığının 3.4.1975 tarih ve 1975/88 Mv. sayılı yazısı ile Hukuk Fakültesi Doç.Dr. Server Bedi Tanilli'nin "Uygarlık Tarihi" isimli ders notlarında komünizm propagandası yaptığı, öğrencileri Marksist eylemlerde teşvik ve tahrik ettiği ihbar ve iddialarını araştırmak üzere soruşturma yapmak üzere "Sayın Prof.Dr. Nurullah Kunter"i soruşturmacı tayin eder. Bu yazının altında Rektör Prof. Dr. Haluk Alp imzası vardır.
Bu dosyada Server Tanilli'nin kitabı hakkındaki "bilinmeye değer görüşü" ile "...Ceza Kanunu'nun 142 inci maddesinde öngörülen bir suç hür demokratik düzen aleyhine işlenmesi ve Devlet Güvenliğini doğrudan doğruya ilgilendirmesi sebebiyle (...) gereği yapılmak üzere" dosyanın İstanbul DGM'ye gönderilmesine "karar" verilen 22.09.1975 tarihli yazının altındaki imza Soruşturmacı Prof. Dr. Nurullah Kunter'e aittir.
Prof. Dr. Nurullah Kunter imzalı yazıya göre kitapta komünizm propagandası yapılmıştır.
Soruşturma sonunda DGM Mahkemesi Başkanlığına gönderilen ve Kunter'i kastederek "Adı geçenden alınan benzeri ilişik 22.09.1975 tarihli yazıda" denilen ve "evrakın ilişik olarak" gönderildiği yazılan yazıda, o dönemin Rektörü, Prof. Dr. Ergin Nomer imzası vardır.
Yine bilinmeye değer olan sayın Tanilli hakkında komünizm propagandası yapıldığı iddiasıyla dava açan iddianamedir. "Ders notlarını bütünüyle inceleyen, tetkikle görevli Prof. Dr. Nurullah Kunter'in Karar Raporu ise ilmi açıdan doyurucu ve detaylı görülmüş olup, ilmi değeri olduğundan şüphe götürmeyen bu rapordan sonra bir bilirkişi tetkikatına dahi lüzum görülmemiştir" görüşüyle aynen katıldıkları Sayın Profesörün kararından aldıkları pasajlarla yazılan iddianame altında Sayın Taylan A. Erimer (Hâkim Kd. Binbaşı İstanbul DGM Cumhuriyet Savcı Yardımcısı) imzası vardır.
Bu yazıda imzası bulunan ben, bir zamanlar için "ne yapalım o zamanlar öyleydi" diyenlere diyorum ki; hayatlarınızdan çekildikten sonra çağınıza ve bu topluma karşı olan sorumluluğunuzu nasıl yerine getirdiğinizi anlatan görüşleriniz ve altındaki imzalarınızdır.
Sizden geriye kalacak olan hayat, bundan ibarettir.
Bu dosyada bulunan "anılmaya değer" bir görüşe göre; "Uygarlık Tarihi" adlı eserin, Üniversite öğrenimi yapacak öğrencilere, çağdaş dünya ve Türkiye hakkında çok yararlı bilgiler verdiğini ve bilimsel nitelikte olduğundan dolayı propaganda unsuru da taşımadığını belirten beş bilim insanı profesör ise incelemeleri şöyle bitiriyordu:
"Sözlerimize son verirken, Türkiye'mizde anlamamakta hala ısrar edilen şu önemli noktayı bir kez daha vurgulamak istiyoruz: Olayları bilimsel şekilde açıklama çabası ile TCK M. 142 arasında hiçbir bağıntı yoktur. Bu yol bir kere açılırsa, sosyal bilimlere mensup hiçbir bilim adamı, sosyal olayları açıklamaya cesaret edemeyecek ve bizzat bu olay Türkiye'de ilmin gelişmesini önleyecek ve bu açıklamalar yapılmış olsaydı alınacak politik tedbirlerin gecikmesine yol açacaktır. Bundan zarar görecek olan da toplumun kendisi olacaktır. Diğer yandan, bir üniversite öğretim üyesi, bilimsel yöntemler karşısında dilediği biçimde seçim yapmakta özgürdür. Bilimsel objektiflik açısından eleştiriye açık olan taraf, seçilen yöntem değil, yöntemin uygulanmasının başarı derecesi olabilir ki, bu konu da yargı mercilerinin değil, akademik çevrelerin işidir" (16 Mart 1976).
Bu bilimsel görüş altında ise; Prof. Macit Gökberk, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, Prof. Dr. Berna Moran, Prof. Dr. Nuri Karacan ve Prof. Dr. Öztekin Tosun imzaları vardı.
30 Eylül 1976 tarihinde Doç. Dr. Server Tanilli İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi önünde yaptığı savunmada...
"Biliyorsunuz, 'sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye matuf propaganda' yapmakla itham ediliyorum. Sayın savcı, bu ithama gerekçe olarak, 'Uygarlık Tarihi' adlı kitabımı, tarafsız bir bilim adamı gözü ile değil Marksist görüşle yazdığımı, Marksizm-Leninizm'i övdüğümü, ona karşı olan görüşleri kötülediğimi, kültürün her dalının komünizm propagandası yapması gerektiğini telkin ettiğimi, bilimsel tarafsızlığa uymadığım için de "liseden kopup gelen öğrencileri tek yönlü şartlandırdığımı" ileri sürmektedir. (...)
"Şimdi iddianamesinde, beni 'tarafsızlığa hiçbir şekilde riayet etmemek, bir ilim adamından çok bir görüşün insanı olarak öğrencilere tek yönlü bir öğretim yapmakla (iddianame, s.4)' itham eden sayın savcıya, yukarıdaki açıklamalarım ışığında hemen cevabımı vereyim: Kitabımı yazarken, içinde yaşadığımız çağa ve topluma, bir bilim adamı gözüyle, yani objektif olarak baktım. Öyle olduğu için de tarafsız kalmadım, kalamazdım. Evet, bir görüşün insanıyım. Bir bilim adamı olarak zaten böyle bir görüşün sahibi olmam gerekir. (...)
"Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz, bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metot, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum?
"Yaşadığım çağa ve topluma karşı.
"Ya Mahkemelere? Asla.
"Bilim adamı, seçtiği metoddan dolayı, başta çağına karşı sorumludur. Bir bilim adamı, metodunu seçerken, çağının metod konusundaki gelişmelerini çok iyi bilecektir. Çağının terk ettiği, nihayet mahkûm ettiği bir metodu seçmemekle yükümlüdür. Aksi takdirde, yanlışlar yapar, giderek bilim adamı niteliğini yitirebileceği gibi, çağına ve kendi halkına karşı zararlı bir kişi olur.
"Bilim adamı, seçtiği metoddan dolayı yaşadığı topluma karşı da sorumludur. Toplumda, 'akademik çevreler'den başlayarak, halk kitlelerine varıncaya dek çeşitli kesimlerle yüz yüzedir. Yanlış bir metod seçmişse, bu kesimlerin eleştirisine uğrar. Yanlış bir metot seçmişse, toplumda gerçeklerin, doğruların ortaya çıkmasından yana olmayan güçlerin-bilerek veya bilmeyerek- oyuncağı olur; gerçeklerin, doğruların ortaya çıkmasından yana olan güçlere, giderek halka karşı bir duruma düşer.
"Bilim adamının mahkemelere karşı sorumluluğu var mıdır?
"Hayır. Bilim adamı, bilimsel görevini yerine getirirken, mahkemelere karşı hesap vermez. Böyle bir yol tutulursa, o toplumda hem bilim ilerleyemez, hem de tarihte çok acı örneklerini gördüğümüz büyük yanlışlıklar yapılmış olur mahkemelerce; giderek, adalet ağır yaralar alır.
"Bir bilim adamı olarak, beni bu genel tarihi ve sosyal doğrular açısından olduğu gibi, Türkiye'de -bugün eğer kalmışsa- demokrasi ilkeleri ve hukuk açısından da suçlandırmak, giderek cezalandırmak imkânsızdır.
"Sayın Başkan, Sayın Üyeler,
"Çağına ve toplumuna karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam, -en azından- gene ayni şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en ufak bir pişmanlık duymuyorum. Kaleminden çıkmış her cümlenin, -cümle ne demek- her kelimenin ve hecenin altında, entelektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır. İnsanım; hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden, -ölüm bahasına da olsa- dönemem. (...)
"Ben, içinde yaşadığım çağa ve topluma karşı, bir bilim adamı olarak sorumluluğumu yerine getirdim.
"Şimdi sorumluluk sırası sizde. Yalnız, unutmayınız ki siz de çağınıza ve topluma karşı sorumlusunuz. Çünkü her mahkeme kararı, onu verenlerin yalnız hayatları boyunca değil, onu verenler hayattan çekildikten sonra da anılır. İyi anılır, kötü anılır, ama anılır. İsterim ki, sizin kararınız -ilerde kültür tarihinin mutlaka bahsedeceği bu dava dolayısıyla- iyi anılsın, takdirle anılsın.
"Sizleri tarihin huzurunda, toplumun huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum.
"Hoşça kalınız. 30 Eylül 1976 Server Tanilli"
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonunda "anılmaya değer" bir beraat kararı verdi (1977/294 Esas, 1978/62 Karar ve 31.03.1978 tarihli karar). Anılmaya değer bu kararın altında Başkan Yargıç Naci Tanverdi, Üye Yargıç Lamia Onat, Üye Yargıç A. Nuran Tosun'un imzaları var.
Bütün bu yazılanlar kitap oldu (Bir Bilim Adamının Savunması. Emin Değer. Birinci bası Eylül 1978. Geliri ise Tanilli'nin tedavisi için açılan fona yatırıldı.
Server Tanilli'nin "Uygarlık Tarihi" ders notlarında ileri sürülen düşünce ve tahlilleri aynen paylaşıp paylaşmadıkları meselesinden ayrı olarak; "...bu bilimsel eseri kendi eserimizcesine imzalamayı demokrasinin düşün ve bilim özgürlüklerinin ve akademik özgürlüklerin savunulması adına görev biliriz" diyen 774 aydın Tanilli'nin yargılanmasını kınayan ve 21 Mart 1976 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir bildiri imzaladılar.
Bu bildirinin girişinde; "Biz aşağıda imzaları bulunan kişiler, demokrasinin ve özgürlüklerin savunulmasında ortak sorumluluğumuz olduğu inancıyla," yazıyordu.
Sayın Prof. Dr. Server Tanilli, ışıklar içinde yat. (Fİ/HK)
* Server Tanilli'ye destek veren 774 aydının imzaladığı bildiri için tıklayın.