Fotoğraf: AA
bianet'te birkaç hafta önce yer alan yazımda ülkemizde satılan bir bitter çikolatanın kurşun, kakao ve arsenik kalıntısı içerdiğini belirtmiştim. Yazıyla ilgili olarak bana gelen çok sayıda soru ve yorum var. Bu yazıda sorulara bir yanıt vermeye, çocuklarda kurşun (ve kadmiyum) maruziyeti meselesini ve bu meseleyi çözmek için yapılması gerekli bazı çalışmaları anlatacağım.
En çok sorulan soru, analiz yapılan bitter çikolata örneğinin markasıydı. Buna yanıt vermekten kaçındım ve bu yazıda da bir yanıt vermeyeceğim. Piyasada satılan çok sayıda marka var ve bir marka adı açıklamak analiz edilen marka dışındakilerin risk içermediği anlamına geleceği için doğru olmaz. Ancak daha önemlisi, meselenin çikolatayla değil, kakao ile ilgili olması. Dolayısıyla bünyesinde kakao bulunan tüm ürünler, mevcut bilgi yokluğu ortamında az ya da çok bir risk barındırıyor.
Kakao sadece çikolatanın değil, şekerleme ürünleri, tatlılar, bazı içecekler, kahvaltılık gevrekler gibi büyük bir çeşitlilik arz eden ürünlerin imalatında kullanılan gıda maddelerinden biri. Dolayısıyla bu tip ürünlerde kapsamlı bir çalışma yapılmadığı sürece riskin ne olduğunu söylemek mümkün değil.
Sadece kakao içeren ürünlerde değil, çeşitli gıda ürünlerinde, özellikle de çocukların tükettiği gıda ürünlerinde (ve sularda) kurşun içeriğini belirlemeye ve çocukların diyet yoluyla maruziyet düzeyinin ne olduğuna dair bir çalışma mutlaka yapılmalıdır. Bu konuda nasıl bir çalışma yürütülmesi ve elde edilen sonuçların ne olduğuna dair ayrıntılı örnekler şu linklerde yer alıyor:
TIKLAYIN
Linklerdeki raporlar incelendiğinde meselenin ne kadar ayrıntılı bir çalışma gerektirdiği daha net anlaşılacaktır. Bu tip çalışmaların Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar tarafından da yapılması gerekiyor. Bu çalışmalar ülkemizde de yapılmadığı sürece nasıl bir durumun içinde olduğumuzu söylemek olanaklı değil. Ülkemizde bu çalışmaları yürütecek kurumların donanım altyapısının, imkânlarının ve personel sayısının fazlasıyla yeterli olduğunu da belirtmeliyim.
Tek bir örnek analizi yeterli mi?
Yapılan eleştirilerden biri sadece tek bir örnek analizi üzerinden bir açıklama yapmış olmam. Yapılan çalışma bir akademik çalışma olsaydı çok sayıda örneği analiz etmek gerekirdi elbette ama yazdığım yazıda da belirttiğim gibi böyle bir amacım yok, üstelik akademik bir çalışmayı yürütmek için gerekli mali gücüm de yok. Bu durumda yapılan açıklamanın güvenilirliğinin düşük olacağı ve genel durumu yansıtma açısından yetersiz olacağı da bir gerçektir. Ancak bu konuda bazı açılardan farklı düşünüyorum. Neden farklı düşündüğüme açıklık getirmeye çalışacağım.
Çocukların beslenme yoluyla maruz kaldıkları toksik kimyasallar, bu kimyasalların yol açtığı sağlık sorunları ve bu sorunların nasıl önlenebileceği konularını uzun zamandır çalışıyorum. Kurşun da üzerinde çalıştığım toksik kimyasal maddelerden biri.
Kurşun, çocuk sağlığı üzerinde tehdit oluşturan toksik kimyasal maddelerin başında geliyor. Beslenme, solunum, deriyle temas gibi yollardan bünyeye giren kurşun, çocuklarda nörolojik gelişim sorunlarının yanı sıra çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor. Çeşitli ülkelerde çocuk sağlığını korumaya yönelik kamusal programların içinde kurşun maruziyetini olabildiğince azaltmak en önemli hedeflerden biridir.
Ancak ülkemizde bu konuda yürütülen bir çalışma yoktur. Kurşun maruziyetinin çocuklarda yol açtığı sorunlardan kamuoyunun yeterince haberdar olduğunu bile düşünmüyorum. Oysa bu çocuk sağlığı açısından çok ciddi ve tartışılması gereken bir meseledir.
Kurşun, çocukların bünyesine çok çeşitli yollardan girebiliyor. Akla sadece gıdalar, su ve hava kirliliği de gelmesin, kurşunlu bileşikler boyalar (neredeyse her nesne boyanır), duvar kaplamaları, oyuncaklar, kozmetikler, PVC vb. plastik esaslı ürünler başta olmak üzere çeşitli ürünlerde kurşun kullanılıyor. Hangi ürünlerde kullanıldığını ya da kullanılmadığını bilmek, bir analitik çalışma yapılmadığı sürece olanaksız. Dolayısıyla çocukların maruz kalabileceği yolları bilmek ve koruyucu önlemler almak sadece kamu kurumları için değil, yurttaşlar için de kritik önem taşıyor. Bu konuda bilgilendirici-uyarıcı çalışmaların yapılması mutlak bir gerekliliktir.
Çocukları toksik kimyasallara maruz kalmaktan koruyabilmek meselesinde yurttaşlar, anne ya da babalar olarak içinde olduğumuz durum, tam bir bilgisizlik halidir. Böyle bir durumda analitik bir çalışmaya dayanan her türlü bilginin açıklanması doğru bir tavırdır.
Doğruluk ve kesinlik, analitik güvenilirlik, akademik itibar vb. gibi bilimsel tartışmaların önemsiz olmamakla birlikte ikincil planda kaldığını düşünüyorum. Sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, meseleye duyarlı kurumlar, uzmanlar-akademikler mevcut bilgi yokluğuna-yoksunluğuna bir çözüm üretmek sorumluluğundadır.
Peki, nasıl?
Bilgi edinmek istediğimiz konu herhangi bir üründeki toksik kimyasal kalıntılarının belirlenmesi olduğunda yapılacak şey bu işleri yürüten ve güvenilirliği garanti altına alınmış akredite bir laboratuvarda ürün analizi yaptırmaktır. Nasıl yapacağız sorusuna verilecek yanıtlardan biri budur. Ben de bunu yaptım. Piyasadan aldığım bir çikolata ürününü yurtdışındaki bir akredite laboratuvara analiz ettirdim ve elde ettiğim sonuçları bianet'te yer alan yazıyla kamuoyu ile paylaştım.
Analiz işi bu noktada bitmedi
Yazı çıktıktan sonra, bu meselelerle ilgilenen bir arkadaşımın desteği ile piyasadan topladığım bazı çikolata ürünlerini de yurtdışına gönderip analiz ettirdim. Akredite laboratuvarlarda üç farklı analiz yöntemi kullanılarak yapılan analizler çikolata ürünlerindeki kakao miktarı arttıkça kurşun ve kadmiyum miktarının da arttığını gösteriyor. Ancak iki farklı analiz laboratuvarının aynı çikolata ürününde yaptığı analiz sonuçlarının birbiri ile tutarlı olmadığını da belirtmeliyim. Hangisinin doğru olduğunu bilme olanağım da yok. Bazı ürünlerde kalıntı çıkmadı, bazılarında yüksek, bazılarında ise düşük miktarda kalıntı çıktı. Tespit edilen kalıntı miktarları kurşunda 22 ila 238 mikrogram/kg arasında, kadmiyum miktarları ise 25 ila 44 mikrogram/kg arasında değişiyor. Analizleri yapan her iki laboratuvarın da akredite laboratuvarlar olduğunu belirtmeliyim.
Az sayıda üründe analiz yapılabildiği için elde mevcut bilgilere dayalı olarak genel bir değerlendirme yapmam çok zor ve doğru da değil. Ancak ortada bir mesele olduğu kesindir. Birer yurttaş ya da anne, baba olarak bizi ilgilendiren tarafı da budur. Bilmediğimiz şey bu meselenin boyutları ve çocuk sağlığını ne ölçüde etkilediğidir.
Bu mesele sadece bizim ülkemize özgü değil
Kakao esaslı ürünler üzerinde çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda da kurşun ve kadmiyum kalıntıları tespit edilmiş ve çocukları kurşun ve kadmiyum maruziyetinden korumak için bu meselenin dikkatle takip edilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Bakınız: Link1, Link2, Link3, Link4, Link5, Link6, Link7, Link8, Link9)
Bu durumda yanıt aramamız gereken soru, ülkemizdeki sorumlu kurumların bu meselenin çözümü için ne yaptıkları ya da ne yapmaları gerektiğidir.
Ne yapmalı?
Sadece çikolata değil, kakao içeren tüm gıda ürünlerinde kapsamlı bir çalışma yapılarak ağır metal kalıntılarının belirlenmesi bir zorunluluktur. Esasen tüm gıda ürünlerini kapsayan, hatta diğer toksik kimyasalların kontrolünü de içeren bir çalışma en sağlıklı sonucu verecektir. Bir kez daha belirtmeliyim ki bu işi yapmak hiç zor değil.
Bu çalışma sonucunda diyet yoluyla çocukların kurşun başta olmak üzere çeşitli toksik kimyasallara ne ölçüde maruz kaldıkları belirlenebilir. Belirlenmelidir de. Bu çalışmaların şimdiye kadar yapılmamış olması bir zül olduğu kadar, çocukların toplumsal hayatımızda bir hak öznesi olarak ne kadar kıymetsiz olduğunun da bir başka göstergesidir...
Bilinmesi gereken diğer sorunlar
Türkiye'de kakao yetiştirilmesine uygun coğrafi koşullar yok. Kakao ihtiyacı ithal edilerek karşılanıyor. 2021 yılında 122 bin 793 ton kakao, 26 bin 568 ton kakao hamuru ve 19 bin 462 ton kakao yağı ithalatı yapıldı.
Türkiye'nin ithal ettiği kakao ürünlerinin Fildişi Sahili, Nijerya ve Gana'dan geldiği belirtiliyor. Her üç ülke de sömürüye, çevresel adaletsizliğe ve siyasal istikrarsızlığa dayalı sorunların yol açtığı çevre kirliliğinin, özellikle de ağır metal kirliliğinin çok yoğun olduğu ülkelerin başında geliyor.
TIKLAYIN
Çevre kirliliği kurşun ve kadmiyumun kakao çekirdeklerine bulaşmasına yol açıyor. Ancak ağır metaller dışında başka sorunlar da var. Örneğin dünya genelinde az sayıda ülkede kullanılan klorlu pestisitlerin bu ülkelerde kullanımının devam etiğine dair ciddi şüpheler var. On yıllardır kullanımı yasak olan DDT, Aldrin, Lindan vb. gibi kalıcı toksik kirliliğe yol açan, kanserojen pestisitlerin kakao üretiminde kullanılabildiği belirtiliyor.
Kakao yetiştiriciliğinde polisiklik aromatik hidrokarbon kalıntıları da bir başka sorundur.
Dolayısıyla meselenin ağır metal kalıntıları dışında başka yönleri olduğu da bilinmeli.
Elbette yediğimiz, içtiğimiz her ürün sorunlu olarak görülemez ve görülmemeli de. Ancak bu noktada bize güven verecek kamusal çalışmaların olması da şarttır. Bu tip çalışmalarsa ortada yok. Burada dikkat çekmeye çalıştığım konu, kakao ve kakao esaslı ürünlerde gıda güvenliğini sağlayacak bir kontrol-izleme sisteminin olup olmadığına ve bu sistemin nasıl işlediğine dair hiçbir bilgimizin olmadığıdır.
Kontrol-izleme sisteminden ne kast ettiğime ise şu soruları yazarak açıklık getireyim: Ülkemize bir yıl içinde kaç parti kakao ürünü ithal ediliyor? İthal edilen kakao ürünleri gümrüklerde herhangi bir kontrole tabi tutuluyor mu? Yapılan kontrollerde ağır metaller, pestisit kalıntıları, PAHs gibi ürünlerde bulunması muhtemel toksik maddelere bakılıyor mu?
Bu tip soruların bir yanıtı yoktur. Kendini yanıt vermek yükümlülüğünde gören bir kamu idaresi de ortada yok.
Özetle toparlamak gerekirse, tek bir çikolata örneği analiz edilerek elde edilen bilgiler de açıklanabilir. Ortada bir risk varsa açıklanmalı da.
Kısmî veriler üzerinden yapılacak açıklamaların toplumsal hayatta paniğe, belirsizliğe ve güvensizliğe yol açtığını düşünmüyorum, aksine mevcut toplumsal şartlarda belirsizliği ve güvensizliği içinde olduğumuz siyasal sistemin ürettiğini fark etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Ya kamu kurumlarını asli sorumluluk alanlarına çekmenin ya da kamusal hayatın devamlılığını sağlayabilmek için ihtiyaç duyduğumuz bilgileri üretmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor...
Taleplerimiz
Yazıyı sonuna kadar okuyan okurlara meselenin hangi çikolata markasının sorunlu olduğu ile değil, çocukları koruyamamakla ilgili olduğunu anlatabildiğimi umuyorum. Elbette, her birimiz çeşitli ürünleri satın almak zorundayız ve ne yediğimizi bilmek de önemli.
Ancak bu bağlamda talep edilmesi gereken şeyler daha kapsamlı ve kalıcı bir çözüme kapı aralamalı. Çocukların tükettiği ürünlerin etiketinde kurşun içermediğinin ya da ne düzeyde içerdiğinin yazılmasını talep edebiliriz örneğin.
Kamu kurumlarının çocukları toksik kimyasal maruziyetinden korumak için kapsamlı kontrol-izleme çalışmaları yapmalarını ve sonuçlarını tıpkı AB ülkelerinde olduğu gibi kamuoyu ile paylaşmalarını talep edebiliriz.
İthal edilen gıda ürünlerinde analitik kontrollerin büyük bir titizlikle yapılmasını talep edebiliriz.
Ülkemizde kurşun kirliliğine yol açan süreçleri azaltmaya yönelik kamusal çalışmalar yapılmasını talep edebiliriz.
Bu talepleri hayata geçiremediğimiz sürece ne yapacağız, ne yiyeceğiz sorusuna verilecek yanıtlar havada kalacaktır.
Böyle bir ahvalde bir şeyleri az buçuk da olsa bilmeyi mi, yoksa hiç bilmemeyi mi tercih edersiniz?
Çocukları nasıl koruyacağız?
Bana en çok sorulan sorulardan biri de "çocuğumu nasıl koruyabilirim?" sorusu. Bu soru, bir yetişkinin, anne-babanın çocuğu ya da çocukları için duyduğu kaygıyla dile getirdiği gayet naif ve iyi niyetli bir soru, kuşkusuz. Ancak toksik kimyasallara maruz kalmayı önlemek söz konusu olduğunda kendimizden, bireysel hayatlarımızdan değil, daha genelden, toplumsaldan yola çıkmak gerekiyor.
Çevresel kirlilikten, toksik kimyasallara maruz kalmaktan kaynaklanan sağlık sorunları tüm çocukları az ya da çok etkiliyor. Alacağımız bireysel önlemlerle, oluşturacağımız korunaklı hayatlarla "kendi çocuğumuzu" koruyabileceğimizi düşünmek yanılgıdır. Çocukları ortak müştereklerimiz olarak görebilmeliyiz. Dolayısıyla toplumsal hayatın devamlılığını sağlayabilmek ya da bir arada yaşayabilmek için çocukları odak noktasına koyduğumuz ve iyi bir hayatı tüm çocuklar için ulaşılabilir kılmayı hedeflediğimiz politikalar oluşturmamız gerekiyor.
NOT: Çocuklarda kurşun maruziyetinin boyutları ve çocukları kurşun maruziyetinden korumak için ne gibi kamusal çalışmalar yapılması gerektiğine dair ayrıntılı bir rapor önümüzdeki Mart ayı içinde Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV) tarafından kamuoyuyla paylaşılacaktır.
(BŞ/AÖ)